- Kategori
- Gündelik Yaşam
Yolu sevgiden geçen herkesle...
Son günlerimi “yazıhanemin” önündeki minik bahçede geçiriyorum.
Birkaç sardunya çiçeği birkaç gül var, yerlerde yoncalar tam ortalarında da ”sarıçiçekler”
Gündüz açıyorlar akşamüzeri “kapanıyorlar”
Çam ve zeytin ağaçlarının altındayım…
***
Önümde her sabah elektrik tellerinde tünemiş beni bekleyen “kumrular” var
Ellerimle besliyorum suları minik kapta,
Bana alıştılar, yolumu gözlüyorlar…
Kumruların dillerini öğrenmeye çalışıyorum, yoncaların güllerin sardunyaların duygularını…
***
Kimse bakmadığı zaman yani “kafayı yemiş bu adam” demesinler diye kumruların eğiliyorum kulaklarına; “korkmayın benden ben sizin dostunuzum,” diye fısıldıyorum…
Portakal çiçekleri açmış karşı kaldırımdaki parkın kenarındaki turunç ağaçlarında; mis gibi kokuyor
İçime çektikçe aniden değişiyor onların kokusu, çiçekleri açtıkça da renkleri oluyorum…
***
Çocukluğum toprak içinde yabani otların içinde geçti, bostan tarlalarında karpuz topladım, mahallemizin en güzel kızına “papatyalardan” taç yaptım,
Buğday tarlalarında “başak” biçtim…
Ama ne portakal çiçekleri kadar güzel kokmasını öğrenebildim ne de çiçeklere renk olmasını...
***
Kaç yıl olmuş ergen olalı, çocukluğumu arkada bırakmışım; rahmetli annemin dediği gibi
“kazık gibi adam olmuşum”
Hala kırlarda koşmayı laleler sümbüller arasında dolaşmayı, çimenler otlar üzerinde özgürce durmadan yuvarlanmayı seviyorum…
Aslında ben “yetişkin” olmayı hiç istemedim, hep çocuk olmayı istedim; olamadım…
***
Son yıllarda yaşadıklarımı da unutmaya çalışıyorum ama başaramıyorum. İnsanlığımıza, değerlerimize bize layık görülenlere bakınca şaşırıyorum…
Ve yakın gelecekte muhtemel yaşayacaklarımıza düşününce;
“Hem üzülüyor hem de korkuyorum…”
Kendi adıma değil, nöbeti devrettik ya da devrediyoruz, bizler “unumuz eledik eleklerimizi astık” gençlerimiz çocuklarımız ve torunlarımız için…
***
Bir hafta önce “seçim” vardı sandık başlarına gittik. Gitmeden önce önümüze kini nefreti koydular
Seçimler bitti hala önümüzde “kin ve nefret” var
Daha dün “derbi” denilen bir futbol müsabakası vardı; içinde futboldan centilmenlikten, sevgiden saygıdan, hoş görüden ziyade bolca “kin nefret” olan…
Acaba diyorum; ülkece “kafayı mı yiyoruz…”
***
Neyse ki çocukluğumda açlıktan sefaletten sonra öğrendiğim bir şey var elimde; sevgi…
Biliyor musunuz; “sevgi ender rastlanan bir “gül” gibidir.
Eğer ona bir kere sahip olma şansını elde ettiyseniz, onu en güzel saksıya koymanız yeterli değildir.
Onu sıkça sulamanız budamanız ve yabani otlardan ayıklamanız gerekir…
Şimdilik bu sayede dimdik ayakta kalıyorum…
***
Bu ülkeyi bayrağını taşını toprağını ve insanını seviyorum. Sevgiyi saygıyı çocuğuma da aşıladım. Biliyorum çok yakında mutlaka “yeşerecek”
Keşke bu anlayış, “ sevgi” ve “saygı” ülkeyi yönetenlerce de önemsense ve büyük bir hızla babadan çocuklarına torunlarına geçebilse…
***
Büyük usta Kayahan’ın dediği gibi, “yolu sevgiden geçen herkesle bir gün buluşmak üzere…”
Pazartesiniz güzel olsun, haftanız şen ve esen geçsin efendim…
Sevgiler…
Erdoğan ÖZGENÇ