Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Nisan '11

 
Kategori
İlişkiler
 

Kadın dediğin

Kadın dediğin
 

Ya senin ideal "kadınının", ideal "erkeğin" kim güzel okuyucum?


Her adamın kafasında bir kadın; her kadının kafasındaysa bir "ideal" bir erkek hayali, imajı, beklentisi vardır senin de bildiğin gibi güzel okuyucum. Senin "ideal"ini bilmeden kendi "idol"ümü anlatıcam sana bugün izninle. Pazar keyfime sen de ortak olur musun? 

Önce fiziksel özelliklerden başlayalım istersen. Bundan yaklaşık 10 yıl öncesine kadar "klasik türk erkeği" zevkine sahiptim ben de. Kadın denince... Yani... Sarışın, mavi ya da yeşil gözlü, 170cm+ boyu olan, uzun saçlı, balık etinde, dolgun hatları olan bir "huri melek"ti aradığım. 

Bugünse, minyon, saç ya da ten rengi farketmez ama esmer olursa fena olmaz hani. Göz rengi değil ama bakabilme sezgisi yüksek olsun. Ya da güzel bakan gözleri olsun diyorum ben. Saçlar yine uzun, hatlar yine balık eti kıvamında, dolgun olsun. Ama önce insan olsun diyorum şimdilerde... 

10 yıl önce çok zeki olmasın. Hatta biraz saf olmasında fayda var ki; yönetmesi kolay olsun diyordum. Eğitimi benden bir kademe geride olsun ki bir adım önde olayım. Ev hanımı olsun ki daha klasik bir kadın olsun. 

Bugünse en az benim kadar zeki olsun. Çünkü beni, felsefemi, yaşam biçimimi en az benim kadar, mümkünse benden zeki bir kadın anlar ancak diyorum. Zekasıyla beni yorabilir isterse ama: en azından zeki bir kadının ne yapabileceğini tahmin edebilirim. Saf ya da aptal kadın, öyle bir kuyuya atar ki taşı; çıkartayım derken attığı taşı kadının; 7 sülaleni kuyunun dibinde bulabilirsin oğlum Cem diyorum kendime. Eğitimi ne kadar iyi olursa, bugün o kadar iyi anlaşabileceğimi anladım nihayet deneye yanıla... İster ev kadını ister çalışan; önce insan mümkünse doğru kadın olsun. 

On yıl önce iyi sevişsin, ateşli olsun gerisini ben hallederim salaklığındayken... 

Bugün ateşli olsun, iyi sevişsin tamam da; önce çok iyi anne bi de yanında mümkünse iyi bir eş olsun diyorum. Çünkü sadece iyi sevişen bir kadın, fıstıklı baklava üzerinde yediğin sade dondurma gibidir. Yerken ağzının tadı yerinde olur. şöyle bir saat daha kalır o tad ağzında. Sonra uçup gider o tad damağından; o an yediğinle kalırsın. Tıpkı sadece iyi sevişen bir adamın kadında bıraktığı tad misali... 

10 yıl önce de bugün de benim ailemi; benim onun ailesini saydığım kadar saysın yeter diyorum. 

Yapmacık, özenti, ne oldum delisi, şımarık, hoppa, küstah kadınıysa 10 yıl önce de sevmezdim. Hayatım boyunca da sevemeyeceğim heralde... 

Çocuğun sayısından çok nasıl yetiştirileceği konusunda "asgari müşterek"lerde önceden anlaşmış olmamız ve o anlaşmaya sadık kalmamız gerekiyor bir ömür boyu. 

"Sadakat" meselesi doğduğum günden beri aynı önemini koruyor benim için. Korumaya da devam edecek. Eğer benim onu aldattığımı görürse aynı cezayı mümkünse aynı gün bana kesebilir o da tereddüdsüz ;sakince. Çünkü kendimden adım kadar eminim ki, aldatmaktansa ayrılmayı seçerim ben. Her "kişilikli adam" gibi... 

Para meselesine gelince... Hint fakiri gibi yaşamayalım. Ama Frigya kralı midas kadar da dokunduğumuz her şey altın olsun diye yırtınıp durmayalım habire... 

Kilise nikah törenlerinde geçen klasik replik vardır ya hani: " Hastalıkta ve sağlıkta... " diye başlayan; o misal hastalıkta sağlıkta, iyi günde, kötü günde yanımda olsun; yanında olayım. Beni yarı yolda bırakmasın isterim herkes gibi... 

Ne istediğini bilsin. Küçük şeylerle de mutlu olabilsin. Ama yaşadığı sürece de hedef ve beklentisi bitmesin. Gezmekten, öğrenmekten, düşünmekten ve okumaktan zevk alsın; en sevdiği şeyden aldığı gibi. Hayvanları da sevsin insanları da sevdiği gibi... 

Karekterli, güvenilir, yüreğinde şefkat, merhamet ve adalet duygusu olan, empati yapabilen, gerektiğinde çuvaldızı kendine batırabilen olsun. Haksızın ve haksızlığın karşısında çelik bir beton gibi koyabilsin iradesini ama insan gibi... 

Kızan, öfkelenen, bağıran hatta çok da kızarsa bedenimi de sarsabilir ruhuma dokunmadan. Senin anlayacağın insan olsun insan. Ağlamayı da bilsin, gülmeyi de. Sevmeyi de bilsin sevilmeyi de. Canı isteyince inatlaşabilir de benimle. Ama gerektiğinde itiraz etmeden itaat etsin doğru söylenene... 

"Klasik ev hanımı" becerilerine de sahip olsun; oldu olacak. Ee, ne de olsa bu benim "ütopik siparişim bulunması mümkün olmayan" 

Haaaa! Bir de tıpkı benim de ona sormayacağım gibi oda bana sormasın "neden?" diye. Hayat felsefen, dünya görüşün, yaşam tarzın, yaşam tercihin "neden" böyle diye. 

Peki senin ütopyan ne güzel okuyucum? Bulunmayan adamın ya da kadının olan? Paylaşmak ister misin bizimle? 

 
Toplam blog
: 1349
: 1777
Kayıt tarihi
: 30.01.11
 
 

İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler veTanıtım, A.Ö.F. Adalet Yüksek Meslek ..