Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Mart '07

 
Kategori
Blog
 

Yazamayınca da paslanılırmış!

Yazamayınca da paslanılırmış!
 

Bir zamanlar resim yapardım. Kara kalem, kumaş boyama ne olursa olsun; resim yapmak beni dinlendirirdi. Sıkıntılarımı bir tarafa atmamı sağlar, beni başka alemlere sürüklerdi. Bir çiçeği gölgelemek için tonlamalarla uğraşırken; denizin dalgasını, bulutun arasından sızan güneş ışıklarının yansımalarını vurgularken kendimi unuturdum. Ve dünyadaki her şeyi... O anda sadece gördüğümü en iyi şekilde anlatabilmekten başka bir düşüncem ya da kaygım olmazdı...

Sonra resim için gereken malzeme, zaman ve mekanı bulamayınca; yazmaya başladım. Bu daha kolay oluyordu. Kalem ve kağıt her zaman elimin altındaydı. Dizimin üstünde bile yazabilme imkanım vardı.

Ancak bir ara bir iki resim denemesine girdiğimde (daha çok çocuklara örnekleme adına) artık elimin tembelleştiğini gördüm. Bileğim eskisi rahatlıkla hareket edemiyordu. Fırçayı istediğim gibi kullanmıyordum. Kalemi bastıracağım, kaldıracağım ya da yumuşatacağım noktalar benden uzaklaşmıştı. Parmaklarıma da hükmedemiyordum. Onlar da paslanmıştı. Artık beynimdeki manzaraları aktarmam için verdiğim komutlara itaat etmiyorlardı.

Yazmaya ara verirsem aynı şekilde hüsrana uğramayacağımı düşünüyordum. Yanılmışım!

Yazmak için de dingin bir ruh gerekiyormuş... Öfkeyi, acıyı dile getirmek için bile dingin bir ruh gerekiyormuş!

İşte bu yüzden verdiğim ara uzadıkça uzuyor. Bir türlü toparlanıp iki satır da olsa yazıp, kalemime ihanet etmeden; ara sıra buluşan sevgililer gibi aşkımı devam ettirmeyi beceremiyorum son zamanlarda...

Bu da bana öğretti ki, yazmayınca da paslanılıyormuş.

 
Toplam blog
: 240
: 1628
Kayıt tarihi
: 18.08.06
 
 

Zamandan şikayet ederken, ne kadar hızlı aktığını fark edemeden geçmiş yıllar. Kırklı yıllar, kır..