Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Ağustos '10

 
Kategori
Tarım / Hayvancılık
 

Fındık, Fiskobirlik ve Kooperatifler Bankası

Fındık, Fiskobirlik ve Kooperatifler Bankası
 

Fındık ülkemizde uzun bir tarihi geçmişi olan ve özellikle üretimi Karadeniz bölgesinde yoğunlaşmış bir tarım ürünüdür. Bazı tarihi kaynaklara göre Orta Asya’dan Anadolu’ya geldiği ve buradan dünyaya yayıldığı belirtilen fındık, gerek Orta Asya tarihi içinde gerekse Anadolu’daki eski yunan ve roma tarihi içinde kutsal sayılan bir bitkidir. Tarih boyunda da bu bölgelerdeki tarımsal üretim ve ticaret içinde önemini muhafaza etmiştir.

Fındık insan vücuduna yararlı besin maddeleri içeren bir tarımsal üründür. Fındık B grubu vitaminler ve E vitamini bakımından zengin, çinko, potasyum, magnezyum ve kalsiyum bakımından içeriği yüksektir. Ayrıca fındık yağında bulunan Linoleikasit vücut tarafından üretilmemekte ve alınan gıdalardan karşılanmaktadır. Bu nedenle fındık kanda kolestrolün yükselmesini önlemekte, kalp ve damar hastalıklarına karşı koruyucu etki yapmaktadır. Başta çocuklar olmak üzere tüm bireyler için önemli bir gıdadır. Bu nedenle beslenme uzmanları tarafından gerek gelişim gerekse kalp sağlığı bakımından günlük öğünlerde fındık ve fındık ürünlerine yer verilmektedir.

Dünyada olduğu gibi ülkemizde de fındık çerezlik olarak kullanımı yanında % 90'a yakın kısmı kavrulmuş, beyazlatılmış, un, püre ve kıyılmış şekilde bisküvi, çikolata ve şekerleme sanayinde kullanılmakta, tatlı, pasta ve dondurma imalatında ile yemek ve salatalara yardımcı malzeme biçiminde katılmaktadır. Fındık kabuğu yüksek kalorili bir yakacak olarak kullanıldığı gibi sepet, sandalye, baston, çit ve el aletleri yapımında yararlanılmaktadır. Ayrıca ham yağı rafine edilerek yemeklik yağ olarak kullanılmakta, küspesi de hayvan beslemede yem katkı maddesi olarak değerlendirilmektedir.

Bugün 33 ilde fındık üretilmekle beraber, ihracat değeri taşıyan fındık üretimi yapılan iller; başta Giresun ve Ordu olmak üzere Trabzon, Artvin, Rize illeridir. Birinci Standart Fındık Üretim bölgesi denilen bu bölge, en eski fındık üretim bölgesidir. En kaliteli fındık bu bölgede üretilir. Bu illerimizi İkinci Standart Fındık Üretim Bölgesi denilen bölge izlemekte, bu bölgede Samsun’dan Kocaeli iline kadar olan sahil bölgesindeki iller yer almaktadır. İkinci bölgedeki illerde doğu Karadeniz gibi yüksek dağlar bulunmadığından, fındık iç kısımlara kadar yayılmıştır. Bu iki bölge dışındaki illerde genelde ihraç değeri taşımayan taze ve çerezlik üretim yapılmakta ve büyük bir kısmı bölgesel olarak tüketilmektedir.

Bugün ülkemizde fındık deyince hepimizin aklına Karadeniz bölgesi gelir. Çünkü fındık Karadeniz bölgesi ile özleşmiş bir üründür. Sakarya Karasu’dan Sarp sınır kapısına kadar olan kıyı bölgeleri tümüyle fındık alanları ile kaplıdır. Kıyı bölgelerinden 1000 metreye kadar olan yaklaşık 30 km varan alanda fındık bahçelerine rastlarsınız. Batı Karadeniz’den doğuya doğru gittiğinizde fındığın yararlarını daha iyi anlarsınız. Başka bir üretimin mümkün olmadığı alanlara fındığın nasıl hayat verdiğini yakından görürsünüz. Karadeniz’in denize dik inen yamaçlarında toprak örtüsünü sıkı sıkıya tutan ve erozyonu önleyen, toprak ve bitki örtüsü ile doğayı koruyan, doğal afetleri bir ölçüde engelleyen fındık bahçelerinin bölgeye nasıl hayat verdiğini yerinde yaşarsınız.

Bölgedeki yerleşimleri bile şekillendiren fındık bahçeleridir. Birçok üreticinin Karadeniz’in zor doğasında fındık bahçeleri arasında yaptıkları evlerinde yaşadıklarını, büyük ölçüde fındık tarımı ile geçimlerini sağladıklarına şahit olursunuz. Diğer taraftan fındık bahçelerinin otundan, budanan dallarından, iç fındığın ayrıştırılmasından sonra kalan fındık kabuğundan insanların nasıl yararlandıklarını görürsünüz. Karadeniz bölgesinde 300 binden fazla aile fındık tarımı yapmakta olduğunu, üretim, pazarlama ve değerlendirme aşamaları dikkate alındığında bu rakamın yaklaşık 4 milyona ulaştığını kaynaklardan öğrenirsiniz.

Eğer yolunuz hasat zamanında bölgeye düşerse, hasadının ne tür güçlüklerle gerçekleştirildiğini ve yöre insanlarının Karadeniz bölgesinin zor doğası ile nasıl bir üretim mücadelesi yaptıklarına, sınırlı tarımsal üretim imkânları içinde hem doğayı koruyarak hem de üretim yaparak bölge insanının ekonomiye yıllarca nasıl katkı sağladıklarına şahit olursunuz.

Ülkemizde istiklal savaşı sonrası ekonomik politikalar çerçevesinde potansiyel üretim kaynaklarının ekonomiye kazandırılması, kırsal kalkınmanın ve ülke kalkınmasının sağlanması yönündeki uygulamalar kapsamında 1930’lu yıllardan itibaren bölgede sınırlı olan gelir kaynaklarını artırma çalışmaları kapsamında çay yanında fındık ile ilgili çalışmalar yapılmıştır. Bu çerçevede fındık tarımında da üretime yeni alanlar kazandırılmış ve yeni çeşitler geliştirilmiştir. Büyük Önder Atatürk’ün “Belli başlı ürünlerimizi ilgilendiren birlikler kurulmalıdır.” Sözünden destek alınarak toplanan 1. Ulusal Fındık Kongresi sonrasında 1938 yılında Fiskobirlik kurulmuştur. Fiskobirlik ülkemizde 1964 yılında destekleme alımlarının başlamasıyla bu görevi üstlenmiş ve 1994 yılına kadar bu görevi sürdürmüştür. 2002 yılında da Hazine adına fındık alımı yapmış, 2003 yılından itibaren tamamen kendi nam ve hesabına fındık alım satımını gerçekleştirmekte, 2006 yılından beri faaliyetlerini özerk olarak sürdürmektedir. Bugün Kooperatif Birliğine bağlı tüm Karadeniz bölgesinde 50 kooperatif bulunmakta ve bu kooperatiflerin yaklaşık 250 bin üretici ortağı vardır. Kooperatif Birliğinin sigorta, ürün işleme, yağ üretimi ve perakende satış mağazalarının yer aldığı ticari iştirakleri bulunmaktadır.

Dünyada fındık deyince de ilk önce akla gelen ülke Türkiye’dir. Dünyadaki başlıca üretici ülkeler başta Türkiye olmak üzere İtalya, İspanya, Amerika ve son yıllarda da Gürcistan ve Azerbaycan’dır. Ülkemizdeki fındık üretimi yıllara göre değişmekle birlikte 550-600 bin ton iken, ülkemizi 105 bin ton ile İtalya, 25 bin ton ile İspanya ve 20 bin ton ile ABD izlemektedir. Dünya üretimi de 800 bin ton civarında olmaktadır. Dünya üretiminin yıllara göre değişmekle birlikte %75’i ülkemizde yapılmakta, dünya ihracatının de % 75’ini ülkemiz karşılamaktadır. Üretilen fındığın yaklaşık %15’i yurt içinde tüketilmektedir.

Fındık geleneksel bir ihraç ürünüdür. Diğer ihraç kalemlerindeki gibi ithalata dayalı bir ihraç ürünü değildir. Tümüyle iç kaynakların değerlendirildiği bir ihraç kalemidir. Bu özelliğini yıllardan beri korumaktadır. Üretimdeki dalgalanmalara bağlı olarak ihracatı değişim göstermekle beraber ülkemize 600.000 -1.900.000 $ arasında ihracat geliri sağlanmaktadır. Yıllara göre değişmekle birlikte ihracatın %75 ‘ı işlenmemiş fındık olarak yapılmakta, %80’den fazlası AB ülkelerine yapılmaktadır. 2009 yılı verilerine göre ülkemizden 219.355 ton fındık ihraç edilmiş ve 1.172.597.746 $ ihracat geliri elde edilmiştir. 2009 yılı verilerine göre fındık ihraç ettiğimiz ülkeler ihracat miktarlarına göre sırasıyla; Almanya 55 bin ton, İtalya 48 bin ton, Fransa 19 bin ton, Belçika 10 bin ton, Avusturya 9 bin ton, İsviçre 9 bin ton, Rusya 5, 7 bin ton, Ukrayna 6, 7 bin ton’dur. Bu ülkeleri diğer ülkeler izlemektedir.

Ülkemizde fındık pazarlamasında üreticinin en önemli temsilcisi ve pazarın son zamanlara kadar en büyük oyuncusu Fiskobirlik’tir. Fiskobirlik’in izlediği politikalar fiyatı belirleyen en önemli unsurdur. Fındık ticaretindeki ekonomik büyüklük dünyada bu konuda etkili olmak isteyen uluslararası oyuncuların da iştahını kabartmakta, pazarı ele geçirmenin yönteminin öncelikle Fiskobirlik’i işlevsiz hale getirmek olduğu çok açık görülmektedir. Çünkü dünya fiyatlarının ülkemizde oluşturulması bu çevrelerin işine gelmemektedir.

Aslında bu çevreler bir ölçüde başarılı olmuşlardır. Geçmişte zaman zaman olduğu gibi bu hükümeti de politikaları konusunda etkiledikleri görülmektedir. Nitekim bugün Fiskobirlik işlevsiz hale düşürülmüş, TMO kısa süreli oyuncu pazarda olarak yer almış, meydan sermaye güçleri yeterli olmayan tüccarlara ve başta Almanya olmak üzere ithalatçı ülkelerin firmaları için ülkemizden mal alımı yapan alıcılara ve tüccarlara kalmıştır. Görüldüğü gibi serbest piyasa koşullarında Fiskobirlik’in eli kolu bağlanmış ve bunun adı tam rekabet koşullarında fiyat oluşumu olmuştur. Bu durumda borsada oluşan fiyatların üreticinin aleyhine oluşması kaçınılmazdır. Borsadaki tüccarında üreticiyi düşünmesi mümkün değildir. Son günlerde basına yansıyan fiyatlarla bu gerçek çok açık ortadadır.

Fiskobirlik içine düştüğü ekonomik sorunlar nedeniyle piyasadan kredi kullanmış ve kullandığı kredi nedeniyle çalışanları ile karşı karşıya kalmıştır. Basına yansıdığı şekliyle adeta Fiskobirlik aleyhine cephe yaratılmak istenmektedir. Fiskobirlik’in elindeki imkânlar ile alım yapacak gücü bile yok gibidir. Bu tablo ülkemiz adına çok üzücüdür. Bu kooperatifleri bugüne kadar kendi politikası yönünde yöneten hükümetleri ve bu kooperatifleri kendi stok kuruluşu olarak kullanan tüccar ve sanayicileri kimse görmemekte, suçu kooperatif yöneticilerine ve bir ölçüde ortaklarına atmaktadırlar.

Fiskobirlik eğer bir zarar içine girmişse önce bu zararın neden ortaya çıktığı ortaya konulmalıdır. Son yıllara kadar devlet etkisinde yönetilen tarım satış kooperatiflerinin bir anda siz artık özerksiniz ve zararlarınızdan devlet sorumlu değil denmesi ilk bakışta ekonomide kooperatifler aleyhine olanları sevindirecek bir karardır. Ama uygulamanın toplumsal boyutuna ve kooperatiflerin işlevlerine ve uzun dönemde ülke ekonomisine vereceği zararlara bakılmalıdır.

Kooperatifler kayıt dışı işlem yapamaz, kooperatifler şirketler gibi kredi kullanamazlar. Bu ülkede bu gerçeği görmeyenler öncelikle dünyaya bakmalıdırlar. Gelişmiş ülkelerde kooperatifler bankası kooperatifçilikte en önemli finans kaynağı ve mevduat havuzudur. Kooperatiflerin özel bankalardan kredi kullanması gerçek manada bir yıkımın başlangıcıdır. Eğer kooperatifler kredi kullanacaklarsa kooperatifler bankası kurulana kadar kamu bankalarınca kooperatiflere ayrıcalıklı kredi verilmelidir. Fiskobirlik bu ülkenin geleceği için pazarda etkili oyuncu rolünü korumalıdır. Kooperatifler sosyal amaçlı ekonomik örgütlenmelerdir. Bu görevin özel sektörden beklenmesi mümkün değildir.

Her üretim döneminde fındık üzerine değişmeyen bir senaryo uygulamaya konur. Basında özellikle büyük bir kısmı alıcı kanalında yer alan çevrelerden gelen haber başlıklarını görürsünüz. Yıllardan beri fındık üzerine ne tür tartışma ve değerlendirme yapılırsa yapılsın geleneksel ihraç ürünü olarak fındık önemini ve yerini korumaktadır. Tartışmalar üretici aleyhine fiyat oluşumunu etkilemeye yönelik bir film gibi görünmektedir. Bu filmi ortaya koyanlar bu tekrardan bıkmadığı gibi fındık politikasını yöneten bazı yetkililerimiz de bu filmi yeniden gündeme getirenlere karşı gerekli önlemi alamamaktadırlar.

Çözüm yolları bellidir. Ayrıca tam üye olmak için büyük çaba gösterdiğimiz AB ülkelerinde izlenen yöntemler çok açıktır. AB’de üretim ve pazarlama politikası içinde en önemli oyuncu kooperatiflerdir. Yaşanan sorunlara rağmen Fiskobirliğin güçlü ve etkili olduğu dönemlerdeki oluşan fiyatlar ve ülkemizin ihracat gelirleri ortadadır. Fiskobirliğin bölgedeki etkinliği muhafaza edilmelidir. Bu örgütün alternatifi de yoktur. Sonuç olarak; gerçekte kulak verilmesi gereken kesim üreticiler ve üreticilerin örgütlerinin sesidir. Bölgedeki üreticinin mesleki örgütü olan Ziraat Odaları sorunları ve beklentileri ortaya koymaktadırlar. Üreticinin ekonomik örgütü olan Fiskobirliğin yöneticileri sorunlarını ve çözüm yollarını ortaya koymaktadırlar. Bu ses milyonların sesidir. Bu sese kulak verilmediği takdirde fındık politikamızda kaybeden hepimiz, kazanan yurt dışında bu işi dünya genelinde yöneten ve pazarı şekillendiren çevreler olacaktır. Ama göz ardı edilmemesi gereken önemli bir gerçek de fındığı ve fındık üreticisini geleceğe götürecek güç Fiskobirlik, Fiskobirliği geleceğe götürecek güç kooperatif bankasıdır.

Kaynaklar:

1. www.ftg.org.tr

2. www.fiskobirlik.org.tr

3. www.giresunziraatodasi.org.tr

4. www.orduziraatodasi.com

 
Toplam blog
: 416
: 790
Kayıt tarihi
: 19.02.10
 
 

Tarım, Gıda, Ormancılık, Çevre, Örgütlenme ve Proje konularında çalışmalarda bulunmaktayım. Öncel..