Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Mart '11

 
Kategori
Deneme
 

Hazmedemiyor muyuz ?

Hazmedemiyor muyuz ?
 

Düşüncelerinizi serbest bırakın !


Bizim fikrimizden başka fikirlerin doğru olabileceği gibi bir olasılık neden rahatsız ediyor bizi ? Niye kabullenemiyoruz ? Herkes tekdüze bizim gibi düşünmek zorundaymış gibi davranmamızın sebebi ne ? 

Aslına bakarsanız hayat bu şekilde çok sıkıcı olmaz mıydı ? Yani benim gibi düşününen biri ile çok uzun süre konuşabileceğimi sanmıyorum. Bir şekilde farklılıklar olmalı ki, farklı konular açılabilsin ve insanın ufku gelişebilsin. Fakat çevremi izlediğimde insanların farklı fikirlere bu kadar açık olmadıklarını görmekteyim. Açıkçası üzülmüyor değilim. Misal annem ve eşimi gözlemliyorum, bir yemeği ikisi de farklı yapıyorlar ve birbirlerine tarifi veriyorlar. İkisi de anlatıyor ama ikisi de kendi yaptığının daha güzel ve lezzetli olduğunu da belirtmeden edemiyor. Bir sonraki tahlilde de ikisi de birbirinin tariflerini denememekte ısrarcı. Belki bu benim şahsi talihsizliğimden kaynaklanıyor ama genelleme yaparsak, hepimiz için benzer durumlar geçerli. 

Kuşak çatışması sanırım bu sebeplerden ortaya çıkıyor. Baba - Oğul, Anne - Kız arasında değil de, farklı kişiliklerde ve karakterlerde, birbirinin düşüncelerini kabul etmeyen farklı bireyler arasında üstünlük mücadelesi olarak görebilirsek, bunun bizi daha sağlıklı bir neticeye ulaştıracağı inancındayım. Neticede aradaki kan bağını saymassak, iki birey arasındaki fikirlerin paylaşımından başka bir olay değildir yapılan. Bunu da geçtik, yaş farkının çok olmasına bağladık olayı. Eşler arasında - ki yıllarını birlikte geçirmiş ve aralarında yaş farkı az olan insanlardır - bile düşünce farklılıkları ve bu farklılıkların karşılıklı kabullenilememesinden dolayı doğabilen tartışmalar hepimizin gözlemleyebildiği olaylar. 

Alışkanlıklarımızı, sürekli aynı şekilde yapılması gerektiğine inandığımız işlerin daha güzel, pratik ve güvenli yapılabileceğine inanmak istemiyoruz. İş ortamında çok sık rastlarız ve neredeyse hepimizin başına gelir benzer olaylar. Bir işe başlarsınız, sizden eski ve tecrübeli personel işin eskisi gibi sürdürülmesi taraftarıdır, siz ise bazı değişikliklerle daha pratik olabileceğini savunursunuz. Genellikle eski personelin sistemine ayak uydurmak durumunda kalsanız da, zamanla fikirleriniz doğruluğu ortaya çıktıkça - eğer doğruysa - kabul görür ve uygulanır. 

Peki neden ? 

Başkasının fikrini kabul etmek, uygulamak, benimsemek, takdir etmek bizi küçültür mü ? Bir oğul, babasından daha iyi bir fikir geliştiremez mi ? veya babanın düşündüğü ve o güne kadar yaptığı oğlunun yeni fikrinden daha iyi olamaz mı ? Diğer verdiğim basit örnekler için de paralel düşünceler geliştirirsek, fikirleri kabul etmek bu kadar zor mu ? 

Çok uzağa gitmeden kendimden yola çıkarak yanıtlamak gerekli. Yeni bir fikirler birisi karşıma geldiğinde kendim kabul ediyor muyum ? Aslına bakarsanız kabul etmiyorum. Bunun sebeplerini irdelediğimde ise karşıma şu sonuçlar çıkıyor; 

Yenilmeyi sevmiyoruz; bile bile insanın kendine gol atması gibi değerlendiriyoruz. Neden bunu ilk düşünen ben değildim ? Neden ilk yapan ben değildim ? gibi saçma bir savunma mekanizmamız var ve bunu aşmak oldukça zor. Karşımıza çıkan yeni fikir bize kendini zorla kabul ettirene kadar, savunma mekanizmamızın bizi kabul etmememiz için bahanlerin arkasında gizlediği en önemli sebep bence budur. 

Güvensizlik; kişilerin birbirlerine güvenlerinin azalmaya devam ettiği bu ortamda, " acaba bu fikri bana kabul ettirerek beni farklı bir noktaya mı çekmek istiyor" diye düşünerek kendimize manipulatif bir tavırla yaklaşıldığı izlenimine kapılıyoruz. Bu savunma mekanizması hatalı demek yanlış olacaktı. Aile içerisinde bile olsa, kabul etmemiz için bize sunulan bazı fikirler gerçekten manipulatif fikirler olabilir. Kaldı ki aile dışında kabul etmemiz istenilen birçok fikir ve düşünce de bize hizmet etmeyen, kabul ettirmek isteyen veya fikrin gerçek sahibi çıkarını daha fazla koruyan akımlardır. İstemeyerek oluşmuş olsa da, savunma mekanizmamız her fikre " Hayır" dediği için refleks olarak kendimizi bu tip çıkarcı düşüncelerden de korumuş oluruz. 

Saygı; kendi adıma, genellikle yeni fikirlere açık olduğumu söylerim. Biraz daha derine iner ve kendi durumumu irdelersem aslında tam olarak doğru söylemediğimin farkına vardığımı da net bir şekilde görebiliyorum. Köşe sıkışında kabul ettiğim fikirler haricinde, durduk yere yeni bir fikri kabul etmediğimin farkına varıyorum. Bu konuda fikirlere de saygının önemi ortaya çıkıyor. Tamam oturup birbirimizi dinliyoruz, kafamızı yukarı aşağı sallıyoruz, onaylıyoruz ama uygulamıyoruz. Çıkarcılıkla ilişkilendirdiğimiz fikirler haricinde, yeni bir fikri değerlendirmeye bile almadığımız, hiçbir şekilde irdelemediğimiz, doğruluğunu hiç test etmediğimiz fikir sayısı o kadar çok ki ? " O nereden bilecek " şeklinde kendimizi aklamaya çalıştığımız durumları saymaya kalkarsak, eminim ki şuan kafanızda oluşan sayıdan epey fazladır. 

Aslına bakarsanız, savaşlar ve kavgalar da bu yüzden çıkmıyor mu ? Benim inandığım din senin inandığından daha üstün, benim siyasi görüşüm senin siyasi görüşünden daha üstün, benim insanlarımın kıyafetleri senin insanlarının kıyafetlerinden daha güzel, benim insanlarımın düşünceleri senin insanlarının görüşlerinden daha mantıklı, benim teknolojim senin teklojinden daha ileri.... örnekler o kadar çoğaltılabilir ki ... 

Biraz fikirlere indirgeyerek olayı küçük bir pencereden aktarmakla birlikte, hazmedemediğimiz, kendimizin üstün olduğuna inandığımız ve başkalarını bu sebeple küçük gördüğümüz ve bize benzemeleri için zorladığımız o kadar çok konu ve olay var. Kabul etmesek bile, karşımızdakini düşüncelerine, kıyafetlerine, yaşam tarzına, saçına, küpesine, diline, dinine, milletine, derisinin rengine göre yargılamak ve kendimizi üstün tutarak kendimizde olana zorlamak bütün hayatın en büyük yanlışlarından birisi olarak karşımızda durmaktadır. İnsanın zaman içinde geçirdiği evrim, ne kadar bedensel olarak tasvir edilse de aslında evrim fikirsel bazda ve iyiye, güzele doğru olmalıdır. 

Daha saygılı, düşündüğünü rahatça ifade ettiğinde karşısındaki, toplum ve devlet tarafından yargılanmayan, yeniliklere açık bireyler olabilmek dileklerimle. 

 
Toplam blog
: 28
: 444
Kayıt tarihi
: 23.04.10
 
 

Merhabalar, Balıkesir de ikamet ediyorum. 30 yaşındayım. Muhasebe işi ile ilgileniyorum. Genel olara..