Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

12 Ekim '08

 
Kategori
Ekonomi - Finans
 

Yol haritası

Yol haritası
 

Hafızasızlığı derinlemesine yaşayıp, yaşam sürecinin sağlıklı ve sorunsuz devamı için önlem almama toplumların en büyük handikaplarından biridir.

Bir toplumun varlığını devam ettirmesinde geçmişi ile geleceği arasında kuracağı sağlıklı bağ çok önemlidir. Ya o bağı sağlıklı devam ettirirsin, geçmişteki yanlışları ve doğruları irdeler ders çıkarırsın, ya da aksini yapar umursamaz tavır takınırsın ve oluşabilecek yüklerden de yakanı kurtaramazsın.

Toplumlar ne çekerse vurdumduymazlıktan, aymazlıktan ve nemelazımcılıktan çeker.

Geleceğini patlamakta olan yanardağın püskürtmekte olduğu lav akıntısına bırakmak istemiyorsa bir toplum, mutlaka zamanında o lav akışının yok ediciliğini bertaraf edecek önlemleri almalıdır.

Toplumda bireylerin alacağı karar ve önlemler dışında birde tüm toplum adına karar vericilerin alacağı önlemler vardır. O nedenle bir toplum; idarecilerinin geçmişte ve günümüzde yaptıkları eylemler ve söyledikleri sözlerle oluşabilecek olumlu ve olumsuz gelişmeler arasında bir bağ kuramadığında tutarsızlıklara karşı tavır almaktan aciz hale düşer. İş işten geçtikten sonra yapacak pek de bir şey kalmaz.

Çok nazik dengeler üzerinde durduğumuz şu günlerde, aylar öncesinden ayak seslerini işitmeye başladığımız ve yavaş yavaş sarsılmalarına tanık olduğumuz büyük bir ekonomik depremin dünya ölçeğinde etkili olacağı hissediliyordu aslında. Çeşitli defalar bu köşelerde gelmekte olan krizle ilgili uyarıcı yazılarda yazmıştık.

Duyarsızlığın en son noktası olan ve HIV virüsünün bulaşma riskine aldırmadan “atın ölümü arpadan olsun” anlayışı ile hareket eden bir toplum ile “Bize bir şey olmaz abi! “ düşüncesi ile hareket eden toplum arasında ne fark vardır?

ABD Mortgage ve finans spekülâtörlerinin çıkışında etkin rol oynadığı ekonomik ölçekli dev kriz serbest piyasa ekonomisini tüm dünyada yerle bir ederken “ bize bir şey olmaz “ anlayışından kendimizi hızla uzaklaştırmalıyız. Gelişmekte olan ülke ekonomilerinin “yol haritasını” çizmeye ve toplumları yönlendirmeye çalışan zihniyet, görünen o ki kendi ekonomilerini yerle bir eden tsunamiye karşı koyacak “yol haritasını” çizmekte aciz kalıyor.

ABD ve AB kuzey ülkelerinin güçlü banka ve finans çevrelerinin oluşan ve önüne gelen her şeyi silip süpüren kum fırtınasının önünde hallaç pamuğu gibi atılmasını seyrediyor milyarlarca insan. Bu fırtınanın daha hangi ülkeleri önüne alıp sürükleyeceğini ise şimdiden kestirmek güçtür. Çünkü alanında uzmanlaşmış ve piyasalara not veren ve ekonomik gidiş hakkında fetvacı ne kadar kuruluş varsa hepside şimdilerde yoğurdu üfleyerek yeme yolunu seçmişler ve bekle gör politikasına yönelmişlerdir. Çünkü söyledikleri doğru çıktığında baş tacı edilen bu kuruluşlar ilerde kendilerini bağlayacak sözlerden özenle kaçınmaktadırlar.

Durum bu minvalde seyrederken, ülke ekonomisinin seyir defterinde oluşabilecek olumsuzlukların önceden belirtilmesinde ve gerekli önlemlerin alınmasında yarar vardır.

