“ aynı kaderi paylaştığımız asker eşlerine” yaşanmayan mevsimlerle geçti yıllar hasrete sürgün gün değmedi ömrümüze çoğu zaman kolunu t..
gölgeler geziyor etrafımızda görünmeyen kara gölgelerle gözyaşı kokuyor hava görmediğimiz uzak bir ülkede gibi giderek çoğalıyor karanlığın sesi güne..
toprakta yatanlarımız/ ki onlar kar altında yalın ayak yürüyendir hesap sorar bize yarın bir şey var bilmediğimiz yüzümüze yakın durup durup /el sürmeden çizer gizli kaleminle..
/birileri başka birisini konuşuyordu sanki yok/ hayır ölecek olan benim annem olamazdı hiçbir zaman dile getirmemişti böyle bir şeyi o herşeyi anlatırdı bize sır saklamazd..
küçük bir çocukken henüz büyürdü gözümüzde hayat bir türlü geçmezdi gün / saat… büyük olmak / ne zaman gelecek ti koşarken var hızımızla görmeden geçtik, güzelim bahçelerimiz..
/acıya secde etmeyen bulamaz sevinci acıtılıp / acıyacak/sın ki bilesin insan olmayı / insanın kalbindeki sabır mili ne kadardır kimse çizemez ki acının şeklini şemâlini..
bir kendime bakıyorum bir çerçevedeki resme orda tutuklu kaldığına seviniyorum bende hükmü kalmayan fasl-ı bahar geçmemiş yüzünde hadi, tuzlu suyunla sen, yine benim..
bir kâğıt al, bir de kalem bugün niyetine çiz dünün hayâlini * apak bir tarih vakit küçük, bahçeli bir ev, iki kat gıcırdayan merdivenlerinde, durmadan şakıyan e..
unuttu onları yaşam var olmayan dünyalarında babaları yitik bahar başlarında kendi kendilerini okşayan elleri yüzlerinden silinmeyen taze ölüm izleriyle yalnızlığın uzayan gölgesind..
nasılsa açılırdı bu sis Allah vergisi koca yürekli mavi gözlü adamın gözlerindeki mavi umut güneşle güne bakan/da/ki göz iz/ i/ leriydi çıplak ayak dağ taş, dere tep..