- Kategori
- Siyaset
Yeni kaostan yeni dünyaya

Tribüne oynamak.
İlk söylenişte olduğu gibi ilk bakışta da pek fazla bir anlam taşımıyor.
Kolay, basit, zararsız bir ibare.
İnsanların birbirlerine genellikle dağıldıkları anda sanki söylemek zorunda kaldıkları bir cümle gibi.
Ya da bana öyle geliyor.
Ama daha derin düşünmeye başlandığında, bu cümleyi kullanmadan önce içinde bulunulan durumun birkaç kez daha gözden geçirilmesinin gerekliliği ortaya çıkıveriyor.
Ciddi bir cümledir bu.
Kullanırken de yaşarken de ciddiye alınması gerekli bir cümle.
Çünkü tribüne oynayan birisi, kendisini, düşüncelerini dikte etmeye çalışan bir hareket içinde bulabilir.
Böyle bir hareket içinde olan birini insani özelliklerini kaybederken görebiliriz.
Masumiyetini kaybeder.
Ama çevresindekiler için masumdur.
Vicdanını kaybeder.
Etrafındakilerce ne değin vicdanlı olduğu sürekli dillendirilir.
Çünkü onlar taraftardır.
Ama tribüne oynayan için taraftar bile yoktur.
Taraf vardır.
Taraf cehennemdir.
Dolayısıyla tarafsızlığını kaybeder.
Halbuki çıkılan yol doğru değil miydi?
Doğruydu.
Hukuku da yok eder.
Oysa karşı tarafı her zaman hukuksuzlukla suçlamamış mıydı?
Demokrasiyi yok eder.
Demokrasi onun için ulaşılacak özgürlük noktası değil miydi?
Dostlukları yok eder.
Çünkü taraf değillerdir.
Taraf olmadıklarına göre çocukluğu ve ilk gençliği de silinmeye başlanır.
Unutulma sırası şu ana geldiğinde, kendisinin de kaybolduğunu farkeder.
İşte o zaman bir başka tribüne oynayanın taraftarı olma kıvamına gelmiştir.
***
“Oysa zeki çocuktu. Kaabiliyetliydi.”
Bu sözü duyduğunda, neyin taraftarı, kimin tarafı olduğunu çoktan unutmuştur.
Yiter.
Gider.
***
Küllerinden yeniden doğacak kuş aslında bir rivayettir.
Şu anda rivayetlerle oyalanıyoruz.
Gerçek Gazze’de yeni bir kaostan, yeni bir dünyaya başlığıyla yeniden yazılmaya başlanmıştır.
Belki Ergenekondan safra atılıyordur da amaç Asena’ya daha temiz ulaşmaktır.
Kim bilebilir?
Bırakın tribünü.
O her ne olursa olsun mutlu.