Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

30 Ocak '11

 
Kategori
Siyaset
 

Yetti gari… Uyan be uykucu… (Bölüm 3 Son bölüm)

Yetti gari… Uyan be uykucu… (Bölüm 3 Son bölüm)
 

Size hiç kimse hiçbir şey yapamaz. 

Tabii siz izin vermediğiniz sürece… 

Doksanlı yılların sonuna gelindiğinde bir yandan Ermeni meselesinde diğer yandan Kürt meselesinde batılı dostlarımız ile beraberce çalışarak kırmızı çizgilerimizi yeşile boyamıştık. Sıra Sevr’in diğer ayağı olan İstanbul’da Ortodokslar için Vatikan örneği bir Bizans oluşturmak için dostlarımızla elbirliği içinde çalışıyoruz. Fener Rum patrikhanesinin aktif çalışmaları sayesinde o konudaki kırmızı çizgilerimiz pembeleşti bile. Hilary Clinton Türkiye ‘yi ziyaretinde ilk isteği Heybeliada ruhban okulunun açılması olduğunu neden söyledi dersiniz. Kaldı ki Osmanlının gerileme dönemine katkı sağlayan, Osmanlıyı içerden vuran o patrikhane değimliydi. 

Ülkemizin parçalanmasını sağlayacak en ufak bir ayrıntı bile batı tarafından göz ardı edilmiyor. Avrupa Birliğinin Bizans devlet başkanı olarak tanıdığı Rum patriği, yöneticilerimizle sarmaş dolaş olurken Lozan’ı tanımadığını söylüyor. Tıpkı sevgili dostumuz ABD gibi. 

Ülkemiz üzerinde oynanan oyunlardan söz ederken “Gümrük birliği” kâbusundan da söz etmek gerekiyor. 1995 de bayram havası içinde bir anlaşma yapıldı. Tabii ki halk ne olduğunu anlamadı. Maalesef Türkiye AB ye girmeden gümrük birliğine sokulmuştu. Yani bütün ticareti AB tarafından belirlenecek, hiçbir şey üretemeyecek, her şeyi satın almak zorunda kalacaktı. Batı, Tansu Çiller hanımefendi sayesinde boynumuza bir boyunduruk daha geçirmişti. 

Kaptülasyonlar geri gelmişti. Lord Curiso’nun ön görüleri çıkıyor, batı Lozan’da verdiklerini basiretsiz yönetimlerden bir bir geri alıyordu. Bu anlaşma sonunda artık iktisadi bağımsızlığımızdan söz etmemiz mümkün değildi. 

Ancak bütün bunlar halktan bir şekilde uzak tutulmalıydı. Küresel çete, basın yayın sayesinde halkı dumura uğratma görevi ile görevlendirildi. İğrenç diziler, rezil yarışmalar, birilerini gözetlemeler çekilişler, eş bulma programları hepsi emperyalist çetelerin halkı uyutma aracı olarak kullanılmaktadır. Bu arada bir yığın sol dönmesi, liberal sözde aydın Saros vakıflarının maaş bordrolarına girerek ülkeye ihanete soyundular. Bunlar o kadar soysuzlaştılar ki, Batıdan silah ve para yardımı alarak Türkiye’de katliamlar yaptığını duruşmalarında itiraf eden Bebek katilini bile savunur oldular. Adına demokrasi dediler. O bebek katili bile onlardan ne kadar ilerde idi ki mahkemede “ben Şeyh Saitin devamıyım, kullanıldım” diyordu. Aslında, hükümetlerimizin yalvar yakar oldukları batının bizim hakkımızda ne düşündüğünü anlamak için o cümle bile yeterlidir. 

İçerde işbirlikçi hükümetler olduğu sürece, batı çeteleri, emellerini saklamak gereği duymuyorlar. Bu bir nevi psikolojik baskı, alıştırma, kanıksama oluyor. Tıpkı bir dönem Turgut Özal Kürt federasyonundan bahsederken verdiğimiz büyük tepkiyi şimdi vermememiz, alışmamız gibi. Bizi bölünme parçalanma fikrine alıştırıyorlar. 

Son yıllarda halkımız üzerinde oynanan oyun, uygulanan tepkisizleştirme politikası dozunu giderek yükseltmektedir. Bunun için her argüman kullanılmaktadır. Ordu üzerinde oynanan oyunlar, Ergenekon tiyatroları, ordu içindeki gerçek vatansever askerlerin sindirilmesi ve etkisizleştirilmesine yöneliktir. Bu konuda taraf olan hukuk ve AKP tamamen küresel çetenin emrine göre yönlendirilmektedir. Değilse bu tür oyunlara onların ne bilgisi ne çapı yeter. Aynı sistem her şeye rağmen sesini yükselten aydınları susturmak adına seçilmiş bir iki sevilen aydın üzerinde işletilmektedir. Bu o kadar öyledir ki, mahkeme tutuklanmış gazetecilerin ne ile yargılandığını bile söyleyememektedir. Acemice oluşturulan ve ortaya çıkan suç delilleri ise bütün bu senaryonun tamamının dışarıdan dikte edildiği fikrini kuvvetlendiriyor. 

Merkez bankası örneği bazı başşehirlere özgü kurumların İstanbul’a taşınma isteği, Batı güdümünde esnek bir yeni Osmanlı federasyonu yaratıp sömürüyü zahmetsiz yapma düşüncesi ve planından başka bir şey değildir. 

Korkarım bunda muvaffak ta olacaklardır. Son günlerde Tunus’ta başlayıp Mısıra sıçrayan ve diğer arap diktatörlerinin de uykularını kaçıran Sarosun mutfağından olduğunu hissettiren darbeler, uydu ülkelerin işbirlikçi yönetimlerine birer ikaz gibi görünmektedir. Değilse otuz yıldır ülkeyi demir yumruğu ile idare eden orduyu, basını, hukuku, polisi kendine bağlamış diktatörlerin kağıttan birer kule gibi yıkılışları bir gerçek halk ayaklanması izlenimini vermiyor. 

Benimkisi şimdilik sadece bir öngörü ve ABD nin Ortadoğu ve kuzey Afrika’yı yeniden inşa ettiğini düşünüyorum. Bu inşa içinde ABD ve batıya sımsıkı bağlı, İstanbul merkezli bir büyük federasyon olası gibi görülüyor. Bekleyip göreceğiz… 

İzmir..2011 

 
Toplam blog
: 1508
: 1688
Kayıt tarihi
: 16.07.08
 
 

Yetmişiki yaşında iki çocuk ve iki torun sahibi bir erkeğim.. Lise mezunuyum. Uzun yıllar esnaflı..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara