Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Aralık '09

 
Kategori
Yılbaşı
 

Yılbaşı kutlamak günah!

Yılbaşı kutlamak günah!
 

Buda "hicri" yılbaşı kartı.


Yıl 2009.

Birkaç gün sonra, 2010 olacak.

Yıllar gelip geçiyor.

Bitmez denilen yıllar, ışık hızı ile bitmiş gitmiş. Farkında değiliz. Yüzümüze baktığımızda her yılın bizde bıraktığı derin izler var.

Bazıları vardır, derler ki; ”göz açıp kapayana kadar yıllar geçivermiş. Hiç bir şey anlamadım.”

Bende anlamadım.

Zaman, kimseye torpil yapmıyor.

Geçen zaman, insanı değişik kılıklara sokuyor.

Bebek, çocuk.

Çocuk, genç.

Genç, orta yaşlı.

Orta yaşlı, ihtiyar oluveriyor.

Ve “demir almak” zamanı…

Kimse kimsenin kara kaşına, kara gözüne bakmıyor.

*

Hayatı renkli kılan, yaşadıklarımız ya da yaşayacaklarımızdır. Yaşadıklarımızın, bizde bıraktığı güzelliklerdir. Geri dönüp baktığımızda hatıralar güzelse ne âlâ.

Şimdi, önümüzdeki yılbaşını sıradan bir gün gibi yaşasanız. Yarın aklınızda, bu yıldan “yılbaşı” diye bir şey kalır mı?

Dostlarınızla evde ya da başka bir yerde bir kutlama yapsanız. Anılarınıza, güzel bir gün daha eklenir. Albümünüze, güzel bir fotoğrafta girer belki de.

Kısacası, önemli bir günün aklınızda kalmasını istiyorsanız, “ya çok iyi kutlayacaksınız ya da çok kötü geçecek gününüz.”

*

İnsanlar, günlerini güzel geçirmeleri için kendilerine fırsatlar vermeli.

“Allah’ın verdiği nefesi boşuna harcamamalı, ” bir insan.

“Bu geniş Dünya’yı dar etmemeliyiz” kendimize ve başkalarına.

*

Küçüklüğümden hatırlarım.

O kadar çok yasak vardı ki.

Ne yapsak günahtı.

“Ayakta su içme”

“Köprüden sessiz geçme.”

Gece tırnak kesme”

Destursuz çiş yapma.”

“Küllükte oynama.”

“Sesli gülme.”

“Parmaklarını birbirine kilitleme.”

” Ellerini bağlama.”

Daha ne yasaklar., . ne günahlar.

*

1979 yılında ilk göreve başladığım da, hatırlarım. Toroslar’ın zirvesinde bir köy. Televizyon, siyah beyaz. Tek kanal. Köyde bir tek televizyon var. Küçücük köy kahvesinde akü ile çalışan bir televizyon. Akü biter diye, bir iki traktörde yedekte hazır.

Yeni bir yıla girerken, 00:01’de dansöz çıkacak. Büyük olay.

Herkesin gözü, ekranda.

Hacı Dayım, yandan kesiyor ekranı.

Hadi erkekler kahvede, televizyon ile eğleniyorlar.

Evlerde, kadınlar ve çocuklar ne yapsın?

O yıllarda, “yılbaşı kutlaması” yapılmasına laf atan yoktu.

En önemli olaylar, “sağ sol” çatışmalarıydı.

Kadınların kafalarına bir bone takıp, türban bağlaması olayı yoktu.

Daha, “türban” icat olmamıştı.

Sakallı Celal’in dediği gibi; ülkemiz insanları, şimdiki gibi ”doğuya giden bir trenin içinde, batıya doğru koşmuyorlardı.”

Kimileri de, alınlarına kılıç çizdirip terör estirmiyordu.

Şalvarlı, dazlak kafalı, yeşil takkeli uzun sakallı insanlar türememişti bu kadar.

“Yeşil” mahalleler yoktu.

Müslüman, Müslümanlığını özgürce yaşıyordu.

Şimdiki gibi inançlar üzerinde, “tarikat veya cemaat ipoteği” yoktu.

İnanç, “rant kapısı” olmamıştı.

“Miladi yılbaşı” kutlamalarına alternatif olarak “hicri yılbaşı” kutlamaları bile icat edildi.

Bir gazetede yılbaşı kutlamalarını, “rezillik” olarak yazmıştı. Yine, kendilerini İslamiyet’in temsilcisi sanan yayın organları, kükreyecekler. Bu yılda “yılbaşı rezilliği” diye yazılacak. Kimseyi rahatsız etmeden eğlenseniz bile, adınız “rezil” olacak. Yaptığınız da rezillik. Noel Baba, Antalya dolaylarının bir ferdi olsa da, affedilmeyecek.

Hoşgörü olmayacak.

