Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Ocak '14

 
Kategori
Özel Günler
 

2014 Uluslararası Aile Tarımı Yılında Tarımsal Eğitim

2014 Uluslararası Aile Tarımı Yılında Tarımsal Eğitim
 

Dünyanın aile tarımının önemini yeniden keşfettiği ve Birleşmiş Milletlerin 2014 yılını Uluslararası Aile Tarımı Yılı olarak ilan ettiği bir yılda ülkemizde tarımsal eğitimin başlangıcını toplantı ve törenlerle bir defa daha kutladık. Tarımın ve tarımsal eğitimin ülkemiz ve dünya için önemine değindik. Ülkemizde bir türlü çözemediğimiz tarımsal sorunları, tarımsal eğitimdeki sorunları ve çözüm yollarını konuştuk. Bu defa geçmişten farklı olarak BM tarafından 2014 yılını Uluslararası Aile Tarımı Yılı edilmesi nedeniyle ülkemizdeki tarımsal eğitimin başlangıcının yıldönümünü farklı bir şekilde kutladık.  Ülkemizde büyük bir kısmı küçük çiftçilerden oluşan ve aile tarımı şeklinde üretim yapılan işletmelerimizin uygulanan tarım ve tarımsal eğitim politikaları karşısında yaşananları bir bir gözden geçirdik.

Tarımın sesinin her geçen gün nasıl kısıldığını, yayın yapan yazılı ve görsel basının ne büyük fedakârlıklarla ayakta kaldığını gördük. Yıllardan beri tarım kesiminin verdiği vergilerden de payını alan TRT’de programları ile her kesimin ilgisini çeken, tarımsal haberciliğin adeta amiral gemisi olan Bu Toprağın Sesi Programının bile anlaşılmaz şekilde devre dışı bırakıldığı dönemde, bugüne kadar ne denli hatalı politikalar izlediğimizi ve neleri kaybettiğimizi yaşadığımız acı deneyimler ile yaşadık. 1980’li yıllarda başlayan tarımı hiçe sayan çevrelerin etkisiyle uygulanan tarım politikalarının ülkeyi ne hale getirdiğine şahit olduk.

Özelleşme furyası içinde neden tarımın ön plana alındığı şimdi daha iyi anladık. Türkiye’nin bağımsızlığına kastedenlerin çevrelerin neden bizi tarımda dönüşüm konusunda zorladığını son karşı karşıya kaldığımız sorunlarla bir kez daha farkına vardık. O günlerde bu tür politikaları destekleyenlerin kötü düşünmeyin diyenlerin bugün nerelerde yer aldığını çok net gördük. Sonuçta üretmeyen, gerektiğinde ithalat eden, tüketen bir ekonomik model içinde sadece tarımda değil tüm sektörlerde dışa bağımlı bir ticaret politikası izlenmesinin bedelini son yaşadığımız olaylar ödemeye başladık.

Tarımda destekleri çeşitli bahanelerde çekerken, küçük aile tarım işletmelerinin üretimden ayrılmasına ve arazilerini terk etmesine sebep olduk.  Zaten açık açık ifade edilmese de hedefimizde zaman içinde küçük aile işletmelerinin yerine büyük ticari çiftlikleri yerleştirmek, ticarette olduğu gibi tarımı da büyük şirketlerin insafına terk etmek vardı. Ama şimdilik global krizinde etkisi ile bu plan işlemedi. Hatta uluslar arası bazı kuruluşlar tarafından dünya genelinde uygulamaya zorlanan bu politikalar çöktü. İnsani değerleri bir tarafa bırakan ticari anlayışın karşısında artan açlık ve yoksulluk karşısında aile tarım işletmelerinin önemi geçte olsa fark edildi.

Sadece ülkemizde değil birçok ülkede bu yönde izlenen politikalar çözümden çok sorunları daha da artırdı. Ne insana ne de çevreye saygı duyuldu. İnsanlığa hizmet etmesi beklenen dindar görünen kesimler bile paranın peşine düştü. Paraya boğulanlar mutluydu. Ama dünya açlık ve yoksulluk yanında kaosa sürüklendi. Sahte bahar rüzgarları içinde dünya kan gölüne döndü. Ülkemizde bu süreçten nasibini aldı. Tarımda aile işletmelerini dikkate almayan, kısa dönemlik maddi çıkarlar uğruna sosyal politikalar terk edildi. Geçen zaman içinde köylerimiz ve arazilerin ciddi bölümü terk edildi. Köylerde yaşlılar kaldı.

Çoğu çiftçimiz iş ve aş bulmak için şehirlere göçtü. Şehirlerin çevresinde yeni köyler oluştu. Sosyal sorunların çığ gibi büyüdüğü şehirler yarattık. Tarımsal nüfusu azalttık diye kendimizi aldattık. Özelleştirmeler ile tarımsal pazarların en büyük güvencesi tarihi kuruluşları zayıf düşürdüğümüz Et-Balık dışında yok ettik. Tarımı ve büyük bir kısmı küçük aile işletmesi olan çiftçilerimizi yalnız bıraktık. Sanki onlara çok destek veriyormuş gibi birde tarımsal destekleri azalttık.

Her türlü paranın ülkemize gelmesine göz yumduk. Yabancı sermayeyi ülkemize getireceğiz derken yerli sermayemizi bile kaybeder hale geldik. Finans ve sigortacılık sektörünü ve en büyük gelir kaynağımız olan sigara ve pazarını neredeyse tümüyle yabancıların inisiyatifine bıraktık. Tarım topraklarımızın yabancılara satışı konusunda bile sakınca görmedik. Coğrafyamızdaki geçmişte ve günümüzdeki tehlikeli gelişmeleri ve ilişkileri görmeden sırf gelir gelsin mantığı içinde davrandık.

Günümüzde bırakın geri kalmış ülkeleri gelişmiş ülkelerin bile en çok önem verdikleri konuların başında gıda güvenliği gelmektedir. Çünkü artık bilmektedir ki bir ülkeyi zayıflatmanın en hassas noktası o ülkede tarımsal üretimi zaafa uğratmak ve gıda güvenliğini tehlikeye düşürmektir.  Ülkenin ekonomik bağımsızlığını korumasının yolu tarımsal üretim gücünü koruması, politikalarında bağımsız olması ve davranabilmesidir. Ülke kaynaklarını ekonomik güce çevirme imkânlarını muhafaza etmesi ve sürdürebilmesidir.

Bir ülkenin geleceği tarımsal üretim gücüne bağlıdır. İnsanlarını besleyecek güce sahip olmayan bir ülkenin ayakta kalabilmesi mümkün değildir. Toprağına ve çiftçisine doğal kaynaklarına sahip çıkamayan bir ülke bağımsız kalamaz. Tarımsal üretimi zarar gören ülkede ekonomik dengeler kadar sosyal dengeler de bozulur. Geri kalmış ve gelişmekte olan ülkeler için kırsal kalkınma olmadan ve tarım sektörü üretmeden büyümek ve gelişmek mümkün değildir. Hatta Tarım sektörü üretmeden sanayimizin ve ticaret hayatımızın bile gelişmesi mümkün değildir.

Her geçen gün tarımsal üretim alanları ve kaynakları daralan dünyamızda tarım geleceğin anahtar sektörüdür. Büyük bir kısmı küçük işletmelere sahip aile tarımı yapan çiftçiler açlığın ve yoksulluğun karşısında dünyanın en büyük güvencesi sayılmaktadır. Zaten Birleşmiş Milletlerin 2014 yılını uluslararası aile tarımı yılı ilan etmesindeki gerçek neden bu işletmelerin üretim gücüdür. Aile işletmeleri artık insanlığın geleceği için korunması ve sürdürülmesi gereken bir üretim tarzı olarak kabul görmektedir.

2014 Uluslararası Aile Tarımı yılında dünyada açlık ve yoksulluğun ortadan kaldırılması için aile tarım işletmelerine dikkat çekmek amaçlanmıştır. Bu işletmelerin önce kendileri ve aileleri, sonra pazar için yaptıkları üretimin önemi, istihdam, beslenme, çevre ve doğal kaynakların korunması ve gıda güvenliği konularındaki oynadığı rolü, sağlıklı ve sürdürülebilir kırsal kalkınmadaki etkisi ortaya konmuştur. Bu yıl kapsamında BM’ye üye ülkelerde aile tarım işletmelerin korunması, sorunlarının çözülmesi ve bu işletmelerin geliştirilmesinin önemi konusunda farkındalık yaratıcı faaliyetler planlanmıştır.  

