Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Aralık '19

 
Kategori
Sosyoloji
 

Aslımızı Unutunca Böyle Olduk

İnsanoğlu için en büyük tehlike, nerden geldiğini unutmaktır. Soyunu sopunu, kökünü kökenini unutan kişi, sap gibi, dımdızlak ortada kalır! Hele bir de karbon kopya kişiliklerin katlana katlana çoğaldığı bir kalabalıkta yaşıyorsa… Cümbür cemaat hapı yuttular. Alayına geçmiş olsun!

Efendim? Ne söylediniz? Duyamadım sizi! “Örnek versene birader! Niye lafı ağzında geveliyip duruyorsun?!“ mu dediniz? Aşk olsun ama!.. Özünü unutana, aslını inkar edene bizden iyi örnek mi olur? İtiraz edene hemen meramımı anlatayım:

Bozkırdan gelmedik mi biz? At üstünde değil miydik? Tarladan, bağdan, bahçeden, beslediğimiz hayvandan, güttüğümüz davardan sağlamadık mı geçimimizi, sürdürmedik mi yaşamımızı?

Anlamadım dediğinizi? “E Ne var bunda? ” mı diyorsunuz? Ağzınızdan çıkanı duyuyor mu kulağınız?

Eğer nerden geldiğimizi, anamızı, atamızı unutmasaydık:

Ekecek arazi bulamayacak hale düşüp, yana yakıla  topraksız tarım yapmanın derdine düşer miydik?

Çoğumuzun ev salçası yaptığı, turşusunu kurduğu, tarhanasını serdiği, bozasını pişirdiği o güzelim günlerin üzerinden en çok 40 yıl geçmedi mi? 90’lı yıllara kadar her köylü kendi ekmeğini pişirmez miydi? Balığı balıkçıda temizletip kızarttırma adeti icad olalı(!) da taş çatlasın 10 yıl olmadı mı?

80’lerde şehirlerde de kendi bahçelerinde kedileri, köpekleri dolaşan, meyvesini sebzesini yetiştiren, tavuklarına, keçilerine bakan insanlar; bugün balkonlarına bırakın maydonozu, biberi, patlıcanı; saksı koymaktan, çiçek ekmekten bile kaçınır hale geldiyse… Sokak hayvanlarına hiç utanmadan vebalı mahluk muamelesi çekiyorsa ezici çoğunluk… Geldiği yeri, kökünü unutana bizden iyi örnek mi olur? Yabancılaşmanın/yabanileşmenin kitabı, başka hangi coğrafyada buradakinden daha güzel yazılır?

Ne köylüyüz, ne şehirli. Ne moderniteyi sindirebiliyoruz içimize, ne kent yaşamını. Ne apartmanlarımız olması gerektiği gibi, ne komşularımızla iletişimimiz sağlıklı.

80 milyonluk ülkenin 4’te 1’i mahkeme kapısında. Ya birbiriyle ya kurumlarla davalı. Aktif okur-yazar oranı %1’e varmıyor. Araç kullanabilenlerin nüfusa nisbeti, AB’nin fersah fersah gerisinde. Ne yeterli ara eleman var, ne nitelikli insan gücü ihtiyacı karşılıyor. Üniversite mezunlarının %40’nın eğitimini aldığı mesleği yapamadığından farklı sektörlerde çalışması, içler acısı halimizi anlatmaya yeter mi?

Ne kim olduğumuzu biliyoruz gerçekten. Ne ne istediğimizin farkındayız. Hayaller başka, gerçekler başka diyarda. Bitmiyor arayışımız. Sonlanmıyor kimlik bunalımımız. Asyalılığı kabullenmiyoruz, Avrupalılığı hiç kıvıramıyoruz. Ama kimimiz, nerdeyse dişini çektirmek için bile A.B.D’ye gidecek!

Tüm bu yaşadıklarımızın nedeni: Kökenimizi, nerden geldiğimizi unutmamızdır.

Genleri göçebe, ataları hayvancılıkla uğraşan, dedeleri çiftçilik yapan milletimin; doğayla buluşup toprakla barışması, çevreyi gözünden sakınması en kesin/ kestirme çözüm. Bunu bana söyleten, elbette ortaçağdan kalma bir köylü özentisi değil. Gıdayla enerji hızla en kritik/ hayati metalara dönüşüp, en geç 2030’da su savaşları beklenirken… En iyi yanımızı, tarımımızı ihya edelim diyorum.

“Topraktan geldik, toprağa gidiyoruz,” inancını asırlardır koruyanların özüne dönmekten başka çaresi yok! Anadolu insanıyız biz. Çağın yükselen değerleri, tamamen Batı emperyalizminin uydurması.

 

 
Toplam blog
: 1349
: 1777
Kayıt tarihi
: 30.01.11
 
 

İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler veTanıtım, A.Ö.F. Adalet Yüksek Meslek ..