Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Kasım '06

 
Kategori
Arkeoloji
 

İlk güzellik yarışması ve Troya savaşı

İlk güzellik yarışması ve Troya savaşı
 

Birbirinden güzel kızların çeşit çeşit giysilerle podyumda salınarak tüm cevherlerini gösterdikleri güzellik yarışmalarının kökeninin çok ama çok eskiye gittiğini biliyor muydunuz? Eğer bilmiyorsanız şimdi öğrenmiş oldunuz.

Yeryüzündeki ilk güzellik yarışması Yunan Tanrıçaları Hera, Aphrodite ve Athena arasında yapılmış ve bu yarışmanın sonucu, ünlü ozan Homeros’un dilinde destanlaşan Troya savaşının da sebebi olmuştur. Böyle dediysem sanmayın ki Troya savaşı gerçekten böyle bir güzellik yarışması sebebiyle çıkmıştı. Aslında Homeros’un İlyada destanında söz ettiği o savaşın gerçekten olup olmadığını bile bilmiyoruz. Ama bunlar tarihsel tartışmalar. Şimdi onları geçelim ve Yunan mitolojisinin ilgi çekici masallar ve efsanelerle dolu dünyasına geri dönelim: Herşeyi bilen ve gören Olymposlu Tanrılar nasıl olduysa Kral Peleus ile deniz perisi Thetis’in düğününe Eris’i yani geçimsizliği çağırmayı unuturlar. Doğrusu ben koskoca Tanrıların bunu dikkatsizlikten yaptıklarını sanmıyorum. Onlar olasılıkla geçimsizlik ve bunun sonucunda çıkacak tartışmaları düğünden uzak tutmak istemişlerdi ama ne yazık ki beceremediler. Sonuçta Eris düğüne çağırılmadığı için çok içerler ve öcünü almak için düğüne davetsiz olarak gidip ortaya üzerinde “en güzele” yazan bir altın elma atar. İşte kıyamet bu elmanın ortaya pat diye düşmesinden sonra kopar. Üç Tanrıça: Hera, Aphrodite ve Athena en güzelin kendileri olduğunu iddia edip elmaya sahip çıkmaya çalışırlar. Sonunda Tanrılar Tanrısı Zeus’a sorarlar en güzelimiz kim diye. Ama Zeus malum zeki bir Tanrı hiç Tanrıçalar arasındaki kavgaya karışıp ta başını belaya sokmayı göze alır mı? Düşünür taşınır ve sonunda Tanrıçaların en güzelinin hangisi olduğu konusunda karar vermesi için Troya Kralı Priamos’un oğlu Paris’i görevlendirmeye karar verir. Paris doğduğunda bir kahin olan ablası Kassandra Paris ile ilgili kötü bir kehanette bulunmuş ve Troya kentinin bir gün Paris yüzünden yok olacağını söylemişti. İşte bu yüzden Kral Priamos henüz ufacık bir çocukken Paris’i Troya’dan uzaklaştırıp sürülerini otlatması için İda dağına yollamıştı. Paris, Tanrıçaların kavga ettiği günde her zaman ki gibi İda dağında sürülerini otlatırken Tanrıçalar çıkageldiler ve içlerinden en güzelini seçmesini istediler. Paris’in seçiminin kendi lehlerine olması için ona çeşitli vaatlerde bulunmayı da ihmal etmediler: Hera, Asya İmparatorluğunu; Athena, sonsuz bilgelik ve tüm savaşlarda zafer kazanmayı; Aphrodite ise dünyanın en güzel kadınının yani Sparta Kralı Menelaos’un karısı Helena’nın aşkını sundu Paris’e. Paris düşündü taşındı ve Aphrodite’i seçti. En güzelin belirlenmesinden sonra ise Tanrıça’nın kendisine vaat ettiği ödülü almak için Sparta’ya Menelaos’un sarayına gitti. Menelaos, misafirperverlik geleneğine uygun olarak Paris’i çok iyi ağırladı. Ne var ki Menelaos’un acilen Girit’e gitmesi gerekiyordu. İşte bu tam da Paris’in beklediği fırsattı. Kral Meneleos, yolculuğa çıkar çıkmaz Paris Helena’ya alıp Troya’ya kaçırdı. Bundan sonra da olanlar oldu: Menelaos tüm diğer Akha kentlerinin krallarını ve ordularını da yanına alarak Mykenai kralı Agamemnon’un önderliğinde Troya’ya savaş açtı. On yıl süren bu savaşın sonunda Akhalılar Troya atı hilesiyle kente girip mağlup ettiler Troya’yı. O güzelim Anadolu kentini tüm zenginlikleriyle birlikte yağmaladılar, halkını esir ettiler.

Kassandra’nın, kardeşi Paris hakkındaki kehaneti gerçekleşmiş ve Troya onun yüzünden yok olup gitmişti.


Blog resim: http://www.mfk.u-szeged.hu/~koncz/images/gorog/helena-1a.jpg

 
Toplam blog
: 130
: 5076
Kayıt tarihi
: 08.08.06
 
 

Ege Üniversitesi Protohistorya ve Önasya Arkeolojisi bölümü mezunuyum. Şu anda Marmara Üniversitesi ..