Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Nisan '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Anadolu Kağnısı / Tak (ma ) Kafana!

Anadolu Kağnısı / Tak (ma ) Kafana!
 

***Tak, tak takıntılar***



Yekruseha (Karadeniz Takası'nın editörü), bugün Milliyet Blog'da mantar gibi çoğalan şiirimsilere kızmış, eee hakkı var, ama böyle olacağı belliydi. Kural boşuna konulmamış meğer.

Şiir yazılsın mı, yazılmasın mı referanduma sunuldu ve oy çokluğu ile kabul gördü.

Demokrasi var, dedik ya, herkes ağzına geleni yazar. Okunur mu, okunmaz mı, onu hesaba katmaz, içini boşaltır ne yapsın vatandaş! Hoş görmek gerek...

Ben, bugünkü yazımı yine şiirlerle süslemek istedim ve özel bir şairi seçtim: İsmet Özel'den bu güzel şiir.

(Kendim yazabilseydim, döktürürdüm inanın!)

*****
AKLA KARŞI TEZLER

1.
Gecenin üçüdür en uygun zaman, bahse girerim,
düşünün:
Sabah çok yakın, ama ışıltı yok ortalıkta
Neredeyse uyanmış bazıları,
henüz uyumamış bazıları.
Bazıları uyanmış uykusuna doymadan,
bazıları uykusuna varmadan doymuş.

Görüyorsunuz ilm-i hilaf ü cedel düzeniyle hayat
nasılda sürüklüyor kendini
ve ben bunu kanıtlayabiliyorum bu şair halimle
böylece size ey saygıdeğer erbab-ı cumhuriyet
akıllı ve yetenekli olduğumu
kanıtlamış oluyorum
Sizler de bu derin bilgeliği kavrayarak
kendi değerinizi ortaya koymuş oluyorsunuz.

*****
Sabah Kanal D' de yayınlanan "Dobra Dobra" programının konusu "takıntılarımız" dı. Düşündüm, acaba benim ne takıntım var, diye.

Yok, yok işte, bir takıntım bile yok! Allah kahretsin! Niye yok? Bir çoğunuz şimdi bana kızıyor ya da gülüyorsunuzdur;

Senden büyük takıntısı olan var mı acaba MB.'da, değil mi?

Eee, Fenerbahçe'yi diyorsanız, doğrudur, hem takıntıdır, hem de büsbüyüktür. O öyle bir fenerdir ki, ışığı hiç sönmez, herkesi aydınlatır ve pili hiç bitmez. (Kendi kendini dolduran pilmiş. Başkan öyle dedi.)

*****
2.
Ütüsüz bir pantolon kadar tedbirliyim
tarihi bir gerçek kadar sıkılgan
bilmem ki Tesalya'daki Termofil
bir yiğitlik anısı
bir hayınlık anıtı mı olsa
yine bilmem Quantum Kuramı'nı
öğrenen insan haklı mıdır
kendini ardıç kuşu sanmakta
ben
yirminci yüzyılın sonlarında
en uzak uyanışlar ikliminde yaşadım
bir imparatorluk genişliğindeki gençliğim sırasında
kadınlardan daha çok birinci şubeye vardım.

*****
Takıntılar, dedim ya. Sabah o programa katılan bir hanım izleyici, temizlik takıntısı olduğundan bahsetti. O kadar ilginç ki, her hafta odaların kapılarını yerinden söküp, banyoya götürüp fırça ile yıkıyormuş. Ne biçim takıntı bu yahu, üzerlerden ırak!

(Ahşaplar bozulmuyor mu, Sayın Ahmet Balcı Bey? Yorumunda açıklarsan sevinirim:))..)

Pakize Hanım ve Ayşenur Yazıcı nasıl üzüldüler. "Vah, vah, bu kadıncağız mahvoluyordur, nasıl yoruluyordur kim bilir, diye. Pakize Hanım'ın ablası da bir zamanlar fırından gelen ekmekleri sabunlu bezle siliyormuş, kimler elledi, diye.

Uzman konuk, Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın eserlerini yazarken daktilodan mikrop kapmayayım diye eldiven kullandığını söyledi.

*****
3.
En mutlu insanlar belki de
baca temizleyicileridir,
öyle dar, öyle kara karanlık bir yerdedirler ki,
yüreklerini geniş dayanıklı
aydınlık tutmak zorundadırlar
buna yükümlü sayarlar kendilerini.
Baca temizleyicileri başkalarını sevmekle kalmaz
başkalarınca sevilirler aynı zamanda,
çünkü herkesi düşünmeyecek kadar mutlu
herkes tarafından düşünülmeyecek kadar mutludurlar.

*****
Benim bir arkadaşımda da var bu illet hastalık, temizlik takıntısı:

Çamaşır suyunu kolonya niyetine kullanıyor. Tuvaletten çıktığında, pikniğe gittiğinde, denize girdiğinde, pazardan geldiğinde. Her zaman arabanın bagajında çamaşır suyu şişesi vardır. En yeni, en güzel, en pahalı giysilerinde beyaz noktalar görmek mümkündür. Üstelik koku alma duyusunu kaybetmiş, ocak sönünce filan burnu koku almıyor, bir kaç kez tehlike atlattı.

Ayrıca aynı arkadaşımda her şeyi ütüleme takıntısı var; İç çamaşırı, çorap, yatak çarşaflarını anlarım da, temizlik yaptığı toz bezlerini ütüleyen başka biri var mıdır? Hem yoruluyor, hem milli servet yok oluyor, elektrik parası da cabası.

Neyse, kocasının ödeyecek gücü var, ödesin!

*****
4.

Köylüleri niçin öldürmeliyiz?
Bu sorunun karşılığını bulamıyorum
içinden çıkılmaz bi olay ama önemsiz
köylüleri öldürmesek de olur
hatta onların kalın suratlarını
görmezlikten gelebiliriz
yapılacak çok şey var daha
sözgelimi ben kendim
hiç hayat ağacı görmemişim
görmeden ölürüm diye korkum da yok
değil mi ki albatrosu Baudelaire'den
Yves Bonnefoy'dan semenderi öğrendim
bir gün bakarsınız
şu güzelim bilgiç beynimi kırıp
teneşir tahtası olarak kulanabilirim.

İSMET ÖZEL

(Şiir, Şiir Park'ından seçilmiştir.)

*****

Takıntısız günler dileğimle, takmayın kafanıza bir şey tokadan başka, saçı olmayanlar ne yapsın! Onlar da önce bone ya da peruk taksın, üstüne de toka takarlar!...

Akşamki maç için Fenerbahçe'me şampiyonluk yolunda, Moskova yolunda sonsuz başarılar dilerim. İçimdeki ses yeneceğiz diyor, ama iki ayaklı maç, haftaya kadar yine heyecanlı olacağız!

Sevgiyle kalın, mutlu kalın!

*****


 
Toplam blog
: 480
: 2046
Kayıt tarihi
: 27.03.07
 
 

Üstkimliği ile insan, altkimliği yeterince kalabalık birisi; Eş, anne, öğretmen emeklisi. Doğa, H..