2014 Uluslararası Aile Tarımı Yılında kutlarken, konuya tarımsal eğitim yönüyle de bakmamız gereklidir. Uygulanan yanlış tarım politikalarından aile tarım işletmeleri ile birlikte tarımsal eğitim veren ziraat fakülteleri ve ziraat mühendisleri de büyük ölçüde etkilenmişlerdir. Her şeyden önce iİş alanları daralmış, yeni açılan ziraat fakülteleri ile mezun sayısı günden güne artmıştır. Ülke gerçekleri dikkate alınmadan izlenen tarımsal eğitim politikalarından beklenen fayda sağlanamamıştır. Gerek devlette, gerekse özel sektörde iş imkânlarının daralması binlerce ziraat mühendisinin işsiz kalmasına neden olmuştur. Tabii en üzücü tarafı da devletçe yapılan istihdamlarda ve belgelendirmelerde işlerinde mezun olan insanlardan yine imtihanlara girmesi istenmiş, devlet kendi eğitim sistemine güvenmiyor görüntüsü ortaya çıkmıştır.

Tarımsal üretimde çalışmak bir yaşam tarzıdır. Özellikle ailece tarım yapmak, doğa ile bütünleşmek, en şartlara bile alışmak, ailedeki her yaştaki bireyle kırsal alana canlılık vermek, üretime ruhunu katmaktır. Şehirdeki her görüşteki bağnazlıktan çıkarak hayatın gerçeklerini yaşamak, aile olmanın gücü ile yaşam savaşını kazanmaktır. Gerektiğinde açlık ve yoksulluğa karşı ailece omuz omuza vermektir. Ailenin ve ülkenin geleceği için topraklara sahip çıkmaktır. Gerektiğinde bu uğurda savaşmaktır.

Günden güne önemini daha iyi kavradığımız, sözlerini daha iyi anladığımız büyük lider Mustafa Kemal’in “Ulusal ekonominin temeli tarımdır. Kılıç ve saban bu iki fatihten birincisi ikincisine daima yenildi. Gerçek işgaller sabanla yapılır, kılıçla değil. Kılıçla ülke alanlar sabanla ülke alanlara yenilmeye mahkûmdur.”  sözü bugün daha anlam kazanmıştır. İstiklal savaşımızın en büyük gücü bu topraklar için kan veren büyük bir kısmı küçük aile tarımı yapan çiftçilerin çocukları idi. Onlar toprakla yaptıkları mücadele yanında o günlerde topraklarını korumak için düşman ile savaşmışlardı.

Aile tarımı yapan çiftçilerimiz için tarıma hizmet veren tüm meslek mensuplarının önemi büyüktür. Bu meslek mensuplarının eğitimi aile işletmelerinin üretim gücünü en iyi şekilde kullanmada anahtar rol oynamaktadır. Ülkemizdeki üretici örgütlerinin büyük bir kısmının üyeleri küçük aile tarımı yapan işletmelerden oluşmaktadır. Bu örgütlerin üstlendikleri misyonu çok iyi anlamalıdırlar. Tarımsal sorunların çözümünde sadece devletten güç alarak çözüm yaratılamayacağını bilmelidirler. Bu örgütlerin profesyonel kadroları içinde daha fazla tarımsal eğitim alan meslek mensuplarının yer almasının çiftçilerimize daha iyi hizmet vermek için örgütsel kapasiteyi artıracağını anlamalıdırlar.  Her geçen gün zorlaşan pazar koşulları karşında birlikte hareket eden tarım işletmelerinin güçlü kapasiteli bir teknik güce ihtiyacı vardır.

2014 Uluslararası Aile Tarımı Yılını ve tarımsal eğitimi yıl dönümünü kutlarken, tarım sektörünü, aile tarım işletmelerini ve tarımsal eğitimin önemini daha iyi anlamalı ve vurgulamalıyız. Tarımın insanlığın geleceğinin anahtar sektörü olduğunu bilmeliyiz. Aile tarımının da dünyada açlık ve yoksulluk karşısında tek yol olduğunu kabul etmeliyiz. Dünyadaki tarımsal üretimin %90’ından fazlasını yapan aile tarım işletmeleri bu anahtarı elinde tutan tek güç olduğunu unutmamalıyız. Tarıma hizmet veren meslek mensuplarının da bu sihirli anahtarın gereği gibi kullanılmasındaki en önemli aktör olduğunu göz ardı etmemeliyiz. Aile Tarım işletmeleri korunmalı ve geliştirilmeli, ziraat mühendislerinin ve tarıma hizmet veren diğer meslek mensuplarımızın sorunları bir an önce çözümlemeliyiz.

 
Toplam blog
: 416
: 790
Kayıt tarihi
: 19.02.10
 
 

Tarım, Gıda, Ormancılık, Çevre, Örgütlenme ve Proje konularında çalışmalarda bulunmaktayım. Öncel..