"Kezban'a!" ( Peygamber Çiçeği'nin taze kokusu; yalan değil!...) Karakulluk köyünde çok şey değişmişti artık. Ne göz alabildiğine uzanan buğday tarlaları kalmıştı, ne kara altının ..
“Oturdukları ev, “Eski Vali Konağı” olarak bilinirdi o yerin ahalisi tarafından… Eskiden valiler bu üç katlı ahşap konakta otururlarmış. Şimdilerde ise, her katı birbirinden ayrılarak üç ayrı ev ..
Beş kişilik ailenin oturduğu o yıllarda da, Konağın büyük kapısını aralayıp da en üst kata çıktığınızda, binanın birinci ve ikinci katlarına nasıl geçilebileceğine dair şaşkınlığa düşerdiniz. Bir..
Yetmişlerin ortalarında şehrin Defterdarı ve beş kişiden kurulu ailesi bu büyük konağın üçüncü katında oturmaktaydılar. Defterdar Ekrem Bey’in hanımı ev hanımı idi. Fakat ev hanımlığının bir eksikl..
Koşarak gişenin yanına geldi. İkide bir omzundan düşen çantasını yine aynı sabırla ve seri bir şekilde düzeltti. Telaşlıydı. Trenin kalkmasına üç dakika kalmıştı yalnızca. Gişe görevlisine tren bil..
- Hadi gel! Bugün, değişik bir şeyler yapalım Gülçehre. - Ne yapalım Yeşim? - Şehrin kalesine çıkalım. - Deli misin sen? Sen şimdi bana ikimiz kaleye mi çıkalım diyorsun. Bu şehi..
Çarşının en aranılan ustasıydı. Orta boylu, esmer, kara kaşlı, kara gözlü, halim selim bir adamdı. O çatık kaşları ile o pehlivan duruşunu karşıdan görenler heybetinden çekinirler, onu kesinli..
Nasip, on sekizindeydi ancak, babası Kadir Usta’nın o feci yangında can verdiği sırada. Bu nasıl bir nasipti Ya Rabbi? On yıl ara ile hem annesini hem de babasını almıştı Azrail ondan. Bu nasıl b..
Telefonun diğer ucundaki tanıdıktı. Ama söylenen cümlelerin bir tanıdık sesten gelip gelmediğinden emin olamadığı için “yanlışlıkla aranmış olabilir” diye düşünerek, bir âN tereddüt geçirdi. Telefo..
“İn aşağı Marı. Te aşağı inecen, bi sen. Bak gör o zaman seni nasıl da dövücem. İn deyom aşağı, in deyom marı!” Bahçenin sahibi Alim Aga yetmişi çoktan devirmişti ama hala huysuzluğundan bi..