Sonbahar, tüm gizlerini açığa çıkarmak, açık seçik olmaktır ve hayata çıplak bakmaktır bir nebze.. Kuruyup dökülen yapraklar gibi, dışındaki karmaşanın kuruyup dökülmesi daha bir azaltır, sade..
Dar bir sokağın yokuşuna dizilmiş beton rengi kare taşları ağır adımlarla ezip, bacaklarımın bedenime isyanını kulak ardı ediyordum ki; bu benim her zamanki tavrımdır, bir anda etrafım renksiz, sab..
Gerçekte bir gölge oyunu muydu yaşam; anlamak çok zor... İstanbul’un gökyüzünü parça parça bölen kocaman gökdelenleri arasından süzülüyoruz yavaşça... Güneş ışığı isteksizce saklambaç oynuyor gölge re..
Kapkaranlık bir boşluğun merkezinde ayaklarımın altına serilmiş hissizliğin üzerine basıyorum sımsıkı.. Gözlerimin önünde hızla dönmekte olan bir girdap var.. İçi dünya, dışı karanlık.. Girdabın..
Başımın üzerinde düşüncelerle savrulan, düşlerle yontulmuş suretsiz bir gemi taşıyorum... Sürekli olarak yaşamdan öğrendiklerimi yüreğime, yürekten hissettiklerimi düşüncelerime taşıyan bir yolcu ge..
Adem ve Havva bir ütopya rüya… Onlardan doğan nesil, var olmayan bir sanı aslında ve bir anlık düşünceden ibaret, koskoca yoktan bir varlık hayali… Göğün yüzü, yerin yüzü sanki birbirlerinden ..
Gözlerini açtığında, ellerine sarmalanan iplerin sıkılığını bileklerinde ve tüm bedeninde hisseder olmuştu… Neydi onu öylece oraya bağlayan karmaşa? Kapkaranlık, daracık bir yerdi içinde sıkıştığı… ..
Güneş, sabahın erken saatlerinde odamın içini karartan geceyi kovalamaya hazırlanırken, oturduğum koltuktan hafifçe başımı kaldırıyorum… Odamın aydınlığa bürünüşünü seyrediyorum… Yatağımın üzerindek..
Ayaklarım kocaman bir köprünün ortasında amacından vazgeçmiş bu gece ve gözlerim köprünün altından hırçınca akan suya kilitlenmiş… Bakışlarım köprü altından akar olmuş, bedenim akıntıya kapılmak üzer..
Hiç denizin var ettiği sonsuz dalgaların afacan hareketlerini, yükselip alçalmalarını, seyrederek huzurun içine öylece daldınız mı...? Peki ya hiç düşüncelere süzülürken, ayaklarınıza hırçınca..