Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Hakan Karaduman (Akdenizli)

http://blog.milliyet.com.tr/akdenizli

13 Ekim '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Yörük göçü

Yörük göçü
 

Yıllar önce; bahar geldiğinde, güneş güneye doğru dallanır,

ılık deniz yelleri , kelle çıkarmış ekinleri dalga dalga yalbırdatır,

Yörükler göçe hazırlanır, güneş dağlara dolanırdı.

Göç vakti gelince;

develer düzülür, alınlarına, başlarına, ipek pembe grepler takılır,

süslü yularlarına simle örülmüş çevreler bağlanır, boyunlarına gildirekler, karınaltı yan kolonlarına donguraklar asılır,

havutlarının üzerine özel dokunmuş halılar kilimler yazılır, görkemli görünüşlerine büründürülür, yollara düşülürdü.

Onların önünde;

ayağı çizmeli, beli tarabuluş kuşaklı yelekli, şapkası kulağında(yana eğri), kakül saçlı,

kaytan bıyıklı, kara yağız delikanlılar koyunları götürürlerdi.

En önde ise,

alınlığı altınla kaplı ,

çemberlerle boyunlarına tutturulu feslerinin yanlarından lüle lüle kıvrılmış zülüfleri yanaklarına sarkarken;

hilal kaşlı, karagözlü, kırmızı edikli, çepkenli, ince belli, kor dudaklı gelinler, kızlar kuzuları sürer giderlerdi.

Göç, ağır ağır tarihi Silifke köprüsünden geçip , Akyokuş'a doğru tırmanırken,

aşağıda;

eteklerinde keklikler öten, yamaçlarında acı yavşanlar biten, kıvrım kıvrım dağların arasından Göksu ırmağı iplik iplik akardı.

Alaca karanlık basar, Akdeniz'in üzerinden tepsi gibi bir ay doğar,

yıldızlar kandil kandil sarkarken;

daha sıladayken sıla özlemine dalanlar,

gildireklerin, dongurakların yaydığı hüzünlü seslere boğulanlar, kavalları ile:

“Bir ay doğdu ilk akşamdan geceden,

Şavkı vurdu pencereden bacadan...”

derlerdi.

Göçün bir ucu Akyokuş'tan dolanırken, bir ucu Başpınar’dan sulanırdı.

Göç kona göçe, kıvrım kıvrım yollarda sürüp giderken, bu kez;

uzayan yolların, belki de varacağı yaylaların özlemini çekenler söylenirdi:

“Sarı yaylam seni yaylayamadım kor iken,

Yavru palazını avlayamadım tor iken...”

bozlakları dile gelince, hüzünleri dağlara, yollara yazılırdı.

Gide gide Torosların koca yaylaya, Karaman kışına varırlar,

çadırlar kurulur otağ hazırlanır,

koyunlar güdülür, sütler sağılır, yayıklar yayılır, yağlar peynirler, çökelekler derken,

bir yandan da ıstarlar kurulur, halılar kilimler dokunurdu.

Yaşam devam eder,

aylar geçip yaz gelir, dağlarda çiçekler , sümbüller, laleler açardı.

Göçerler ;

“Ezel baharda yaz ayları gelince,

Lale bitip de gül boynunu eğince,

Kız, oğlana nergis verir, gül alır...”

Derlerdi.

İçleri burkan duygular doyumsuz ezgiler yaratırdı...

Koyun yayıltmaları, koyun sağımları, yayık yayılımları, ıstar dokumaları... devam ederken;

yaz geçer,

güzün ilk ayları gelir, göçler tersine dönerdi.

İşte o zamanlar duyguları yine hüzünler kaplardı;

“Yağar yağmur, ışılanır saylağı,

Eli göçmüş buzulaşır daylağı...”

***

not: yeniden düzenledim.

 
Toplam blog
: 470
: 551
Kayıt tarihi
: 28.08.06
 
 

Ateşten denizleri mumdan gemilerle geçmeye" benzer hayatımız. Mutlaka mavi gökyüzü görünecektir. Gid..