- Kategori
- İlişkiler
Yorgun musun?

Aramızda kalın duvarlar var. Karşılıklı iki uçurumun kıyısında aynı gökyüzünden birbirimizi görmeden anıların filmini izliyoruz. Git dediğime pişman olduğum onca gün, gece, ay ve yıldan özür dilerim. Hepsini berbat ettim. Anlamsızlıklar, mecburiyetler, alışılmışlar, mantıksızlıklar içinde geçirdiğim hayatımdan özür dilerim. Seni sensiz yaşattığım ruhumdan özür dilerim. Hayat senin intikamını almak için oldukça sabırsız davrandı. Gidişini izlemeye başladığım o ilk günden itibaren kocaman olgun bir insan olasıya kadar geçen süre içerisinde yeniden yollarımız kesişesiye kadar intikamın alındı.
Sen de benim kadar, benim kötü olan, acı veren hiç bir cümle ile özne olarak anılmamı istemezsin. Kısa bir ara verilen romantik komedi ve dram içerikli film gibiyiz. Yılları tüketen o aranın ardından küçük bir tuşa basıldığında kaldığı yerden devam edecek olma hissi ile korkuyorum. Kendimde kendimi saklıyorum. Ruhum titriyor. Saklandığı yerde bir sevgi sıkışmış yüreğimin ta içinde. Ne zaman ruhun ruhuma yakınlaşsa hissettirmeden sızıntı yapıyor. Acıdan geçmiş şarkıların notalarında nefesim daralıyor. Şarkılar sözlerden ibaret artık. Her kelimesinde senden izler kokluyor zihnim. Canımı yakıyor. Cezalandırıyor beni. Haksızlığın karşılığı senin emsalsizliğine şahit olup pişmanlıktan kendine düşman olmakmış meğer. “Kim derdi ki seninle bir gün ayrılacağız.” şarkısını birlikte söylerdik hatırladın mı? Ne ahmaklıkmış ağzımıza bir ayrılık şarkısı yapıştırmak meğer. İkimizin adından bir ad yaratacaktık birlikte, biz olamadık ki bizden bir ad yaratalım.
Şimdi gerçekten dönüş yollarımız kapalı. Başka hayat sahnelerinde üzerimize giydirilen rollerimizi oynuyoruz. Sahnenin perdesi inesiye kadar herkes gibi yaşarmış gibi yapacağız işte. Kendi tercihlerimizle boynumuza taktığımız ağır sorumlulukların daralttığı nefes yolumuzdan, yaşamayı sürdürecek kadar nasiplenip, komik bir fıkranın ardından kısa bir kahkaha turu ile mutluyuz sayacağız.
“Bana benzeyen ya da benzemeyen birini belki çok seversin”diyor ya şarkı, canımı yakacağını hiç düşünmezdim. Sevdin mi başka birini? Dokundun mu? Ruhuna yaklaştın mı? Eşikten atlayıp başka birinin hayatının kapısından içeri girdiğini biliyorum da hayatına aldın mı gerçekten ve benim için ayırdığın o emsalsiz köşeye dokundu mu başka bir ruh?
Anılar içinde geçmemeliydi adın ve tam da hayatımın içinde yaşamalıydın. Geçmiş ile anılmamalı geleceğime eşlik etmeliydin. Suçluyum. Acıttım seni ve acıtılmayı hak ettim biliyorum. Öğrendiğim en inanılası kavram, ben kimseden gidemiyorum. Kimse de bir yere gitmiyormuş aslında. Bir şarkıda, bir fotoğrafta, bir yemekte, bir mekanda gizlendiği yerden çıkıp göz kapaklarının altından, kirpiklerinin arasından yanaklarını yıkıyormuş. Bazen keyifli komik damlalarla, bazen acının nefesini kestiği, göğsünü sıkıştırdığı hıçkırıklarla süzülüyor yüzünden geçmiş kokanlar.
Gidemezken, gitmene izin vermek hayatın acı çelişki kokulu zehiriymiş. Birini eksik bırakırsan, tamamlanmayı beklemeyeceksin. Hep eksikliğinden söz ettiğin konuşmalara kelimelere gönderilmemiş mektuplara dönüşürmüşsün. Natamam bir insanken acemiliğinle, oyunda hileler yapmak, masum suçlardandır. Keşkeler dolu paragraflar yazdırır insana. Bir kaç kitap, biraz şiir ve hatta yarım bir beste ile kendini kanatırsın. Canın kırılır, kesikleri zihnine batar ve pişmanlık dolar hayatına.
Yorgun musun? Hayat ne kadar yük yükledi kim bilir üzerine. Nelerden eksiltip, neyi arttırdın. Bugün sen olabilmek için kendinden ne kadar vazgeçtin. Üzerine giydirdiğim korumalarının ağırlığında, temkinli, kontrollü, endişeli, yarı özgür yaşattığım her günün, her gecen için özür dilerim.
Yola devam ettin. Edebildin. Ben de öyle. Arada sırada arkaya baktığımda silinmeye yüz tutmuş anıların fotoğraflarından en net görüntü senin gece gözlerinin ışıldadığı kareler. Gece gözlerinden sızdığım için özür dilerim. Umutla baktığın yarınlarında, hayallerinde yarattığım enkazların altında kalmana sebep olduğum için özür dilerim. Senin o harabenin altından çıkma çabalarında elinden tutamadığım için özür dilerim. Ellerini ellerime, kollarını gövdeme, gözlerini gözlerime, dudaklarını dudaklarıma hasret bırakmak zorunda kaldığım için özür dilerim. Gülüşünü senden çalıp kendimi de sensizlikle mutsuz ettiğim için ikimizden de özür dilerim. Sağır olmak zorunda kaldığım bize ait o iki ruhu incittiğim için özür dilerim.
Benlik yüzünden bizden çaldığım her bir an için özür dilerim… Affet…