- Kategori
- Gündelik Yaşam
Yatak muhabbetleri

Bekârlara özel bir yazı...
Yok yok yanlış anlaşılmasın; sandığınız gibi değil, açıklayabilirim. Başlığı gören de "Ne oldu bu kıza, hiç böyle şeyler yazmazdı" diye düşünebilir. Oysa bu yanıltıcı başlığa paralel bir yazı yazmak zaten benim tarzım değil.
Daha masum, daha sade, daha sıradan bir yazı sadece...
Yatağını yalnızlığıyla paylaşanları kaça ayırabiliriz bir görelim...
Kimisi derin uyur, kimisi hep tetiktedir. Bazısı bütün gece yatakta 360, 450, hatta 540 derece dönecek kadar deli yatar, bazısı ise yattığı pozisyonda kalkar. Kimileri yorganı başına kadar çeker, bazıları ise sabah kalktığında yorganı yerde bulur...
Derin uyuma hadisesi çok ilginç gelmiştir bana. Bazı kişilerin başında davul çalsanız bile tepki vermeyebilir. Telefon çaldığında mesela, derin uyuyan kişinin aslında rüyasında telefon çalıyordur. Hatta rüyada tuvalete giren birinin gerçekten yatağını ıslatabileceğini söyleyebilirim gözlemlerime dayanarak :)
Hafif uykudan ise her zaman yakınmışımdır. Sokakta bir kedi miyavlasa uyanırım desem, inanın abartmış olmam. Erkek kardeşim işinden dolayı sabaha karşı eve geldiğinde kapıyı hafifçe tıklatınca uyanırım. Birkaç defa beni uyandırmamak için anahtarla girmeyi denedi ama kilitte dönen anahtar sesi benim korkuyla sıçramama sebep oldu... Sonra da uyu uyuyabilirsen!...
Yatakta durmadan dönerek 2-3 tur atan kişiler var bir de. (Yatak üreticileri, bu özel kişiler için daire şeklinde yatak üretmiş, ilginç ama şık bir görüntüsü var.) Bu esnada büyük bir gürültüyle kendini yerde bulanlar da var tabi :) Bir insan hiç uyanmadan nasıl o kadar hareket edebilir benim aklım almıyor.
Bir de, hiç kıpırdamadan uyuyanlar... Ben mesela :) Akşam nasıl yattıysam sabah öyle kalkarım, bu yüzden yatak toplamam çok kolay olur benim. Çünkü yatağın ayak ucu kısmı hiç bozulmamış olur uyandığımda. Ama bir de işin dezavantajı var: Bazen uyandığımda, ne tarafa dönüksem o taraftaki kolum veya kulağım tamamen uyuşmuş olur. Hiç tavsiye etmem!
Bazı insanlar, başını yastığa koyar koymaz horlamaya başlar. Bu şahıslara hayatım boyunca özenmişimdir. Çünkü benim uyumam hep sorun olmuştur. Yattıktan sonra dakikalarca uyumaya çalışırım, bir sağa bir sola dönerim, esnemekten çenem kopacak gibi olur ama yine de uyuyamam. Bilirim ki sabah erken kalkacağım ve uykumu almış olmam gerek; bu düşünce beni strese sokar ve uyumama daha da engel olur. Bu sebeple yatar yatmaz uyuyanlara hep gıpta ile bakmışımdır...
Yorganı sımsıkı başına kadar çekip nefes alamayacak kadar örtünen insanlar da var. Öyle alışmışlar ki, yazın sıcağında bile kafalarına kadar çekerler örtülerini. Kışın üşüdüğüm zamanlarda bir-iki kez denemişliğim vardır, ama nefes almakta zorlandığımı hissettiğim an vaz geçtim, ve "boğularak ölmektense, donarak ölürüm" demeyi tercih ettim :))
Biraz da alışılmışın dışında uyuyan tiplere değinelim. Uykuda konuşanlar veya uyurgezerler mesela :) Filmlere, dizilere, skeçlere konu olmuş bu olaylara hepimiz birkaç kez şahit olmuşuzdur. İlginç olan, ablamla kızı örneğin. Yeğenim Şule, çenesi düşük bir kızcağız olarak, uykuda bile konuşur. Olabilir, herkesin başına gelebilir; ancak anne-kız uyurken sohbet edebilme yeteneğine sahip olduklarından, burada güzel bir örnek teşkil ediyorlar. İkisi de uykularının bilmemkaçıncı evresinde oldukları halde, Şule bir şey söylediğinde annesi bir güzel cevap veriyor :)
Uyurgezerlere benden daha iyi örnek olmaz herhalde :) Ben ilkokuldayken baş belası bir uyurgezermişim! Annem beni defalarca teras balkonunun kapısını açmaya çalışırken yakalamış, birkaç kez de evden çıkmaya çalışırken! Üstelik, o filmlerde gördüğümüz gibi gözler kapalı, kollar yere paralel öne doğru uzanmış şekilde değilmiş halim. Gözler fal taşı gibi açık bir halde oluyormuş. O dönemlerde her gece bir macera yaşatırmışım evdekilere. Sabah olduğunda bana anlattıkları hiçbir şeyi hatırlamadığım için inanmazdım onlara :))
Son olarak, uykuya tam dalmak üzereyken, belki de henüz dalmışken bir çukura düştüğünü hissedip sıçrayanlara göz atalım. Eminim herkes benzer bir şey yaşamıştır ve bunun ne kadar kötü bir duygu olduğu konusundaki düşünceme hak veriyordur! Bahsedince bile tüylerim ürperiyor açıkçası. Niçin böyle şeyler olur hiç bilemiyorum, ama ciddi anlamda çok sık yaşadığım ve hiç yaşamamış olmayı umduğum bir hadise! Böyle anlatınca çok basit geliyor ama yaşandığında hakikaten kötü oluyor!
Uykudan bu kadar bahsedince uyuyasım geldi. Keşke gün 24 saat değil de 30 saat falan olsaydı da uykuya daha çok vakit ayırabilseydik, değil mi? Ben uykuya düşkün biri olarak, ne kadar uyursam uyuyayım hep az gelmiştir de :)) Bu arada, diyeceksiniz ki, "bekârlara özel" olmakla ne alakası var bu yazının? Yazı benim yazım, ister bekârları ayırırım kategorilere, ister evlileri... Kim karışabilir yahu? :)
Yok yok yanlış anlaşılmasın; sandığınız gibi değil, açıklayabilirim. Başlığı gören de "Ne oldu bu kıza, hiç böyle şeyler yazmazdı" diye düşünebilir. Oysa bu yanıltıcı başlığa paralel bir yazı yazmak zaten benim tarzım değil.
Daha masum, daha sade, daha sıradan bir yazı sadece...
Yatağını yalnızlığıyla paylaşanları kaça ayırabiliriz bir görelim...
Kimisi derin uyur, kimisi hep tetiktedir. Bazısı bütün gece yatakta 360, 450, hatta 540 derece dönecek kadar deli yatar, bazısı ise yattığı pozisyonda kalkar. Kimileri yorganı başına kadar çeker, bazıları ise sabah kalktığında yorganı yerde bulur...
Derin uyuma hadisesi çok ilginç gelmiştir bana. Bazı kişilerin başında davul çalsanız bile tepki vermeyebilir. Telefon çaldığında mesela, derin uyuyan kişinin aslında rüyasında telefon çalıyordur. Hatta rüyada tuvalete giren birinin gerçekten yatağını ıslatabileceğini söyleyebilirim gözlemlerime dayanarak :)
Hafif uykudan ise her zaman yakınmışımdır. Sokakta bir kedi miyavlasa uyanırım desem, inanın abartmış olmam. Erkek kardeşim işinden dolayı sabaha karşı eve geldiğinde kapıyı hafifçe tıklatınca uyanırım. Birkaç defa beni uyandırmamak için anahtarla girmeyi denedi ama kilitte dönen anahtar sesi benim korkuyla sıçramama sebep oldu... Sonra da uyu uyuyabilirsen!...
Yatakta durmadan dönerek 2-3 tur atan kişiler var bir de. (Yatak üreticileri, bu özel kişiler için daire şeklinde yatak üretmiş, ilginç ama şık bir görüntüsü var.) Bu esnada büyük bir gürültüyle kendini yerde bulanlar da var tabi :) Bir insan hiç uyanmadan nasıl o kadar hareket edebilir benim aklım almıyor.
