O gece, anlayamadığım bir şekilde, avazı çıktığı kadar biri bağırıyordu dışarıda. Ev sakinleri sakince televizyon seyrederken. Kimsenin umrunda değildi, duymuyorlardı sanki. Acaba sadece ben mi duy..
Karanlıkta yatamaz, korkardı. Kırmızı bir gece lambası vardı. Hani şu kablosuz, sadece fişi olup, prize takılan türden. Rengi kendi tercihi değildi; lambanın içindeki ampulun kırmızı olduğuna dikka..
Kırılganlıklarımı tükettim, dalgakırandaki kayalıklarda, yosun tuttu yüreğim.. ellerimde ölen, taç yapraklı kelebekleri, gözlerindeki denize gömdüm.. ..
Şamdanda bilinçaltı tutkular, yanarken.. Uçuruma itilmiş gözbebekleri, dumanlı ak… Mezar kazıyordu, gramofonda boşa dönen plak… Ölümü seçmemek değildi, yaşamak… ..
Kollarımın uzanabileceği yakınlıktasın, uzakta.. Yarın kadar, uzak.. ben sana bu akşam tutukken… Akrebi sakladım, yelkovan, deli gibi dönerken.. Durdurdum zamanı,..
kalbimi açıyor birisi… delik deşik kalbim, karınca yuvası… dokunan bakışların dökülüyor.. gözlerin, kurumuş yaprak sarısı… karıncalar yuvayı terkediyor.. tüm bede..
- I -İki üç arkadaşla beraber, işyerimizin olduğu Avrupa yakasına, vapurla geçiyorduk... Her sabah Kadıköy iskelesinde buluşup, vapura biner, yoldan aldığımız börekler, simitler açılır, tavş..
Gidiyordu…Gideceği saati ve yeri, ortak arkadaşlarımızdan öğrenmiştim. Belki de son defa görmek için onu, saatinden çok once istasyona geldim. Trenle gidiyordu. Oysa trenle yolculuk yapmasını benim ..
Uzun zaman önceydi. Liseyi yeni bitirmiş staj yaptığım şirkette işe başlamıştım. Bir yandan da ders çalışıp üniversiteye hazırlanıyordum. On sekiz yaşından küçük gösteriyor, ama daha büyük biliniyord..
Bir ara korku filmlerinde sıkça gördüğümüz; verandada, sallanan sandalyesindeki yaşlı, kadınlar vardı ya, işte onun gibi bir teyzeye rasladım korunun kapısında. Girişteki ufak kulübenin önünde otur..