Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

20 Ekim '15

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Zor olan geride kalmak.

Zor olan geride kalmak.
 

Hesapsız kitapsız, düşünmeden, tam da içimden geldiği gibi söyleşeceğiz seninle… Eskiden kalemimin ucunda atan yüreğim, şimdiler de parmak uçlarımdan klavyenin tuşlarına yansıyor… Bembeyaz sayfaya bazen kan kırmızı, bazen kır çiçekleri düşüyor… O ben oluyorum, o ülkem oluyor, o dünüm oluyor, yarınım oluyor …

Anılara anlam yükleme çabamı anlamaz oldum son yıllarda. Oysa yaşanırken nasıl da sıradandı…

Ölümü gördüm… Azrail’le aynı odada nefes aldık… Hatta nefeslerimiz birbirine karıştı… O götürmek isterken ben suni teneffüsle kalsın savaşı veriyordum… Kandırdı beni… Her şey yoluna girdi diyerek sırtını göğsüme yasladığımda aldı onu benden… İncecik bilekleri avucuma düştüğünde anladım sıcaklığının bir daha sıcağım olmayacağını…

Gitmek çok kolaymış. Kalmaksa Cehennemde takla atmaya benziyor. Bir yanınız yanarken diğer tarafa dönüyorsunuz. Zamanla yaralar kabuk bağlıyor ama yanık bu, alttan hep işliyor… İrin bedeninize yayılıyor… Damarlarım patlasa, gözlerimden yaş olup aksa bu zehir diye dua ettiğim gecelerim çok oldu… Onsuzluğa alışmak değil asıl mesele. Onunlaymış gibi yaşamaya devam etmek…

İlk sabahı hiç unutmuyorum. Kalabalıklara rağmen, ışığı açık odamda tek başıma ‘alışmak’ için sabaha karşı sızmıştım. Uyandığımda mutfağa koştum şaşkın bakışlar arasında. Kettle’a bastım çay demlemek için. İşe geç kaldık diye telaşlandım. Sonra uyandırmaya gittim… Uyandım… Gerçekle o an yüzleştim… Bir el sanki tuzla biberi karıştırmış açık olan yaranın üzerini sıvazlar gibi dolaştı bedenimde. Kavruldum… Bir daha da bedenim acı hissetmedi… Yüreğimin sadece attı… Oğlumdu yaşama sebebim…  

Günler haftaları, haftalar ayları, aylar yılları kovaladı. Hayat akıp gitti. Kalbim ‘sadece’ yaşamak için atmaya devam etti…  O günlerdeki kalabalıklar yoktu. O gün olanların birçoğu da yoktu. .. Eksik yaşamaya alışırken eksildim…

İnançlı insanlar, ölümün, sahibine teslim olmak olduğunu bilir… Yeri zamanı yoktur…

Yaşamadan bilinmeyen bir şeyi öğrendim. Birinci yılın sonunda yüzünü hatırlamak için sürekli resmine bakıyordum.  Sesini unutmamak için konuşmasının olduğu kaydı dinliyordum. Son gün üzerine çalışırken giydiği pantolon hiç yıkanmadan duruyordu, ona dokunuyordum. Çantası ve içindeki sigara paketleri halâ duruyor. Kişisel eşyaları, müşterek aldığımız eşyalar, her şey ama her şey bıraktığı gibi. Ama ne sesi var ne kokusu… Kullandığı parfüm de bozulmuş… Direnememiş geride kalan 3 yıla…

Geriye sadece fotoğraflar ve yâd ettiğim dostlarım kaldı… Anıları canlı tutan sadece resimler. Beyin, devam eden hayata uyum sağlamak için geçmişi flulaştırıyor. Bazen nefret ediyorum kendimden. Neden aklıma gelmiyor diye. Gözlerimi kapatıp yüzünü hatırlamaya çalışıyorum. Olmuyor…

Hatırlayamama pişmanlığıyla yeni bir şeyi fark ettim.  O günden beri yatağımın bir ucunda sadece kıvrılarak uyuyor ve uyanıyorum. Yatak örtümü kaldırmadan sağ tarafa topluyor, sol tarafta açık kalan kısmı kullanıyorum… Yemek yerken karşımdaki resmiyle mutlaka göz göze geliyorum… Benim sevdiğim, onun sevmediği hiçbir yemeği pişirmiyorum...  Akşamları işten doğruca eve geliyorum… Hafta sonları bir yerlere gitmiyorum.  Dinlediğim her şarkı, tüm canlılığıyla onu karşıma oturtuyor bir anda. Zorlamıyorum kendimi hatırlamak için. Yalnızsam ve bir şey içmek istiyorsam  iki kişilik hazırlanıyor her şey… Ondan sonra, yemek yediğimiz masada yemek yemiyorum… Yeni bir bölüm edindim. Hafta sonları aldığı gazetelerin tamamını, o varmış gibi alıyorum… Anladım ki ben zaten halâ onunla yaşıyorum… Hatırlamak istemediğim için hatırlayamadığım onsuzluk…

Sevgili yüreğim kızma artık kendine… Sen nelere alışmadın ki… Az mı ötelendin , ötekileştirildin, kırıldın, sızladın, yalnız kaldın…

Bakıyorum çevreme ve buruk gülümsüyorum .  Aşkı ararken yol arkadaşlığının anlamını unutmuş insanlar. Birlikte zaman geçirmenin kalitesi lüks lokantalara, barlara, anlamsız sevişmelere endekslenmiş…  Tuttukları elden duyacakları güven yerine elektrik denilen heyecan duygusu baskın gelmiş…

Ey büyük AŞK, beynimi yüreğime tutsak etme… … Gücümü bedenimle sınama… Koskoca evrende sağır eden sessizliğe  mahkum etme… Özgür kıl artık beni…

 

20.Ekim.2015

Nurcan Yalun

 
Toplam blog
: 347
: 1365
Kayıt tarihi
: 31.10.07
 
 

İstanbul 25 Temmuz : /… İşletme tahsil ettim. Özel ilgi alanım olduğu için 2 yıl Psikoloji okudum..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara