Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Ocak '11

 
Kategori
Yılbaşı
 

Yeni yılı karşılamadım

Yeni yılı karşılamadım
 

Foto:Ş.ODABAŞI-Bu insanlar varken...


Karşısına da geçmedim. 

Yeni yıl kapıdan mı girdi, yoksa bacadan mı girdi? 

Farkında değilim. 

Yeni yıl geldi diye, heyecanda duymadım. 

Yeni yılın olduğu gece, ilçemin içinde bir tur attım. İnsanlar normal bir gün gibi kahvehanelerde sıkış depiş oturuyorlardı. Işıklandırılmış bir yer görmedim. 

Sanki insanlarda hiç heyecan yoktu. 

“Yılbaşı kutlamak günah” damgasını yemiş insanların oluşturduğu sürüler içinde dolaştım. 

O eski yıllardaki canlılık yok olup gitmişti, her yerde. Bir kasabanın üstüne ölü toprağı serpilmişti sanki. 

Kısacası iyi bir karşılama yapamadım. Nasıl yapayım. Arkadaşlar yoktu. 

Köyüme gittiğimde, köyümdeki sessizlik beni ürküttü. Köy sanki salgın bir hastalıktan kırılmış gibiydi. Nükleer bomba yemiş gibiydi köyün içi, hiçbir canlı kalmamış hissine kapıldım. 

Köy meydanında köyün ortak malı olan, domuz avcılığında kullanılan “uyuz bir köpekten” başka bir şey yoktu. 

O köpek gerçekten uyuz olmuştu ve yaşlıydı, tüyleri dökülmüş bir durumda titremekteydi. 

Bilseydim, biraz kemik getirirdim. Hiç olmazsa, köpek yılbaşı kutlardı. 

Peki, bu köyde hiç genç insan yok mu? 

Var!? 

2011’den beklentim ne olabilir? 

Piyangodan sıfır çektik. 

Bir kuru hayalimiz vardı, oda iyice kurudu. 

Devlet memurunun beklentisi zam olur. Her şeyin fiyatı katlanmış. On kuruşluk benzin mazot, dört lira olmuş. 

Kiminin tuzu kuru, kimisinin altı yaş. 

Yaşıyoruz öyle böyle işte. 

İnsanlar hallerinden memnun, beş parasız oturuyorlar. 

Ben memnun değilim. 

Beklentim yok kendi adıma. 

Özlemlerim var. Varda, gerçekleştirecek bir muhatap olmayınca ne yapayım? 

Boşuna beklemenin anlamı var mı? 

Görevimi tam yapayım. Başka derdim yok. 

Öğrenciler arasında çok artan şiddetin bitirilmesi için hangi önlemleri alabiliriz? 

Çocuklar birbirini nasıl sevsin? 

Şiddet yerine konuşsak olmaz mı? 

Bir çocuk elindeki çöpü niye çöp sepetine atmaz? 

Niye kimse kitap okumadığı halde okuyorum der? 

Böyle önemsiz şeyler düşündüklerim(!) 

… 

Dünyada açlık bitsin diyorum. Bitmiyor. 

Dünya, insanlar için yaşanılır bir yer olsun desem de. Sesimi duyan yok. 

Ülkemde terör bitsin diyorum. Bitmiyor. 

Siyasette düzelme olsun diyorum. Olmuyor. 

Eğitim sisteminde düzelme olsun diyorum. Olmuyor. 

Her çeşit hırsızlık bitsin istiyorum. Bitmiyor. 

Adalet istiyorum. “İsteme!” diyorlar. 

Yazamadıklarımda var. 

Korkuyorum. 

Dışlıyorlar. 

Dışlanıyoruz. 

Herkes kendi adına hayal kurarmış. 

Bizim köydeki Çoban Kadir’e sorduk, geçmiş bir yılbaşı öncesi. 

“Milli Piyangoda büyük ikramiye sana çıksa ne yaparsın?” Diye. 

Cevabı şöyle oldu. 

“İyi bir tüfekle acar bir köpek alırım.” 

“Herkes kendi dünyası kadar yaşar.” 

Herkesin sınırları bellidir. 

Hayallerimiz var elbette. 

Kilitsiz bir evde yaşamak isterim. 

Okulların pırıl pırıl temiz olmasını isterim. 

Çocukların soğukta üşümemesini isterim. 

Açlık illetinin, insanları terbiye etmemesini isterim. 

Adaletin hızlı bir şekilde yerini bulmasını isterim. 

Partizanlıktan uzak yaşamak isterim. 

Korkmadan konuşmak isterim. 

Derelerin, çayların, ırmakların ve denizlerin temiz olmasını isterim. 

İnsanların birbirini öldürmemelerini, öldürmeyi unutmalarını isterim. 

Temiz su kaynaklarının tükenmemesini isterim. 

Kazdağları’nın bozulmamasını isterim. 

Kuşların ve balıkların ölmemesini isterim. 

Herkesin bir işi olmasını, bütün insanların mutluluğunu hayal ederim. 

Benden kesilen konut kredisinin (KEY) ödenmesini isterim. 

Benden alacağına şahin olan devletin, bana borcunu öderken de şahin olmasını isterim. 

En çokta çocukların ve yaşlıların gülmesini isterim. 

İsterim. 

İsterim. 

Biliyorum, insanoğlunun istekleri bitmez. 

Bitmez de. 

Açlık sınırının altındaki insanların yüzlerini görüp de “ekmek istemek, katık istemek” zoruma gidiyor. 

Mekânsızların durumunu görüp, şatafatlı pahalı evlerde yatanların duyarsızlığını kanıma dokunuyor. 

Sokaklardaki olaylar, zoruma gidiyor. 

Hayallerim kirleniyor. 

Hayallerimi kirletiyorlar. 

Ne Mevlana’nın evrenselliği. 

Ne Yunus Emre’nin sevgisi. 

Ne de Karacaoğlan’ın sevdaları. 

İçi boşaltılmış gibi geliyor her şey bana. 

Neyi hayal edebilirim ki? 

“Sayıklayıp durma. Kalk hadi. Ekmek bitti evde. Git fırından ekmek al” diye bir ses uyandırdı beni. 

Ev kirasını geciktirmişiz. Ev sahibi aramış. Birde yüzde on zam istiyormuş. 

Uyurken her şey karışıktı. Uyanınca daha da karıştı işler. 

Neyse. 

Gerçekleşmesini beklediğim çok bir şey yok. 

Hayallerim gerçekleşsin diye, kırmızı bir şeylerde giymedim! 

“Yiyecek ekmeğimiz bir de başımızı sokacak yerimiz olsun.” 

“Komşumuz aç yatmasın.” 

Kendi adıma başka bir şey istemiyorum. 

İnsanlar mutlu olsun. 

Ben duygulu bir insanım. 

Ağlamak istemiyorum. 

Hoş geldin 2011. 

Bize mutluluk ver sadece. 

Verir misin? 

 
Toplam blog
: 420
: 1641
Kayıt tarihi
: 19.12.08
 
 

1957 Çanakkale/Yenice doğumluyum. Öykü ,deneme, şiir yazarım. Yazdığım bir çok şiirin bestesini d..