Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

10 Ağustos '09

 
Kategori
Siyaset
 

Yunanistan Türkiye'yi Neden uyardı

Yunanistan Türkiye'yi Neden uyardı
 

Kıbrıs harekatı sırasında Rumların yaptığı bir toplu katliam mezarı, gazeteciler önünde açılıyor..


Yunanistan Dışişleri diplomatik bir dille Türkiye’yi uyarmış. Uyarma gerekçesi ise ilginç. Türkiye’nin Kıbrıs’taki kayıplara ilişkin AHIM (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi) kararları..

Bu ne demek ? Şu demek. Türkiye, 1974 Kıbrıs barış harekâtının yapıldığı sırada, Kıbrıs’ta Türkler tarafından öldürüldüğü öne sürülen 5 Kıbrıs’lı Rum hakkında suçlu gösterilerek AHIM’e şikâyet edilmiş. Yunan Dışişlerinin iddiasına göre, “Türkiye, harekât sırasında, uluslararası hukuku ve insan haklarını ihlal etmiştir ve AHIM’in verdiği karara göre gerekli önlemleri alıp, bu kayıplara ilişkin araştırma yapmalı ve ilgili kayıpların ailelerinin yaşadığı 35 yıllık acı bitirilmelidir.”

Şimdi bu olayı masaya yatıralım.

Öncelikle her insan ölümün savunulacak bir tarafı yoktur. Eğer harekât sırasında öldürüldüğü öne sürülen 5 Rum’un ailesinin acısı elbette ki son bulmalıdır. Bu insanlığın gereğidir. Ancak, karşılıklı bir savaş ortamında, 5 Kıbrıs’lı Rum vatandaşın akıbetinin ne olduğu ile ilgili Yunanistan’ın hesap sorması ve bunu AHIM’e götürmeleri, hem ilginçtir, hem de bir o kadar, içinde fesatlık belirtileri bulunan ve arkasından tazminat istemek ve Türkiye’yi uluslar arası hukuk düzeninde mahkûm ettirmek ve olası bir AB sürecinde ayağına çelme atmak olarak yorumlanabilir. En azından benim görüşüm bu şekildedir.

74 harekâtının hangi şartlarda başlayıp, bittiği bellidir ve aşikârdır. Harekâttan önce ve sonra orada bir Türk zulmü yapıldığı belgelerle ispatlanırken, Rum çetelerinin binlerce çocuk, kadın, genç, yaşlı demeden Türkleri öldürmesinin hesabını neden vermiyor Yunanistan? Evlerinde, yataklarında, banyoda küvetlerin içinde öldürülen çocuk ve kadınların, kamyonlarla dağlara götürülüp, orada kafalarına kurşun sıkılan Kıbrıs Türk erkeklerinin hesabını neden vermiyor Yunanistan Dışişleri? Bu mudur insan hakları? Bu mudur hukuk? Otuz beş yıldır, hiç Türk anası ağlamadı mı? Türk aileleri hiç otuz beş yıldır, yas tutmadı mı, kayıtsız kuyutsuz, suçsuz yere hunharca öldürülen erkeklerine? Makarios’un bir mektubu ile adaya asker yığan ve adanın Yunanistan’a bağlanması emrini veren cuntanın menşei, Yunanistan bu kadar mı hukuk ve demokrasi yanlısıdır? ENOSIS’in amacının ne olduğu ve neyi vaat ettiğini, bugün bile hala Enosis yanlısı Yunan ve Rum’un olduğu bilinmiyor mu ? Bunu neden inkâr ediyorsunuz ve otuz beş yıl önceki bir olayı neden hala deşip, mide bulandırıyorsunuz? Kıbrıs Türk halkının yaşadığı, savunmasız köylerde yapılan toplu katliamlardan sağ kalabilenler, bu acıyı yıllarca zihinlerinde ve kalplerinde sert bir acıyla yaşamadılar mı? Türk askerinin ulaşamadığı yerleşim yerlerinden, Atlılar köyünde 57 masum Türk, Muratağa ve Sandallar köyünde de 89 masum insan, kadın, çocuk, yaşlı, genç demeden Rum-Yunan askerleri tarafından topluca kurşuna dizilmiş ve buldozerlerle kazılmış olan iki toplu mezara gömülmüşlerdir. Yukarıdaki resim buna örnektir. Bu insanların hiç mi hukuksal ve insan haklarını ilgilendiren bir hakları yoktu ? Yoksa onlar insan değil miydi?

