Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Haziran '07

 
Kategori
Güncel
 

Ah Barış ne yaptın!!!

Ah Barış ne yaptın!!!
 

Barış'ı "Akademi Türkiye" yarışmasında tanıdık ve bağrımıza bastık. Sadecc genç kızlar değil, birçok anne-baba da onu sempatik tavırları ile çok sevdi. En azından eşimden biliyorum. Onunla ilgili her haberi bize ulaştırırdı.

Yarışmanın başından beri ailece favorimizdi. Ben evin içindeki tüm yaşantılarını ve final gecelerini hiç kaçırmadan izlemiştim. Hatta final gecesinin sabahı üniversite sınavı vardı kızımın, o bile engelleyememişti yarışma heyecanımızı. O tip yarışmalarda oy kullanma adetimiz olmadığı halde Barış için oy kullandık. Helal hoş olsun!... diyorum da bir yanımda keşke kazanmasaydı o yarışmayı, popüler olmasaydı. O en çok sevdiği Amasra'sında yaşayıp, deniz kenarında sahilde balıkçılarla şarkı söyleseydi diyor. Keşke şöhret olmasaydı, keşke o dizi de oynamasaydı. Keşkeler konvoyu yola diziliyor şimdi. Dizide hiç izlemedim onu. Rolünü beğenmediğimden.

Dün öğleden sonra bir ara bakmıştım dizisinin tekrarına. Barış'ın yüzü dikkatimi çekti. Alnında kırışıklık ve yüzündeki yorgunluk ne çok belliydi. Yaşlanmış gibi geldi bana Barış. 3-4 yılda bir yüz bu kadar değişmezdi. Yoğun çalışma ve onun hiperaktif karakteri onun hızlı yaşamasına neden olabilir miydi? Yılları çabuk harcıyordu sanki Barış. Sabah Milliyet'in ilk sayfasında görünce şok oldum, inanamadım. Yine kaza... hem de doğum gününde. Kerim Tekin de 28 Haziranda kaza yapmıştı. Hala üzülürüm klibini görünce. Neden böyle oluyor? Nerelerde yanlış yapıyor bu çocuklar? Ne acı... annesinin yüreği nasıl da yanıyordur şimdi? Şöhretin bedeli bu mu olmalı? Gerçi bugün daha kaç kişi kaza yapmıştır , kimbilir?

Gündemin farklı olmasıyla unutulmuş gibi görünen trafik canavarı geri planda kalmanın acısını yakında çıkartır merak etmeyelim. Tatil geldi, yollar doldu... bir de sıcaklar uzun yollarda insanın dikkatini dağıtıyor. Uykusuzluk en büyük neden.

Geçen hafta bizim hatta çalışan bir dolmuşa bindim. Şöför genç bir adam. Elinde cep telefonu ile konuşuyor. Hatta parayı alırken iki eli direksiyondan ayrıldı. Konuşmalarını dinledim, karşıdakine yalvarıyordu sanki;

-Abi ne olur gözünü seveyim. Gece 3'te geldim İzmir'den. Uyuyamadım.
Sabah 6'da burada başladım. Saat şimdi 3.00
-.....
-Yapma abi, gidecek gibi olsam giderim. Yakın yer değil taa İstanbul. Başkasını bul!
-.....
-Olmaz abi! Gözüm kapanıyor şimdi bile. Önce deseydin ya madem. Buraya gelmezdim. Uyurdum birkaç saat.
-....
-Yapma abi. Bak şimdi kafamı toplayamıyorum. Ben seni biraz sonra arayım!
-....
Aynadan baktım gerçekten gözleri kan çanağı, kıpkırmızı.
İçim acıdı. Birşey desem benden başka yolcu yok. Ya ters cevap verirse?

Sonra ne oldu meçhul, ama ben hep akşam 6.00 da İstanbul'a gidecek otobüs yolcularının düşündüm. Eğer gittiyse nasıl kullandı o arabayı, demek hep sürücüler suçlu değil, onların bağlı oldukları da suç ortağı.

Tatilde yola çıkacak arkadaşlarıma kazasız belasız yolculuklar ve durumu ciddi olduğunu okuduğum sevgili Barış'a da acil şifalar diliyorum. Allah onu sevenlerine ve ailesine bağışlasın!

 
Toplam blog
: 480
: 2046
Kayıt tarihi
: 27.03.07
 
 

Üstkimliği ile insan, altkimliği yeterince kalabalık birisi; Eş, anne, öğretmen emeklisi. Doğa, H..