Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Mart '09

 
Kategori
Doğal Hayat / Çevre
 

Düşen Cemreler ve Soğuklara Veda

Düşen Cemreler ve Soğuklara Veda
 

Fotoğraf:www.unutulandeğerler.com


Adalet Ağaoğlu’nun güzel romanlarından biri de ‘Ruh Üşümesi’dir. Kimilerine göre, ‘Ruh kanaması’ndan önce geldiği söylenen en tehlikeli üşüme şekli de budur. Fakat yine de soğuk kış ayları boyunca süren fiziksel üşüme ve bunun hem maddi hem de fiziksel maliyeti de halkımızı bezdirmekte… Bu durumda sıcakların müjdecisi de doğal olarak sabırsızlıkla beklenmekte... Halkımız arasında sıcaklığın artmasına yönelik bu müjde, düşen cemrelerle simgeleşmektedir.

Yaklaşık olarak üç buçuk yıldır allzeimer hastası olan 80 yaşındaki babam, her yıl bu zamanlarda ‘cemre düştü’, yok ‘suya düştü’, yok ‘havaya düştü’ demeye başlardı ( havaya da düşülür mü hiç? Olsa olsa çıkılır). Kendi kendime ‘Ne kadar anlamsız…’ der, mistik belirsizliklerin beşiğinde sallanan zihnimi yoklar, işin içinden de pek çıkamazdım. Bu durumlarda zihnimin yanına yüreğimi koyar, cemre aslında gönüllere de düşer deyip onları belirsizliğin kıyılarından alır, dizelerimin şiir kıyılarına vururdum.

" Dışarıda aydınlık ve diri - Ama unutmuş gibi giyindiğini - Rengârenk gelinliğini - Soğukla ılıman arası - Bir Mart akşamüzeri - Tıpkı yüzün gibi, - O da kararsız, mahzun ve gizemli..."

Cemre,

Meteorolojik folklorumuzdaki önemli yeri olan cemre, havanın aşağıdan değil de sanki yukarıdan aşağıya doğru ısındığını ifade eder. Oysa ben havanın da, sevgililer ve çocuklar gibi, içine sevgi katılarak önlerine konulan sımsıcak bir çorbanın buharına sinen bir ısıyla, aşağıdan yukarıya doğru ısındığını düşünürdüm…

"...Oysa isterim ki; o derin sevgim, - Bu Mart günü - Doğduğum ve doğduğun ayın hatırına - Sıcak bir çorba gibi tütsün - Isıtarak o hüzünlü gözlerini - Baksınlar yine büyülü, büyülü - Ve o incitilmiş tebessümünün - Beyazlığında acıları damıttığı yüzünde - Doysunlar isterim sevgiye aç, - Tüm masum ve mahzun çocuklar da, - Tıpkı benim de sen de doyduğum gibi..."

Öncelikle belirtilmeli ki, sanıldığı gibi güneş ışınları atmosferimizi doğrudan ısıtmaz: Yer yüzeyi, güneş ışınlarını yutarak önce kendi ısınır, sonra atmosferi ısıtır ( Lutgens ve Tarbuck, 1989, 1). Açık bir günde, atmosferin alt tabakasından geçen güneş enerjisi, yer yüzeyi tarafından yutulur. Dolayısıyla yer yüzeyi ısınır. Yüzeydeki hava ısındıkça, yüksekteki havadan daha az yoğun hale gelir. Isınan hava yükselir ve daha soğuk olan hava çöker. Yükselen hava, genişler ve soğur. Su buharı, bulut damlacıkları şeklinde yoğunlaşarak, hal değişim ısısından dolayı, havanın ısınmasını sağlar. Bu sırada dünya karbondioksit ve su buharı tarafından yutulup tekrar yayınlanan, kızılaltı ışınları yayar. Gazların yoğunluğu, dünya yüzeyinde daha az olduğundan, yutma işleminin büyük bir kısmı, yüzeye yakın katmanlarda gerçekleşir. Dolayısıyla, atmosferin alt tabakaları aşağıdan yukarıya doğru ısıtılmış olur.

Baktım da... Seçkin ve seviyeli paylaşım ortamımız Milliyet Blog'muzda bugün itibariyle içinde 'cemre' sözcüğü geçen, çoğu şiir ağırlıklı tam 136 blog var! Bu da 137. si olsun dedim. Anlaşılıyor ki 'cemre' aynı zamanda çok güçlü bir imge!

Cemre, sözcük karşılığı olarak kor halindeki ateş anlamına gelmektedir. Kelimenin diğer bir anlamı ise, Müslümanların hac sırasında Mina vadisinde attığı taşlardan meydana gelen yığındır. Divan şairlerinin, cemre zamanlarında baharın gelmesi dolayısıyla, önemli kişilere yazdıkları övgü şiirleri de Cemreviye olarak bilinmektedir.

Babam bahsettiğinde bir ruh hali olarak içine girdiğim ‘mistik ortam’ meğer - o dönemlerde tam olarak bilemesem de - sözcüğün bu tinsel (dînî) ve edebi anlamından kaynaklanıyormuş. Gerçi 'Cemre' sözcüğünün çocuklara isim olarak verilişinden de hareketle uyanıp (hepsi dînî anlamlar içeren Burak gibi, İrem gibi) sezinlemem gerekirdi ama es geçmişim işte… Dizelerime sığınırken de…

"...Unutmayasın isterim - Mart gibi sen de - Şiire ve aşka düşmenin, - Cemrenin havaya, suya ve toprağa, - Ceninin rahme - Ve mevsimin bahara düşmesinin - O, sonlu yaşama karşı bizleri diri tutan - Düşerek umutla ayaklandıran - Düşmeler olduğunu…"

Meteorolojik bir olay olarak bilinen cemre ise, takvimlerde ilkbahardan önce birer hafta aralıkla havaya, suya ve toprağa düştüğü inanılan ısıtıcı (ısıl) güç veya sıcaklık yükselmesi olarak tanımlanır (M. Larousse).

Bazı kaynaklara göre, cemre sözcüğüyle adlandırılan sayılı günlerin, takvim klimatolojisine nasıl girdiği tam olarak bilinememektedir. Cemrelerin, yılın 180 gün süren soğuk yarısı olarak ayırt edilen Kasım döneminin 100. gününden sonra, sıcaklığın yükselmesiyle ilgili gözlem birikimini, kora benzetilen bir enerji kaynağıyla açıklama düşüncesinden kaynaklandığı söylenebilir. Birinci cemrenin 20 Şubat'ta havaya, ikinci cemrenin 27 Şubat'ta suya ve üçüncü cemrenin de 6 Mart’ta (artık yıllarda 5 Mart) toprağa düştüğü varsayılır.Her cemrenin düşüşüyle hava sıcaklığı artar, cemreler arasında ise hava sıcaklığında düşüşler görülür (Ana Britannica, Cilt 5, 1986)

Aynı kaynağa göre cemrenin tıp alanında da anlamı var. Halk arasında karakabarcık, kabarcık, kabarcuk, ateş göynüğü ya da yanıkara adlarıyla bilinen iltihaplı çıban da ‘cemre’ olarak tanımlanmaktadır.

Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü (1993)'ne göre cemre, Şubat’ın 21, 28 ve Mart’ın 7'sinde havaya, suya ve toprağa düşüp bunları ısıttığına ihtimal verilen olay için kullanılan tabir olarak belirtilmektedir.(2)

Cemre ve dönemleri hakkındaki geleneklere dayalı iki temel söylence vardır. Bunlardan birinci göre; Arapların bir kısmı çok soğuk dönemlerde mağaralara girerler ve kendileriyle birlikte koyun, inek, öküz ve sair hayvanları da yanlarına alıp kendilerine bir mevki tayin ettikleri gibi, hayvanları için de yerler tahsis ederek ateş yakarlarmış. Soğuğun azaldığını hissettikleri zaman da bu ocakları sıra ile söndürürlermiş. Onlar bu durumu "sukut-u cemerat" şeklinde tabir etmişler ve her birine de "sukut-u cemre" demişlerdir. (3) İkinci bir söylenceye göreyse; Çin zenginlerinden bazıları soğuğun şiddetli zamanlarında evlerinde üç soba ve ocak yakarlar, soğuk kırıldıkça sobaları birer birer söndürürlermiş. Buna da “sukut-u cemerat “ denilirmiş. Bu tanımdan dolayı cemrelerin düşmesi tabiri, hava, toprak ve suda soğukluk şiddetinin kırılmasını ifade etmektedir.

Yukarıda da değindiğim gibi, eskiler seneyi Kasım (kış) ve Hızır (yaz) olmak üzere yılı ikiye ayırmışlardı. Kasım 180, Hızır 186 gündü. Kasım günleri 8 Kasım' da başlar. Kasımın kırk altısında, kırk gün anlamına gelen ‘erbain’, seksen altısında elli gün anlamına gelen ‘hamsin’ girer. Böylece kışın en soğuk zamanları sayılan doksan gün geçmiş olurdu. Kasımın 105’inde (19–20 Şubat) birinci cemre havaya; 112’sinde, ikinci cemre suya; 119’unda da, üçüncü cemre toprağa düşer. Buna göre de önce havanın, sonra suyun, sonra da yerin ısındığı kabul edilmektedir.

Kıssadan hisse...

Yukarıda belirtildiği üzere, cemre olayı hakkında birbirinden farklı birçok açıklama mevcuttur. Bunun yanı sıra, incelenen bütün kaynaklardan, cemre ifadesinin çok eski zamanlardan beri kullanıldığını görmekteyiz. Ancak, cemrelerin düşme tarihleri hakkındaki bilgiler kaynaklara göre değişmektedir. Bu durum da cemrelerin tarihlerinin tam olarak bilinemediği anlaşılmaktadır. Ayrıca gördük ki, 'Cemre'nin zengin içerikte tinsel (dînî ), tıbbî ve edebî anlamları da bulunmaktadır.

Madem ki işin içinden tam olarak çıkamadık bir dilekle sonlandıralım isterim…

"...Bir de dilerim ki- Kapı aralığından göz kırpan - Nisan gibi senin de - Sevgimle suladığım - Yürek bahçende çiçekler - Ve yasemin kokulu esintiler - Yüzündeyse kendi rengindeki tebessümler - Hiç eksilmesin.(İ.E.K.)

İ.Ersin KABOĞLU,


3 Mart 2009, Ankara

Kaynakça:

(1) 'The Atmosphere: An Introduction to Metereology', E. J. Tarbuck - New Jersey: Prentice-Hall, Inc., 1989, elib.gov.ph Bibliographic. ISBN, 0130501964. Personal name, Lutgens, Frederick K. Author, Tarbuck,

(2) "Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü ", Mehmet Zeki Pakalın, MEB Yayınları, 1993. Üç Cilt. İst.

(3)Bildiğiniz Havaların Sonu: Küresel İklim Değişimi ve Türkiye”, Mikdat Kadıoğlu, 2001 Güncel Yayıncılık. İst.

 
Toplam blog
: 366
: 2333
Kayıt tarihi
: 05.10.07
 
 

Samsun/Ladik doğumluyum. Çocukluğum ve ilk gençlik yıllarım babamın görevi gereği ülkemizin Orta ..