Bak şimdi, aklıma neler geliyor ya.

Geç bunları.

Olur geçeyim.

“Geç” diye diye buralara geldik.

Geçmemek lazım.

Toroslar’ın tepesinde.

Evde bir şey yoktu. Yemek için.

Yılbaşı gelmiş.

İki bekâr öğretmen.

Patates haşlayıp, pasta şekline getirdik. Üstüne şeker ekip yedik.

Valla kutladık yılbaşını. Hem, yeni bir yıla girdik. Hem de günaha girdik.

Aklımda bu kalmış, o yıllardan.

*

Eskiden;

Çocuk doğar, doğum günü kutlamaları yapılırdı. Komşular toplanıp, pasta kesip yerlerdi. Çocuklar oynardı, eğlenirlerdi. Fotoğraflar çekilirdi.

Şimdi;

Çocuk doğdu, kırkında bir mevlit. Kırk uçurma. Yaş gününde, yasin okutma ve mevlit. Evde hacılar hocalar. Yemek.

Eskiden;

Yılbaşı kutlanırdı. İki gün önceden hazırlıklar yapılırdı. Evlerde toplanılırdı. Hindi kesilirdi. Horoz kesilirdi. Eğlenirdi insanlar, kimse kendisini gizlemezdi. Yani kısacası bir eğlence olurdu. Mutlu olurdu insanlar.

Şimdi,

Büyük kentlerin dışında bir şey yok. Televizyonlar ikiye ayrıldı. Kutlama programı yapmayan televizyon sayısı, daha fazla. Bazıları, yılbaşında eğlenenlerin dedikodusunu bile yapıyor. “Zındık” damgası yeme durumları bile var.

*

Bir gün eve geldim. Kapıda bir bildiri asılı.

Adamlar özene bezene yazmışlar. Sitede her kapıya bırakmışlar. Kimin yazdığı, kimin dağıttığı belli değil.

Bildiğim bir şey var.

“İslamiyet’te yılbaşı kutlamak günahtır.”

“İslamiyet’te kutlama yapmak günahtır.”

Yılbaşı şudur, budur. Kutlayanlar şöyledir böyledir.

Ne âlâ iş.

Yılbaşı kutlamazsak, imana geleceğiz.

Eskiden, “Hz.Muhammed’in Doğum Günü’nde, ” bir mevlit okunurdu. Biterdi.

Şimdilerde, ”Kutlu Doğum Haftası” icat edildi. Hem de 23 Nisan tarihine denk getirmeye uğraşıyorlar.

Bir hafta kutlama yapılıyor. İtirazım yok.

Çifte standart, kafama takılıyor.

Kendi çocuğunuzun “doğum gününü” kutlamayın. Günah!

Yılbaşı, “Hıristiyanların günü.” Günah!

“Babalar Günü”. Başlatmayın babanızdan. Olmaaaaaz. Günaaaahhh!

“Cennet anaların ayağı altındadır.” Anne, kaldır ayağını. Kutlamayın, “Anneler Günü’nü”

“Müzikli düğün” yapamazsınız.

Zurna, şeytanını nefesidir.

Gelinlikler, caiz değil. Açık saçık.

“Türbanlı gelinlik” olacak.

Düğünler, “sohbetli” olacak.

Kadınların eğlencelerine erkeklerin bakması caiz değil. Kadınlarla erkekler aynı ortamda bulunamaz.

“Haremlik selamlık” olacak!

Gerisi…

Yasak, yasak, yasak!

Günah. Günah. Günnaaaahhh!

*

Bu dünyada, “yapmadıklarınızın ödülünü” öbür dünyada alacaksınız.

Alabilirseniz.

Ben “ödülümü” bu Dünya’da almak istiyorum.

Ne kadar kutlama varsa bir yılda, hepsini kutlayacağım.

Elbette ilk kutlanacak olanda, “Yılbaşı”

Ben, bu Dünya’yı dar edemem kendime arkadaş.

Ben yaşamanın ödülünü tahsil etmem lazım. Az olmuş çok olmuş önemli değil.

Bekleyen beklesin, öbür tarafı.

İki sinek ikiliyle rest çekiyorum.

Rest!

Blöfümü görmeyiverin.

2010 yılı için ilk kutlama.

“Hepinizin Yeni Yılı kutlu olsun!”

“Sofulaaar haram demişleeeerrr

Aşkımın şarabınaaaaaa

Ben doldurur ben içeeeeriiimmm

Günahhh beniiim kime neeeeeee.”

Hık, mık!

Haydi Şerefe!

 
Toplam blog
: 420
: 1641
Kayıt tarihi
: 19.12.08
 
 

1957 Çanakkale/Yenice doğumluyum. Öykü ,deneme, şiir yazarım. Yazdığım bir çok şiirin bestesini d..