- Kategori
- Deneme
Zaman pencereleri

Baharın uyanması toprak rengi ile başlıyor. Toprağın yavaş yavaş rengi değişiyor. Toprak, sanki ilk kez yaşam buluyor. Oysa kaçıncı devredişi. Çocuk doğumu gibi oluyor bahar. Bir tek farkla sancısız.
Bahardan sonra yaz, olgunluk dönemi, yani verim. Gençlik ve orta yaşa doğru.
Sonbaharın özellikleri belli. Yaprakların sararıp döküldüğü an. Toprağın mahzunlaştığı ve gevşediği zaman. Son hasatlar. Saçlar dökülüp, derinin kırışıklarına kavuştuğu, yaşlılığa ayak basıldığı dilim.
Eski kışlar özelliğini yitirse de mevsimin yüzü soğuk. Güneşin ısısını vermeye kıskandığı süre. Ve sona yaklaşılan çizginin ucu.
Her mevsim, hatta her gün bir ömür. Gün doğumu, kuşluk, öğle, ikindi, akşam ve gece. Hepsinin özellikleri ayrı. Tıpkı mevsimler gibi.
Kars'ı gezerken, Kars Kalesi’ne varmadan aynı yol üstünde, mimarisi çok güzel eski bir yapıdan içeri girdim. Kiliseden bozma bir cami idi. Pencereler doğudan batıya doğru uzanan duvara sıra sıra dizilmişti. Gün batmak üzereydi. Kilisenin duvarları pembemsi bir renk almıştı. Yanıma caminin imamı yaklaştı. istersen bu pencerelerin anlamını anlatayım , “ Doğudaki doğumu, güneydoğudaki çocukluk anlamı, kuşluk vaktini, tam güneydeki gençlik ve olgunluğa doğru, güney batıdaki yaşlılığı, batıdaki pencere ise ölümü temsil ediyor.” dedi.
Kiliseye zaman çizilmişti bir ömrü anlatmak için.
İnsan, yılları hesap etmiş ömür olarak. Belki de uzun sürsün diye.
Dünya ve güneş hareketleri ve diğer gezegenler.
Bir gün, bir yıl yerine, “yaş” olarak düşünülseydi, bu gün, her birimiz kaçar bin yaşında olurduk. Bana göre iyi de olurdu. Hiç olmazsa yaşadığımız her günün değerini bilirdik. Hüseyin Seyfi.