Saygıdan söz etmiyor, sevgiye dil etmiyor, kendimize dil uzattırmıyoruz. İkiyken bir oluyor, beraber gülüp ağlıyor, dünyaya beraber bakıyoruz. Ben küçük bir fantas..
Derin bir nefes alarak arkasına yaslandı. Defalarca oturduğu koltuğun şimdi onu neden rahatsız ettiğini düşündü. Böyle saçma şeyler düşünüyordu işte. Ağlamamak için. Gözlerini kaçırması yetmiyordu...
Gün doğar sana yeni umutlar vaad ederek. Sonra elini yüzünü yıkarsın; hatırlarsın ki hiç bir umudunun sonu iyi bitmedi. Hiç bir 'büyük' hayalin gerçekleşmedi. Hayal kırıklıkların diz boyu olmuş..
Ne kadar sağlıklı, bilemiyorum. Film biter bitmez klavyeye sarılır mı insan? Ne denli doğru ifade edebileceğimden emin olmasam da ve filmler hakkında yazmakta aşırı tecrübesiz olsam da, hadi bir de..
Farkettim ki, kendimi harfler içinde kaybetmem için acı çekmem gerekmiş şimdiye kadar. Mutluluklarımı da yazdığım oldu elbet; çoğu zaman seyrekliğinden. Artık kimseye kızmamaktan, yargılamadan infa..
- Baharatlık... Neyin var? Telefon hala koltuk tarafından korunuyordu. Miray'ın ise ağzı açık ve gözleri doluydu. Kafasını kaldırıp Eren'e baktı ve ağzını kapatma ihtiacı duydu. Gözle..
Benim aşkım kelimelere dönüşüp cümlelerime sığmaz. Sessizliğim olur gerçeğimde, bir hayalde kalmaz. Küçük bir dokunuşun ürperttiği ten, bir bağımlı gibi istemeden durmaz. ..
Nasıl da sinirliydi. Oysa hem kendini yıpratıyordu böyle hem de Eren’i. - Tamam, bak, öncelikle elimi bırakıp karşıma otur. Ve lütfen ağlama. Eren istemeyerek de olsa dediğini yaptı..
Kabul, biraz ileri gitmiş olabilirim konuşurken. Tam olarak doğru yere bakamıyordum. Görememekten sanırım tüm gerçekleri yalnızlıklarıyla; ya da yalnız bırakmak tüm yalanları kendimle küçük bir oda..
Yine uzun bir zaman diliminden sonra yazıyorum sizlere, kendime. Farkettim ki ben her olayımı uzun zaman aralıklarıyla yaşamaktan yanayım. Yavaş bir insanım yani ben. Hızlı yaşa genç öl sözündeki o..