Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Ocak '09

 
Kategori
Siyaset
 

Diplomatik dilin dikeni dile batarsa morartısı koyu olur

Diplomatik dilin dikeni dile batarsa morartısı koyu olur
 

Diken mi?
Tiken mi?
Çocukken adını söylemeyi karıştırdığım nesneydi “diken”.
Aklımız kemâle evirilmeye başlayınca “diken” demeye addetmiştim kendimi.
Diken!
Diğer hali ile dal.
Bir bitki türü.
Dokununca elini mahva neden olur.
Ve diken bitkisi soyulur, içerisinde kalan gövde afiyetle yenirdi.
Hele bir de turşusu yapılırdı ki tadına doyum olmazdı.
En sevdiğim turşudandır.

Sonraki yıllarda biraz siyasete kafa yormaya başladığım dönemlerde diplomasi ilgimi çeker olmuştu.
En çok da Turgut Özal’lı yıllarda bir laf peydah olmuştu.
“Mekik Diplomasisi”.
Neyse efendim.
Diplomatik dil hayli dikenlidir.
Dikeni dile batarsa, morartısı koyu olur.
O yüzden dış siyasete hakim olmak gerekir.
Danışmanların yol göstericiliğine itibar etmek gerekir.
Zarif olmak gerekir.
İnce bir dil kullanmak sureti ile saygı abidesi olmak gerekir.

Örneğin; Mustafa Kemal Türkiye’ye gelecek olan Japon Başbakanını ağırlamadan bir ay öncesinde Japon kültürünü irdelemeye başlamış.
Japonları incelemiş.
Folklorunu.
Yaşam biçimlerini.
Esprilerini.
İletişimlerini.
Yemelerini, içmelerini.
Ve saire.
Japon Başbakanı geldiğinde ise birkaç Japon fıkrası anlatmış.
Japonların folklorundan bahsetmiş.
Japon Başbakanı hayretlerini gizlemeyerek Mustafa Kemal’e dönmüş “Ben bile kendi kültürümü sizin kadar bilmiyorum” demiş.

Sayın Başbakan Davos’a gidiyor.
İhtişamla.
Ve İsrail Cumhurbaşkanı’na postayı koyuyor.
Ne ince bir dil kullanmak söz konusu.
Ne karşısındaki insanı ikna edebilmek adına dünya kamuoyuna mesaj vermek söz konusu.
Popülist bir çıkış ve bedeli sonraki süreçlere sirayet edecek kaba bir tutum.
Ama vatandaş ne yapıyor?
Başbakanı debdebe ile karşılıyor.
Omuzlarda taşıyor.
Çünkü Başbakan posta koymuş, İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres’i azarlamıştır.
Sever halkımız popülizmi.
Ama bedelinin ne olacağını düşünemez.
Lakin Başbakanın İsrail’e göstermiş olduğu tepkinin içeriksel boyutuna değil eleştirimiz.
Ama Başbakanın daha zarif bir davranış tarzı ile söylemek istediklerini dile getirmesi gerekirdi.
İnsanları yüz üstü bırakıp, ortamı terk ederek yapılan davranış son derece kaba ve bir görgüsüzlük ifadesidir.
O yüzden diyoruz ya herkesin harcı değildir dış siyasette hamle yapmak.
Yapacağınız bir hamle süreç içerisinde sizi olmadık noktalara doğru sürükler.
Olmadık işler açar başınıza.

İsmail Cem’in Dış İşleri Bakanı olduğu yılları hatırlayınız.
Ne denli zarif bir bakandı.
Bütün dünyanın saygı duyduğu bir isim olmuştu.
Ve o yıllarda Türk-Yunan ilişkileri dostluk babından ivme kazanmıştı.
Neden?
Çünkü İsmail Cem kültürü ve bilgi birikimi ile adeta bakanlığı arkasından sürüklüyordu.
Dünya ülkeleri Türkiye’yi daha bir ciddiye alıyordu.
Oysa şu anda aynı havayı teneffüs etmek mümkün değil.
Aksine “Türkiye’nin bir dış politikası var mı?” diye insanın sorası geliyor.

Başbakanın Davos’taki tavrı sonrasında ne olur?
Burası muamma.
Ama ilişkileri tekrar tesis etmek ve geliştirmek hayli zor olacak gibi görünüyor.
Sağlık olsun.
Sonuçta Başbakanı her zaman patlamaya hazır, pimi çekilmiş bombaya benzettiğim için benim açımdan sürpriz olan bir şey yok.

Sonuçta Başbakanımız bir vatandaşa da “gel lan buraya” demişti.
Ve sonrasında “ananı al da git” demişti.
Garip olan ne ki?

 
Toplam blog
: 1509
: 1145
Kayıt tarihi
: 07.08.07
 
 

Yazarım... Okurum... Öğrencilik yıllarımda çok yazdım... Kompozisyon derslerinde yazdım... Duvar ..