Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Nisan '09

 
Kategori
İlişkiler
 

İkinci kadınlar ve erkekler

İkinci kadınlar ve erkekler
 

MB da yazmaya başlayan “İKİNCİ KADIN” rumuzlu blogger arkadaşımızın yazdıklarını okuduktan sonra ; kişiye göre değişen sıfatları, yaşadıkları, konumları ve kimlikleri hakkında araştırma yaptım. Mor Çatı ve Bakırköy Kadın Tutuklu ve Cezaevinde duyduklarım gördüklerimle, iş hayatında, sosyal çevremde, eğitim hayatım boyunca tanık olduğum hadiseleri birleştirerek bu yazıyı yazmaya karar verdim.

İkinci kadın olmak kırsal kesimde feodal düzenin kaçınılmaz bir parçası iken büyük şehirlerde kişilerin kendi tercihidir ve kader değildir. İnsanlar yaşamak istedikleri ortamı kendisi belirler.

Evli bir erkeğin illegal bir birliktelik yaşama hakkı olduğu kadar kadının da vardır. Ancak hangi toplumda olursa olsun, onanan , etik olduğu savunulacak bir ilişki türü değildir. Toplumun temel taşı olan aile müessesesinin, saygı ve sevgi ortamında sağlıklı bir şekilde yürütülmesi, gelecek nesiller içinde rol model oluşturacaktır. Çocuklar ebeveynlerini örnek alır. Yürümeyen evliliklerde ise bir takım bahanelerin ardına sığınmadan bitirmek her iki tarafın da kendine olan saygı ve özgüveni açısından en doğru yol diye düşünüyorum.. Genelde tahammül çocuklar için ediliyordur yada kadının ekonomik özgürlüğü olmadığı için katlanmak zorundadır. Sağlıksız bir ortamda büyüyen çocuğu, boşanmış bir anne babanın çocuğundan daha büyük tehlikeler bekler.

“Aşık oldum.”, “Vazgeçemiyorum.”, “Evli olduğunu bilmiyordum.”, “Yuva yıkan kadın değilim ben.”, “Zaten evliliği yürümüyormuş.”, “Kader.”… Bu ve buna benzer cümleleri ve savunmaları ikinci kadınlardan çok duyarız. Çünkü içten içe duydukları bir suçluluk duygusu vardır. Her ne kadar mutlu olduklarını söyleseler de bir yerlerde hep bir burukluk yaşarlar. Toplum içinde ilişkilerinin adı yoktur. Sıfatları hiç yoktur. Gittikleri tatillerde resepsiyona kayıt verilirken erkek ya para sıkıştırır, ya eşim diye tanıtır. (Küçük tatil yörelerinde ki 3 yıldızlı oteller) İllede kimlik istenirse kimlikler uzatılır, görevli medeni hal bölümünde evli yazan ama farklı soyadlarında ki bu iki insana tuhaf bir gülümsemeyle bakar. Ya bir gören olursa endişesi ile kadın hep gergindir. Erkek odaya çıkıldığında çalan cep telefonlarında sürekli eşine yalan söyler. Şüphelenen eş, çocukları telefonda konuşturur. “Bende sizi özledim. Birkaç gün sonra döneceğim. Gelirken size ne getirim?” cümlelerinden de anlaşılacağı gibi çocuklar “Babacığım seni çok özledik. Ne zaman döneceksin?” diye sormuştur. Erkek kadının üzüldüğünü görünce sevecen bir şekilde yanına oturur. “Kadınımsın. Biz birbirimize aitiz. Seni seviyorum. Karım da hissediyor artık hayatımda bir başkası olduğunu. Ama ne yapabilirim çocuklar küçük. Ortada bırakamam. Eşimle her gün kavga ediyoruz. Beni istemeden evlendirdiler. Annemi babamı kıramadım. Hataydı. Hem biliyorsun beceriksiz. Ayrılırsak gideceği yer yok. Ben sadece seninim.” sözleri ile kadını fetheder. Ritüel beş aşağı on yukarı değişmez. Senaryolar değişir, kahramanlar değişir ama her seferinde de erkek, eşi, çocukları ve sevgilisi konforunu sonuna kadar yaşar.

Kadın erkeğin boşanmasını istemez. Yuva yıkan kadın olmayı yediremez kendine. Ama her buluşmalarında “Karınla yattın mı?” sorusu tokat gibi iner ortama. “Sabah sessizce sokuldu yanıma. Seni hayal ederek zorla beraber oldum.” ya da “Ayda bir ancak beraber oluyoruz.”dediğinde kadın küser yada öfkelenir. Bazen kendini doldurur sessiz telefonlar açar. Amaç huzursuz etmektir .. Aynı erkeği kullanan iki kadın da mutsuzdur. Erkek ise her iki kadın tarafından da paylaşılamamaktan tuhaf bir haz duyar.

Erkek ikinci kadının çok fazla etkisindeyse, evini sürekli ihmal etmeye başlar. Karısının her söylediğinden rahatsız olur. Odasına kapanır, yalnız geçirdiği saatler artar. Ya boş boş tv izler, yada bilgisayar başındadır. Kocasında ki bu değişimi gözleyen kadın asabileşir. Kavgalar başlar. Adına aşk dedikleri içi boşaltılmış duygular tutkuya dönüşmüştür aslında. Yani tehlikeli boyuta ulaşmıştır. Erkek şiddete başvurmaya başlar. “Defol seni istemiyorum.Bıktım senden.” sözleri havada uçmaya başlar. Kapının önüne konulan kadın Mor Çatı’ya yada ailesinin yanına sığınır. İkinci kadın yuva yıkmamıştır.:)) Sadece fitili ateşlemiştir..

Yukarıda ki örnekte ikinci kadının evli olduğunu düşünecek olursak hadise daha da vahim. Erkek kıskançlık moduna girer. Ne kadar sevdiğini, güvendiğini söylese de kafasında ki soru işaretlerinden kendini arındıramamaktadır. Öyle ya evliyken eşini aldatan bir kadının sonrasında kendisine de ihanet edebileceği ihtimali ilişki eskidikçe kurt gibi kemirir beynini.

“Seni çok özledim.” ler yerini “Nerdesin? Kim var yanında? Ben sana … görüşme demedim mi? Gitmeyeceksin? “ gibi saçma sapan sorulara bırakır.

Bazen de tam tersi olur. Her iki tarafta bile bile her şeyi kabullenir. Salt amaçları mutlu olmaktır onlara göre.

İkinci kadınlar ve ikinci erkekler sadece eşlerini aldatmazlar. Farkında olmadan eşleri ile de birbirlerini aldatıyorlardır aslında.

En küçük bir kınama yada yargılama aklımın ucundan dahi geçmiyor. İnsanlar lâyik oldukları hayatı yaşar. Bazı şeyler mide meselesidir. Ama şu bir gerçek ki aldatmak ve aldatılmak iki ucu keskin bıçak gibi. Tutku nefretle birleştiğinde o bıçak dönüp en ummadığınız anda sizi de kesebilir, ailede ki diğer bireyleri de…

İkinci kadınlar bilmelidir ki ne ilk olacaklar ne de sonuncu… Kaçamak zamanlarda yaşadıkları geçici mutluluklar belli bir zaman sonra onlara “Keşke” olarak geri dönecektir. Aldatılmak nasıl ki sizin hoşunuza gitmezse, partnerinizin eşinin de gitmeyecektir. Bir kadının duygularını en iyi bir kadın anlar. Her insan mutlu olmayı hak eder. Düzgün ve tasvip edilen bir birliktelik yaşamak, özgürce aşık olmak, sevmek sevilmek ister. Sevdiği insanın ruhunu ve bedenini bir başkası ile paylaşmak istemez. Aşka saygım sonsuz. Aldatanlara ise yok. Gerekçe her ne olursa olsun “Boşanma” denilen bir olgu varken, suya sabuna dokunmadan, yalanlarla , zarar görmeden, hayal ettiklerini yaşamak adına yasak bir ilişkiyi tasvip etmem mümkün değil. Adına aşk denilen bu duygu fırtınasının gerçekliğine inanabilmem için her iki tarafın da ya da sadece evli olan tarafın boşanması gerekiyor. Aksini, kişilerin en başta kendilerine ve yaşamlarına aldıkları insanlara saygısızlık olduğunu düşünüyorum. Dürüstlük olmadığı inancındayım. Güven istismarını kabullenemiyorum.

İkinci kadın olmak zor zanaat. Aydınlığınızı kendi ellerinizle karartmayın. Aşk bittiğinde ki mutlaka bitecektir, çeyiz sandıklarınız kederle gülümseyecek size. Bedenler, bulaşan kir ne olursa olsun yıkanınca temizlenir ama ruhlar asla..

Sevgilerimle.

Nurcan Yalun

 
Toplam blog
: 347
: 1365
Kayıt tarihi
: 31.10.07
 
 

İstanbul 25 Temmuz : /… İşletme tahsil ettim. Özel ilgi alanım olduğu için 2 yıl Psikoloji okudum..