Bir de, hiç kıpırdamadan uyuyanlar... Ben mesela :) Akşam nasıl yattıysam sabah öyle kalkarım, bu yüzden yatak toplamam çok kolay olur benim. Çünkü yatağın ayak ucu kısmı hiç bozulmamış olur uyandığımda. Ama bir de işin dezavantajı var: Bazen uyandığımda, ne tarafa dönüksem o taraftaki kolum veya kulağım tamamen uyuşmuş olur. Hiç tavsiye etmem!
Bazı insanlar, başını yastığa koyar koymaz horlamaya başlar. Bu şahıslara hayatım boyunca özenmişimdir. Çünkü benim uyumam hep sorun olmuştur. Yattıktan sonra dakikalarca uyumaya çalışırım, bir sağa bir sola dönerim, esnemekten çenem kopacak gibi olur ama yine de uyuyamam. Bilirim ki sabah erken kalkacağım ve uykumu almış olmam gerek; bu düşünce beni strese sokar ve uyumama daha da engel olur. Bu sebeple yatar yatmaz uyuyanlara hep gıpta ile bakmışımdır...
Yorganı sımsıkı başına kadar çekip nefes alamayacak kadar örtünen insanlar da var. Öyle alışmışlar ki, yazın sıcağında bile kafalarına kadar çekerler örtülerini. Kışın üşüdüğüm zamanlarda bir-iki kez denemişliğim vardır, ama nefes almakta zorlandığımı hissettiğim an vaz geçtim, ve "boğularak ölmektense, donarak ölürüm" demeyi tercih ettim :))
Biraz da alışılmışın dışında uyuyan tiplere değinelim. Uykuda konuşanlar veya uyurgezerler mesela :) Filmlere, dizilere, skeçlere konu olmuş bu olaylara hepimiz birkaç kez şahit olmuşuzdur. İlginç olan, ablamla kızı örneğin. Yeğenim Şule, çenesi düşük bir kızcağız olarak, uykuda bile konuşur. Olabilir, herkesin başına gelebilir; ancak anne-kız uyurken sohbet edebilme yeteneğine sahip olduklarından, burada güzel bir örnek teşkil ediyorlar. İkisi de uykularının bilmemkaçıncı evresinde oldukları halde, Şule bir şey söylediğinde annesi bir güzel cevap veriyor :)
Uyurgezerlere benden daha iyi örnek olmaz herhalde :) Ben ilkokuldayken baş belası bir uyurgezermişim! Annem beni defalarca teras balkonunun kapısını açmaya çalışırken yakalamış, birkaç kez de evden çıkmaya çalışırken! Üstelik, o filmlerde gördüğümüz gibi gözler kapalı, kollar yere paralel öne doğru uzanmış şekilde değilmiş halim. Gözler fal taşı gibi açık bir halde oluyormuş. O dönemlerde her gece bir macera yaşatırmışım evdekilere. Sabah olduğunda bana anlattıkları hiçbir şeyi hatırlamadığım için inanmazdım onlara :))
Son olarak, uykuya tam dalmak üzereyken, belki de henüz dalmışken bir çukura düştüğünü hissedip sıçrayanlara göz atalım. Eminim herkes benzer bir şey yaşamıştır ve bunun ne kadar kötü bir duygu olduğu konusundaki düşünceme hak veriyordur! Bahsedince bile tüylerim ürperiyor açıkçası. Niçin böyle şeyler olur hiç bilemiyorum, ama ciddi anlamda çok sık yaşadığım ve hiç yaşamamış olmayı umduğum bir hadise! Böyle anlatınca çok basit geliyor ama yaşandığında hakikaten kötü oluyor!
Uykudan bu kadar bahsedince uyuyasım geldi. Keşke gün 24 saat değil de 30 saat falan olsaydı da uykuya daha çok vakit ayırabilseydik, değil mi? Ben uykuya düşkün biri olarak, ne kadar uyursam uyuyayım hep az gelmiştir de :)) Bu arada, diyeceksiniz ki, "bekârlara özel" olmakla ne alakası var bu yazının? Yazı benim yazım, ister bekârları ayırırım kategorilere, ister evlileri... Kim karışabilir yahu? :)