Altına imza atılan sözleşmelerin anlamı nedir sayın yetkililer?

-Devletimiz bazı şeylerin altına imza atıyor.
-Ama!
-Aması var işte.
-Bir şeylerin altına imza atan devletimiz, attığı imzanın mürekkebi kurumadan, altına imza attığı şeyleri unutma konusunda son derece becerikli.
-Mesela!
-Çalışanları ele alalım.
-Ve bakalım çalışanlarla ilgili devletimiz nelerin altına imza atmış.
-Ve imzayı attıktan sonra, ne tür uygulamalarda bulunmuş.

* * * * *

-Çalışanlar, çalışmış olduğu işletmede, bilgilendirilme hakkına sahip midir?
-Bir başka soru.
-Çalışanlar, çalışmış oldukları işletmede, danışılma hakkına sahip midir?
-Bir başka soru.
-Çalışanlar, çalışmış oldukları işletmede, çalışma şartlarının düzenlenmesine katılma hakkına sahip midir?
-Bir başka soru.
-Çalışanlar, çalışmış oldukları işletmede, çalışma şartlarının iyileştirilmesine katılma hakkına sahip midir?
-Bir başka soru.
-Çalışanların, güvenli ve sağlıklı çalışma şartlarına sahip olma hakkı var mıdır?
-Sormuş olduğumuz ilk akla gelen bu soruların hepsine verilecek tek bir yanıt vardır.
-Evet.
-Çalışanlar, yukarıdaki sormuş olduğumuz sorulardaki hakların hepsine sahiptir.

* * * * *

-İLO’nun 155 sayılı sözleşmesi.
-1981 yılında kabul edilen bir sözleşme.
-İş sağlığı ve güvenliği ve çalışma ortamına ilişkin bir sözleşmedir.
-Türkiye İLO’nun 155 sayılı sözleşmesini 7 Ocak 2004 tarihinde onaylamış.
-Türkiye’nin onay vermesine izin veren yasa ise 5038 sayılı yasa.

* * * * *

-Ve Avrupa Sosyal Şartı.
-Türkiye, Avrupa Sosyal Şartına taraf olan bir ülkedir.
-Türkiye, Avrupa Sosyal Şartını 1961 yılında imzalamış.
-16 Haziran 1989 yılında ise onaylamış.
-Avrupa Sosyal Şartı, Avrupa Konseyi tarafından 1996 yılında gözden geçiriyor.
-Ve bir dizi yeni haklar getirerek, şartı, 1999 yılında yürürlüğe sokuyor.
-Türkiye ise gözden geçirilerek bir takım yeni haklarla yürürlüğe giren Avrupa Sosyal Şartını 2004 yılında imzalıyor.
-Şartın onaylanmasını uygun bulan yasa ise 5547 sayılı yasa.

* * * * *

-“Tüm çalışanlar, işletmede, bilgilendirme ve danışılma hakkına sahiptir.”
-“Çalışanlar, işletmedeki çalışma şartlarının ve çalışma ortamının düzenlenmesine ve iyileştirilmesine katılma hakkına sahiptir.”
-“Çalışanların, güvenli ve sağlıklı çalışma şartlarına sahip olma hakkı vardır.”
-“Çalışanlar, adil çalışma hakkına sahiptir.”
-“İçkin olarak tehlikeli ve sağlığa zararlı işlerdeki riski ortadan kaldırmayı ve bu risklerin henüz yeterince azaltılamadığı yada kaldırılmadığı durumlarda, bu işlerde çalışanlara ücretli ek izin verilmesini veya bunların çalışma saatlerinin azaltılmasını sağlamayı isteyebilirler.”

* * * * *

-Vaziyet budur.
-Ve bu vaziyet karşısında, Tuzla Tersanelerinde lokavt tehdidi söz konusudur.
-Lokavt tehdidini savuran kimdir?
-Devleti temsille mükellef olan iktidar partisi.
-Ne diyor iktidar partisinin sözcüleri.
-“Tersaneleri kapatırız.”
-Neye istinaden iktidar böyle bir yaklaşımda bulunuyor.
-Efendim, sözüm ona işvereni cezalandırmak amacı ile böyle bir yaklaşımda bulunuyor.
-Peki, tersaneler kapandı.
-Sonrasında ne olacak.
-Onca insan ne yapacak.
-Onca aile nasıl yaşamını idame ettirecek.
-Oysa iktidar, bilinçli olarak bu yaklaşımda bulunuyor.
-Bu yaklaşım açık bir lokavt tehdididir.
-Ve bu yaklaşımdan en büyük zararı görecek olan yine çalışanlardır.

* * * * *

-İktidar birazcık, çok değil, azıcık alçak gönüllü olsa.
-Ve altına imza atılan uluslar arası sözleşmeleri lütfedip incelese, aslında, Tuzla Tersanelerindeki sorunu kökünden halledecek.
-Fakat devleti temsile mükellef olanlar, bu güne kadar böyle bir yaklaşımda bulunma zahmetine katlanmadılar.
-Hoş sadece bu dönemde değil.
-Her dönemde iktidar partilerinin genel yaklaşım tarzı bu olmuştur.
-Hamasete dayalı nutuklar çekmek.
-Sonuç sıfıra sıfır elde var sıfır.