Bir zamanlar “ben tekim” “ekonomim sağlam” “ ve ben ne dersem o olur” düşüncesi ve küreselleşme hevesi ile yola çıkanlar kendi toplumlarının diğerlerinden birkaç basamak daha yukarılarda yer alması için, diğerlerini ekonomik, kültürel, siyasal ve müttefiklik söylem ve eylemleri ile dize getirme; olmadı dev silah teknolojilerinin yok edici özelliğini devreye sokup kan ve gözyaşı ile ceset yığınları oluşturma ve küreselleşmenin önündeki engelleri birer birer ortadan kaldırma anlayışı mazlumların feryatlarına çarpmış olmalı ki aldıkları önlemler çöküşlerine engel olamıyor.

Bu çöküşte nasibini alacak olan umutsuz ve yoksul insanların etkilenmeleri ile “şaşalı” bir yaşam tarzını benimsemiş ve diğerlerinin hammadde, yer altı ve yer üstü kaynakları ile semirmeye alışmış olanların etkilenmeleri doğaldır ki aynı olmayacaktır. Afrika ve Asya ülkeleri ile Latin Amerika’nın yerleşim alanlarında ve varoşlarında yaşam mücadelesi veren milyonlarca insanın alışkın oldukları yaşam tarzını “şaşalı” yaşamaya alışmış olanların da tatması, yoksulluğun ne demek olduğunun tadına varması ve sömürmenin doruğuna çıkmış olanların da insan haklarına saygılı olmanın ayırdına varması mümkün olur mu şimdiden bilinmez. Ama tepetaklak yuvarlanışı yüreklerinde hissedecek olan batılı kapitalistlerin; bu yuvarlanışları sırasında yoksulluk ve çaresizliğin açmazlarını da yüreklerinde hissedecekleri bir gerçektir.

18.Yüzyılın kuramcısı Adam Smith’in “ Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” söylemine yaslananlar, 1930’ların Keynes teorilerini çoktan geride bırakmış ve sonraki yıllarda Milton Friedman’ı devreye sokmuşlardı. Yetmedi “Chicago Ekolü” uygulandı. Adı her ne olursa olsun gelinen noktada ülkeler ekonomilerinde sert bir virajla karşı karşıya olup bundan sonrası ise önlerinde yer alan yol ayrımında doğru olanı seçmelerine bağlıdır.

Dev ekonomileri birer saman çöpü gibi savuran; kapitalizmin sorgulanmasına yol açan; ülkeleri ve kendinden emin olanları şaşkınlığa iten; deyim yerinde ise “sudan çıkmış balığa” döndüren; elleri koynunda gelişmeleri çaresizce seyreden fetvacıları vuran krizin Türkiye ekonomisini etkilememesi olanaksız görünmektedir.

Aylar öncesi gelmekte olan krizin olumsuz yansımaları zaten daha önceden piyasayı olumsuz etkilemiş, çeşitli iş çevreleri, STK’lar ve reel ekonomide bire bir yer alan üreticiler ile esnaf tarafından çeşitli platformlarda dile getirilmiş; her defasında da yetkililerin “bize bir şey olmaz, ekonomimiz sağlamdır” veya “ yalan söylüyorsunuz” gibi söylemleri ile karşılık bulmuş, kimi zaman da üreticilerden çıkan seslere “ ananı da al git” söylemleri ile cevap verilmişti. Siyaset arenasında bu söylemlerle zaman zaman karşılaşmak olasıdır.

Ancak Türkiye’nin 2001 krizinde karşı karşıya kaldığımız tahribat sonrası aldığı ekonomik önlemler de elbette önemlidir. Kriz bir şekilde hazırlıklı ya da hazırlıksız tüm ülkeleri etkileyecektir. Dolayısı ile Türkiye’nin de etkilenmesi söz konusudur. Bu bağlamda yetkililerin gerekli önlemleri almalarında fayda vardır.

 
Toplam blog
: 210
: 910
Kayıt tarihi
: 04.05.08
 
 

Eğitimciyim. Bir insanın çağdaş bir gelecek için, aydınlanma için çok okuması gerektiğine inanıyo..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara