Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Ocak '10

 
Kategori
Eğitim
 

EĞİTİM PANELİ-2

EĞİTİM PANELİ-2
 

<ı>(Eğitimciler Korkut’un sistemini tartışıyor)

Kıran kırana tartışma-İkinci bölüm

Şeyda Meral(lise müdürü) Kerim Korkut’un hazırladığı yeniçağ eğitim sistemine göre eğitim uzmanları standart bir faaliyet listesi hazırlıyorlar. Bu liste 100 tane faaliyetten oluşuyor. Listenin üçte biri çocukların mecburi olarak öğrenmesi gereken şeyler. Geri kalanı eğlence ve yararlı uğraşlardan oluşuyor. Neden daha fazla ya da az değil de 100 faaliyet? Bir de ilk sene eğitim görecek çocukla onuncu yılın sonundaki öğrencinin alacağı dersler sanırım farklı olacak.

Kerim Korkut-Hepiniz eğitim konusunda düzenlediğimiz formumuza hoş geldiniz. Faaliyet listesi 100 konu içeriyor. Üçte biri çocuklarımızın mutlaka öğrenmesi gereken konular. Geriye kalan ise eğlenceli ve faydalı uğraşlar. Bir çocuk ya da genç neler öğrenmelidir? 6–16 yaşları arasında nasıl yaşamalıdır? Bugünkü eğitim sisteminde çocuklarımız sadece öğrencidir. Onların bir hayatları yoktur. Çocukların, gençlerin en güzel çağları ellerinden alınmaktadır. Bana göre çocukların bu altın çağları doya doya yaşamaları eğitimden daha önemlidir.

Her gün çocuğa üç konu seçmesi söylenir. Birisi mutlaka öğrenmesi gereken konular, diğer ikisi de eğlence ve faydalı uğraşlar. Öğrenmesi gereken konuya yüzmeyi, eğlenceye sinemaya gitmeyi ve faydalı uğraşa da hayvanlara bakmayı örnek verebiliriz.

Faaliyet listesi ders programı değildir. Bu listede yaşamın alternatifleri yer alır. Çocuklarımızın yapmalarını ve yaşamalarını istediğimiz her şey vardır listede. Her yılın sonunda bir sonraki yılın listesi yeniden hazırlanır. Başta eğitim uzmanları olmak üzere toplumun ve çocukların, gençlerin istekleri doğrultusunda listede ekleme ve çıkarmalar yapılır.

Bahri Türker(eğitimci)-Sayın Korkut, zorunlu faaliyetlerde sorun yok. Çocuk her gün belli süre bir faaliyete katılmak zorunda. Ancak cazip seçenekler üzerinde yoğunlaşma olacaktır. Çocuklar sürekli en çok sevdikleri faaliyetleri seçeceklerdir. Yararlı bulduğumuz bir kısım uğraşlar hiç tercih edilmeyecektir. Örneğin herkes internet, video, sinema, maç seyretme gibi popüler uğraşları tercih edecektir. Hayvanlara bakma, doğayı ve bitkileri tanıma, kişisel temizlik, spor gibi uğraşlar fazla rağbet görmeyecektir. Bu nedenle eğitimle amaçlanan gençlerimizin ve çocuklarımızın yaşamın gereklerini öğrenme ve yine hayatın en güzel yönlerini yaşayarak çocukluk ve gençliklerini büyük bir coşku ve heyecan içinde geçirmek şeklinde tanımlanan yeniçağ eğitiminin hedefi gerçekleşmeyecektir.

Kerim Korkut-Biz daha az popüler dediğiniz uğraşları o hale getirip gençlerimize ve çocuklarımıza sunacağız ki internetin başında hiç birisi bağlasanız bile durmayacak.

Tuncay Kara(öğretmen)-Şu, hayatın içinde eğitim konusunu biraz açar mısınız?

Kerim Korkut-Defter kitapla eğitim olamaz ve çocuklar, gençler bu şekilde bir şey öğrenemezler. Hayatında deniz görmemiş çocuğa suyun kaldırma kuvvetini öğretemezsiniz. Yeni eğitimde çocuk bizzat nehir göl veya deniz kenarında bu deneyi kendisi yaparak canlı canlı şahit olacaktır. Ayrıca insanların yaşamak için neler yaptıklarını ve hangi zorluklara katlandıklarını yaşamın içine, fabrika, tarla ve hizmet üretim merkezlerine bizzat girerek kendi gözleriyle görecektir. Gerçek hayatı öğrenecektir. Bu, gencin hayatı ciddiye alıp olgunlaşmasını sağlayacaktır. Şu andaki sanal eğitimdir. Gerçek hayat eğitimde öğretilenler gibi değildir. Bu çocuklar yarın büyüdüklerinde “hayat” adlı bir filmde figüran olmayacaklar, bizzat onu yaşayacaklardır.

Zeynep Belgin Aras(dershane sahibi)-Sayın Korkut sizin anlattıklarınız sanki eğitim değil. Sanki başka bir şeyden bahsediyorsunuz gibi. Not-puan-karne ve diploma dörtlüsü eğitim sistemimizle özdeşleşmiş durumda. Çocuğun bilgisi ve yeteneği bunlarla ölçülüyor. Bunlar olmasa biz nereden bileceğiz kim daha zeki, daha çalışkan?

Kerim Korkut- Sayın katılımcılar bir yazımda yer alan aşağıdaki satırları izninizle okumak istiyorum:

Okula gidersin sadece mantıklı olan teneffüs saatleridir. O da çok kısadır. Çünkü dört duvar arasına sokarlar seni. Birisi durmadan bir şeyler anlatır. Hiç bir şey anlamazsın. Hem zaten hoşuna da gitmez. Gıcık kaparsın. Sen 10 yaşındasındır sana mühendis için bulunmuş cebir problemlerini anlatırlar. İlgilenmez ya da bilmezsen hoca, sınıfta düşük not alırsan baban evde döver. Ben bunları sevmiyorum diyemezsin. Bunlar benim neyime yarayacak hiç diyemezsin. Sözlüye kalkıp bilemezsen sınıfa madara olursun. Karnen iyi değilse bence eve hiç gelme. Aç yatma ihtimalin bile var. Karnen kötüyse, notların düşükse hiç tereddüt etmeden her türlü hileye başvur. 3 ise 5 yap 2 ise 4, vallahi hiç suçlu değilsin. Asıl suçlular istemediğin, senin hiç bir işine yaramayacak bu abuk sabuk eğitimi o güzel yıllarını da elinden alarak sana zorla veren ilgililer ve anne babandır. Kopya çek fırsat buldukça. Zaten öğretmenlerin de anne baban da notunun kaç olduğuna bakarlar. Hangi köpek daha hızlı koşuyor anlayalım der gibi sizi birbirinizle yarıştırırlar. Hiç bir derste kötü olamazsın. Sanki sen Albert Aniştaynsın. Bütün derslerin 10 olmak zorundadır. Ben müziği seviyorum müziğim 10 resme yeteneğim yok o 3 de bakalım. Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun torunusun ya o nedenle resminin de 10 olması gerekir. Kafaya bak. Bir insan her konuda başarılı olabilir mi? Ama siz olmak zorundasınız. Size not veriyorlar. Siz de onlara verin. Bence hiç fazla düşünmeden 10 üzerinden 0 verin.

Türkçesi, matematiği, yabancı dili, fen dersleri zayıf fakat müziği pekiyi olan bir öğrenci karnesi düşünün. Feni zayıfmış. Yok, matematiği zayıfmış. Bana ne bunlardan ya! Ben bu karnede müziği pekiyi olan başarılı bir öğrenci görüyorum. Bugünkü ilkel eğitim sisteminde bu karnenin sahibi sınıfta kalır. Oysa müziği pekiyi olan bu öğrenci geleceğin Mozart’ı olmaya adaydır.

Ne yapacaksın sınıfı geçince? Bir şey öğrenemedikten sonra sınıfta kalsan ne olur geçsen ne olur? Yarış yetişkinler arasında olur. El kadar çocukları yarıştıramazsın. Bu, onların psikolojisini bozar. Çünkü düşük not alan çocuk kendisini yetersiz, daha kötüsü gereksiz hisseder. Aşağılık duygusuna kapılır.

Bahri Türker(eğitimci)-Not çocuğu teşvik eder. Daha fazla çalışmaya yöneltir. Dikkat edilirse öğrenciler en çok sınav zamanları çalışırlar. Sınıfta kalma korkusu onları kamçılar.

Kerim Korkut-Bu eğitim teşkilatının içinde demek ki birkaç akıllı insan var. Çünkü son zamanlarda sınıfta kalmanın kaldırılması söz konusu. Çocuk korkuyla çalışacaksa hiç çalışmasın. Sopa ile davara giden itten hayır mı gelir. Çocuk kendisi istemeli. Severek çalışmalı.

Cemile Ufuktan(Okul müdürü)-Sayın Korkut, ben ilk formda pek söze girmedim; dinlemeyi tercih ettim. Sisteminizin eğitim konusuna yaklaşımları gerçekten mükemmel. Ama yapısal olarak eksik ve teknik olarak da yetersiz. Bir şeyler yapmak istiyorsunuz ama neyi nasıl yapacağınız belli değil. Kızmayın lütfen, iyi niyet tasarısı gibi bir şey. Yani üzerinde çok yazılıp, çizilip, konuşulması gerekiyor.

Şeyda Meral(lise müdürü)-Kerim Bey “Ben görüşleri ortaya koyuyorum; sistemi birlikte kuracağız” diyor zaten.

Kendileri dershaneye karşı ama eğitimi verecek kişileri kim yetiştirecek?

Kerim Korkut–3 kişilik eğitim gurubu rastgele seçilmiyor elbette. Yetiştirici-pedagog uzman eğitimci olmak zorunda. Mevcut öğretmenler ve üniversite mezunları arasından bazı ilave eğitimler vererek seçilecek. Sağlıklı olmaları, 21 yaşın üzerinde olmaları ve yapılacak test ve sınavlarda başarılı olmaları gerekiyor. Eğitimleri diğer tüm alanlarda uygulanan standart 2 yıllık geliştirme eğitimi. Şartları taşısalar ve de bu eğitimi tamamlasalar bile yetersiz görülenlere görev verilmeyecek. Çok önemli bir konu olduğu için titiz davranılacak.

Psikolog, eğitimde olmazsa olmaz bir faktördür. Çünkü çocuklar, gençler sevgiyle büyür. Ülkemizde 750 000 psikolog yoktur ve yakın zamanda da olmayacaktır.2 yıllık eğitimle seçilmiş adaylar geçici psikolog yapılacaktır. Üçüncü kişi zaten yardımcıdır. Eğitim faaliyetlerini organize etmede uzman ikiliye yardım edecektir.

Tuncay Kara(öğretmen)-Okul yok. Ders yok. Kitap, defter yok. Siz eğitimden bahsediyorsunuz. Bu nasıl olacak?

Kerim Korkut–Ülkede mevcut okullar, resmi ve özel binalar uygun olmayan iklim şartlarında elbette eğitim amaçlı kullanılacaktır. Ancak öğrenciler (ya da gerçek ifadesiyle hayata hazırlanan bireyler) onlar için ayrılmış bir okul binasında değil uygun her hangi bir binada o günün liste faaliyetini yerine getirecekler. Tabii ki kapalı yerlerde neler yapılabilecekse onu yapıp öğrenecekler. Burada bir zorluk bir çelişki var gibi görünüyor. Yeniçağın eğitiminin bugünkü eğitime benzemediğini düşünürseniz konu anlaşılır. Ortak seçilen Faaliyetlerde örneğin ilk yardım varsa bu eğitimi alması istenenler bu eğitimin verileceği standa gidecekler. Tiyatroyu seçenler tiyatroya, yazın pikniği seçenler ormana ve örneğin hayvanlarla vakit geçirmeyi seçenler buralara gidecekler. Bu şekilde 100 adet eylemden hangileri seçilmişse o birimin öğrencileri o şekilde faaliyet bölgelerine dağılacaklar.

