Kucağımda kırmızı kapaklı bir defter öylece boşluğa bakıp kalemin arkasını dişleyip duruyorum. Tadı berbat. Aklımdaki öykü ise karmakarışık. Adamın ve kadının mutlu bir sonu mu olsun yoksa ikisi de ac..
İnatçı küçük bulut...Pırıl pırıl bir günde, güneş önünde duran inatçı küçük bir bulut gibi hüzün, kovuyorsun gitmiyor. Elim uzasın uzasın da gökyüzüne erişsin, parmaklarımın küçük bir hareketi..
"Dinlerseniz size her zaman doğru yolu gösteren bir sesin var olduğunu unutmazsınız." Böyle diyor Thomas Hughes. Bir iç sesten, sezgiden ya da kutsal bir sesten söz ediyor olabilir. Ben bunu sezgi ola..
Kendi kuyruğunu ısıran bir kedi gibiyim bu ara. Kendi çemberimde dönüp dolaşıp yine kendime çıkıyorum. Ne parlayan güneşim var ne bahçemde kelebeklerim... Varsa yoksa kendime çıkıyorum. Dünyaya kızdık..
Onu hep renk renk tüyleri olan, adı bilinmeyen büyüleyici bir kuşa benzetirdim. Neşeli olduğu zamanlarda kanatlarını kocaman açardı. Sanki tüm dünyayı, insanları, yaşamış ve yaşayacak olan herşeyi kuc..
Çocuklar...Bir bakkal önünde oturmuş dört beş köylü çocuk fosur fosur sigara içiyor. Oradan geçen kadınlardan biri dayanamayıp "Yavrum daha yaşınız kaç sizin? Yazık değil mi ciğerlerinize..." ..
Bu çok tuhaftı. Kadın bir tepenin üzerinde yüzüstü yatarken ellerinde gün ışığını hissetti birden. Hafifçe kıpırdadı elleri. "Yaşıyorum" diye bir çığlık koptu içinden. Kendi çığlığına şaşırdı. Bir sav..
Onu, çok uzun bir zamandan sonra, içimde böylesine yoğun duyumsamak beni şaşırttı. Basit, küçük ama huzurlu bir mutluluktan söz ediyorum. Herkesin sahip olabileceği ve öyle çok büyük bir maliyeti olma..
Biri onu omuzlarından aşağıya doğru çekiyor. Görünmeyen biri... Çekiyor da çekiyor. Tüm kuvvetiyle asılıyor omuzlarına. Sanki yerin dibine girsin de orada kaybolsun dünya üzerinden izi silinsin istiyo..
Bir ağacın arkasına saklanmış küçücük bir yüz. Ağacın çatallanmış dalları arasından parlayan kara gözler. Yabancı insanları görmeye alışık değil belli. Bu alev alev yanan yaz gününde küçücük ellerine ..