Yunanistan’ın her seferinde Ab süresinde Türkiye’nin önünü tıkaması, gerek Kıbrıs’ta, gerek batı Trakya’da Türklere karşı yaptığı anti-demokratik ve anti-hukuksal politik uygulamalarından, hala bir kuyruk acısı olduğu ve hala bir Türk düşmanlığı güttüklerinin göstergesidir. Sık sık Ege denizinde, askeri botların tacizleri ve havada askeri uçakların it talaşlarının haricinde, en son kara ada eylemi de buna dahildir. Hatta ne Lozan, ne Paris anlaşmasını dört dörtlük uygulamakta ve deniz kara suları sınırını 12 mile çıkartmak istemekte, bunun içinde AB’de kendine safdaş ve destek aramaktadır. Bu mudur uluslar arası hukuk anlayışı?

Peki harekat sonunda ne olmuştu?

Bilindiği gibi, Kıbrıs harekatının etkisi çok büyük oldu. Uluslararası kamuoyu harekâtın bu aşamasında Türkiye’yi destekledi. Kıbrıs’ta Sampson iktidarı bıraktı ve yerine Glafkos Klerides geçti, bir süre sonra da Makarios geri döndü. Yunanistan’da cunta yönetimi yerini sivillere bıraktı. Siyasi mülteci olarak Paris’te bulunan Karamanlis Yunanistan’a döndü ve başbakanlığa getirildi. Cenevre’de İngiliz, Türk ve Yunan dışişleri bakanları bir araya gelerek üçlü bir müzakere ile barış koşullarını görüştüler. O zamanın Türk dışişleri Bakanı Turan Güneş başkanlığındaki Türk heyetinin, Türk birliklerinin ve adadaki Türklerin güvenlik içinde bulunmalarına olanak verecek bir denetim ve silahtan arınmış tampon bölge kurulması istekleri kabul edilmedi. Türk tarafının adanın %34'ünü oluşturacak Türk kantolarıyla Rum kantolarının ayrılması önerisi de kabul edilmeyince 14 Ağustos’ta harekâtın ikinci aşaması başladı. Türk birlikleri, daha önceden saptanan Gazi Magosa, Lefkoşa ve Lefke’nin güneyinden geçen Attila hattı’na kadar adanın tüm kuzey bölümünü ele geçirdiler. Yabancı devletler harekâtın ikinci aşamasına tepki gösterdiler. Amerika Birleşik Devletleri Türkiye’ye karşı silah ambargosu uyguladı. Adadaki Türk birliklerinin geri çekilmesi için günümüze kadar sürdürülen baskılar başladı. Bitecek gibi de gözükmüyor.

Türkler, olayı 1974’de büyük bir zaferle ve adaya götürdükleri barışla kapattılar. Bunu hala deşelemenin kimseye faydası yoktur ama deşilecekse, Kıbrıs’lı Türklere, hem kan, hem can, hem de bir yaşam borçlu olduğunuzun ortaya çıkacağı unutulmamalıdır sayın Yunanistan Dışişleri Bakanlığı..

../..

 
Toplam blog
: 671
: 2572
Kayıt tarihi
: 26.06.06
 
 

Anadan doğma bir İzmirliyim ve bu şehirli olmaktan gurur duyuyorum.. Hem bu şehirde doğmuş, hem b..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara