Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Aralık '14

 
Kategori
Siyaset
 

Güçlü olanı taklit etmek; güçsüzlüğü kabul etmektir...

Güçlü olanı taklit etmek; güçsüzlüğü kabul etmektir...
 

Kim yanacak? CHP mi? AKP mi? Ülke mi? Ya da başka birileri mi?


Başlığı biraz daha açarsak...

Bir insan ya da bir grup, bir konuda başarılı olmak için o konuda başarılı olan bir başka kişiyi veya grubu taklit ederse, kendi başarısızlığını kabul etmiş demektir.

Geçmiş tarihimize bir bakarsak ya da  günümüz gündemini  bu açıdan izlersek, bunun pek çok örneğini görebiliriz...

Örneğin, Osmanlı İmparatorluğu, 1683 yılında Viyana surlarına kafasını vurarak kendine gelince, ilk düşündüğü şey, "bir nerede yanlış yaptık" oldu...

Yaptığı yanlış, "batının tekniği ve kültüründen bihaber" olmasıydı...Osmanlı'nın batıyı "taklit etme" işi, işte tam bu tarihte başlamıştır. Yani, "batı karşısındaki güçsüzlüğünü" anlamıştır.

Osmanlı'nın, "batıyı taklit" süreci, önce "batı ile temas" ile başlamış; sonra, "batıyı anlamaya çalışma", "batıdan etkilenme", "batıya öykünme", "batılı gibi olma" şeklinde devam etmiştir.

III. Selim'in, "Avrupa tarzı eğitim ve kurumlaşma" başlatması; II. Mahmut'un biraz baskılı da olsa, "batı benzeri yenilikçi atılımları(reformları)"; Osmanlı İmparatorluğu'nu "ayakta tutabilmenin bir çaresi olarak" düşünülen Tanzimat değişikliği(Tanzimat Fermanı) ; daha sonraki Birinci ve İkinci Meşrutiye dönemleri, hep "batılı gibi güçlü olmak için" onu "taklit", ona "öykünme" ve "onun gibi olma" için yapılmış olan hareketleridir...

M. Kemal Atatürk de, "çağdaş uygarlık hedefi" olarak batıyı göstermiştir...O, Osmanlı'nın  "batıyı taklit", "batıya özenme", "batıya öykünme" ve "batıya benzeme"  geçmişini bildiği için, aynı sürecin takipçisi olmadığını göstermek için, ülkenin ve halkın modernleşmesini, "taklitçilikten"  farklı bir şekilde açıkladı ... Atatürk, bunu şu şekilde ifade etmiştir :

"Biz batı medeniyetini, bir TAKLİTÇİLİK  yapalım diye almıyoruz.  Onda İYİ olarak gördüklerimizi, kendi bünyemize uygun bulduğumuz için, dünya medeniyeti seviyesinde içinde BENİMSİYORUZ"(1) 

Her iki dönem yöneticilerinin yaptığı da, "devleti daha modern ve daha güçlü" bir duruma getirmekti. Fakat, aralarındaki önemli fark can alıcıydı. Osmanlı yöneticileri, batı tarzı yenilikleri alırken, onun "kültür"ünü es geçerek, yalnızca "tekniğini ve kurumlarını" kopyalamışlardır. Cumhuriyet yöneticileri ise, batının "tekniği ve kurumlarını" almakla yetinmemişler;  "kültür ve uygarlığını"  da alarak, Osmanlı'dan biraz farklı bir yol izlemişlerdir.

KISSADAN HİSSE, GÜNCEL  BİR SONUÇ :

Bir insan ya da bir grup, bir konuda başarılı olmak için  -- örneğin, bir siyasi partinin iktidar olmak istemesi -- o konuda başarılı olan bir başka kişi veya grubu -- örneğin iktidardaki partiyi -- kötü olarak bilmesine ve yaptığı tüm ağır eleştirilere rağmen taklit  ederse, kendi başarısızlığını ve güçsüzlüğünü itiraf etmiş olmaz mı?

Ama, Atatürk'ün dediğine benzer bir şekilde, "biz iktidar partisini taklit etmiyoruz; onda iyi gördüklerimizi, kendi bünyemize uygun bulduğumuz için benimsiyoruz" derse, sorun kalmaz...

Çünkü, taklitçilik ile bir yerlere varılmaz ; varılsa da, geçici olur.

cdenizkent

 ------------------------  :

(1) Ayşe Afet İnan, Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler, Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayını, 1949, s.176 (Alıntıdaki büyük harfli uygulamalar bana aittir - cd)

 
Toplam blog
: 979
: 1425
Kayıt tarihi
: 11.12.07
 
 

İstanbul doğumluyum. İlk, orta ve lise öğrenimi İstanbul'da tamamladım. İstanbul Üniversitesi'nde..