- Kategori
- Gezi - Tatil
Yel değirmeni
Siz hiç yel değirmeni gördünüz mü? Taş bir zemin üstüne yine taştan bir minare gibi göğe uzanmış yel değirmeni gördünüz mü? Tahta kanatları kırık...
Duvarları yıkık. Basmaklarını insanların çiğnemeyi çoktan terk ettikleri birer özgürlük adasıdır onlar. Şehrin uzak köşelerinde rüzgâra dönük yüzleri, dönmeyi unutan kanatları, kuşlardan ve yolunu şaşıranlardan başka kapılarını çalanın olmadığı çilekeş derviştir onlar.
Uzun yıllar naz etmeden tahta kolları rüzgârı kovalamış. Yine tahta dişli ve bin bir düzenekle buğday ve arpa öğütmüş, besmele ile sabahın köründe işe koyulan emektar bir işçidir onlar. Bir zaman insan kaynayan toprak yolları, şimdi hasrettir insan yüzüne. Yollar otlarla kapanmış.
Etrafı bin bir çiçek dolu evlatlarını bekleyen anadır onlar. Onu tek terk etmeyen rüzgârdır. En vefalı dostudur rüzgâr. Ara sıra dozunu kaçırıp esmenin zarar verse de tek dostudur rüzgâr. Birde bulutlar, hiç yalnız bırakmazlar.
Asırlardır döner dururlar başında. Kuşları da unutmamak gerek dostlar arasında. Onlarda vefalıdır, rüzgâr ve bulutlar kadar olmasa da vefalıdır kuşlar. Siz hiç yel değirmeni gördünüz mü? Ben gördüm. Ama tarif edemem neye benzediklerini. Gidip kendinizin görmesi gerek. Gidip görün. Görün vefasızlığımızı.