- Kategori
- Öykü
Yine bana Hüsran bana yine Esmer günler düştü

Geceler girdap halkası gibi boynumda daralıyor avuç avuç suya direnişim acılı bir o kadar mütebessim, Uyudum zannediyorum uyuyamıyorum ellerimle yokluyorum kapaksız gözlerim, karanlık geçirmez bir zırhla kaplı yalnızlığı alıp yanıma bakamıyorum sabaha alacakaranlık boy vermiş, sanki bize aitmişçesine.. Eteklerimin altına alıp sayamıyorum geçen günleri, yok oluyorum.. Nasıl var olacağımı bilmiyorum.. Varlığımın gerçekliği bir rüya olamaycak kadar gerçek diyorum kendimce vazgeçişlere ait değilmiş gibi vazgeçişin sonucu değilmiş gibi, inanılamayacak kadar şeffaf dokunulamayacak kadar inanışım.. Öyle derinden öyle akıl almaz, uyuduğum rüyadan uyandırılıyorum sonra bir süre ayakta uyuyorum anlayamıyorum..
Anlıyorum ki uyanışımla birlikte gelen yalnızlık, bunu kendi seçimleri gibi algılayanlara mahsus bir ayrıcalık olarak çıkıyor karşıma.. Bense o pencereden gürleyemeyecek kadar seçeneksizim.. Bunu en çok sebepsiz mücadeleler verdiğimde anladım, neyin mücadelesiydi bu, hala geçmişte kalışın mı yoksa geçmişin bir türlü geçip gidemeyişiyle yoğrulan geçmişimin mi? Yoksa geleceğin bir an önce gelmesi için didinmemin mi? Bana bahşedilmeyen bir aralıkta oluşum bilmeden gelerek öğrendiğim bir yer, kaçmak ta mümkündü buradan elbette ama benim kaçmak gibi bir düşüncem hiç olmamıştı ki.. Artık ne geçmeyi arzuladığım bir aralık var ne de yolların sevgiliye çıktığı dönemeçler, beni usul usul öldüren tekrarlar yarattığı için ne cesaretim kaldı nede cesaretlenmek için bir sebebim.. Nice zaman sonra yeni anladım, neyi öğrendiğimi değil neyi bilmediğimi..
Terkedilmiştim..
Ben en çok yalnızlığı yakın hissettim kendime gidilecek yer olarak değil bizzat gitme fikrinin kendisi olarak..
Ben sende değilmişim zaten, yine yeniden kendimde kalışa...
Silbaştan..
Gidiyorum acısı yürek sızım..