Tuncay Kara(öğretmen)-On beş milyon öğrenciyi bu şekilde nasıl organize edip dağıtacaksınız?

Kerim Korkut–Şu andan tek farkı kalem, defter, kitabı atıyoruz. Kışın kapalı modern, tertemiz binalarda yine bugünden farklı yapılabilecek faaliyetleri yapıyoruz. Yazın binalardan çıkıp hayatın içine giriyoruz. Sinema, resim galerileri, tiyatro, müzik evleri, müzeler, fabrikalar vs kışın yine devam ediyor. Yani yapılacak olan şeyler aynı sadece sıcak ve soğuktan korunmak için kapalı yerlere giriyoruz. Şüphesiz bu uygulama çok zor. Bu kadar insanın yönlendirilmesi özellikle büyük şehirlerde kargaşaya neden olacaktır. Ama mecburuz. Çünkü bugün çocuklarımıza ve gençlerimize verilen şeyler eğitim değil. Bir çocuk Mimar Sinan’ın hayatını öğrenmekle ne elde edecek? Mimar mı olacak? Ama örneğin koyunları inceleyip yetişmelerini takip ettiği zaman belki ileride bu işi yapacak.

Şeyda Meral(lise müdürü)-Mesleki eğitimle ilgili görüşünüze katılıyorum. Mükemmel bir sistem. Türkiye’de mutlaka bu sistem uygulanmalıdır.16 yaşında eğitim süreci bitiyor. Öğrenci 10 yıl süresince izlenmiş. Onun hangi mesleği seçmesi gerektiği konusunda karar verilmiş. Ya da örenci kendi ne olmak istediğini seçmiş. İlgili bölümün 5 yıl süreli eğitimine girmiş. Başarılı olmuş. Meslek belgesi almış. O meslekte hayata atılmış. Ya da Üniversite sınavına girip kazanmış. Yine seçtiği meslekte uzman olmuş.

Sayın Korkut, incelediğimiz ve bu iki forumda konuştuğumuz “Ağaç Hareketi eğitim sistemi” hakkındaki ortak görüşlerimiz şu şekilde.

*****Yazılarınızda ifade ettiğiniz görüşler henüz bir sistem olmaktan uzak. Bir kişinin iyi niyetli olarak ortaya koyduğu düşünceler şeklinde değerlendirmek lazım. Üzerinde uzun süreli akademik çalışmalar yapılır ve bazı eksikleri giderilirse Türkiye’nin gelecekteki eğitim sistemi olabilir.

*****Bütün her şeyi kaldırıp tüm ülke için standart 10 yıllık temel eğitim (ya da sizin deyiminizle bireylerin kendilerini hayata hazırlamaları)çok doğru bir şey. Temel eğitim artı mesleki eğitim. Temel eğitim artı üniversite. Eğitim karmaşası ortadan kalkıyor.

*****Bu eğitimin ülkemizde uygulanabilmesi çok zor. En çok üzerinde çalışılması gereken kısım burası. İstenenler. Yapılacak olanlar çok güzel de bir de bunları yapmak var.

*****Branşlaşma zaten Türkiye’de konuşuluyor. Ama sizin bunu bir sistem haline getirmeniz çok güzel. Yine de bu kısmın çok eksik yönü var. Bu iş bu kadar basit olamaz.

*****Arkadaşlarımız 5 yıl mesleki eğitimin süresi uzun diyorlar. Bu arada reşit olma yaşının 21’e çekilmesini hepimiz onaylıyoruz.

Kerim Korkut– İlk bölümde beni bayağı terlettiniz. Ama yine de hepinize teşekkür ediyorum. İyi akşamlar!

 
Toplam blog
: 6332
: 653
Kayıt tarihi
: 21.09.08
 
 

Sadece sayfalarda kalan yazılar şaheser olsalar bile önemsiz ve anlamsızdır. İnsanlara ulaşan ve ..