Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Mayıs '16

 
Kategori
Deneme
 

Neden bazı giysilerimizi daha çok seviyoruz?

Neden bazı giysilerimizi daha çok seviyoruz?
 

Görsel alıntı


Sevgi ve tutku sadece insanlar için geçerli değil. Giydiğimiz giysiler ve kullandığımız eşyalar için de geçerli.

Onca ceket, pantolon, gömlek, kravat, ayakkabı gibi giysilerimizin içinde bazılarının hiç eski olmamalarını, yıpranmamalarını ve renklerinin solmamasını isteriz.

Gardırobu veya ayakkabı dolabını açtığımızda ilk alındığı günkü gibi dururlar. Henüz ütüleri dahi bozulmamış hadi beni giy diye bize baktıklarını görürüz..

Henüz ütüsü bozulmamış giysiler ve boyası solmamış ayakkabılar içinde özellikle bazılarını daha çok sever, beğenir ve onları giymek isteriz. Hal bu ki diğer giysileri de beğenerek alan veya diktiren bizleriz.  

Doğrusu bu konu bazı bayanlar, erkekler için mi, yoksa hepimiz için mi geçerli? Bilmiyorum.

Şahsen hiçbir zaman ceket, pantolon, gömlek gibi giysileri hazır alıp giyemedim. Bu güne kadar ceket, pantolon, gömleklerim hep terzide diktirildi.

Nedendir bilemiyorum civan yaşımdan beri hiç kot pantolon giymedim. Bir blogda yazıldığı gibi bir kravat yüzünden de takım elbise diktirdim.

İlk takım elbisem, atkım, ve Omega saatim halen hatıra olarak durur.  

Utanırım arz etmeye . Yok mu? Çok, onca ayakkabı içinde sadece bir ikisini seviyorum, hep onları giymek istiyorum. Ayaklarım taraklı olduğu için ayakkabı yönünden şansız biriyim.  

Bilindiği gibi ayakkabı boyacıları önce insanın ayakkabılarına, sonra yüzüne bakarlar.  

Geçenlerde büyük karton kutu içinde 8 çift ayakkabıyı boyatmak üzere boyacıya götürdüm. ( Yıllardır aynı ayakkabı boyacısı )                      

Usta bunları boyalayınız dönüşümde alacağım dedim. Boyacı önca ayakkabılara baktı sonra ayaklarımda ki ayakkabılara en son yüzüme baktı.

Ağabey şimdi anlıyorum neden hep o iki ayakkabıları giydiğinizi.

Eh ne yapayım onları giymeyi seviyorum. Ayaklarımı sıkmıyorlar, rahatı ve huzuru onları giymekte buluyorum. Bu husus ceket, pantolan, gömlek kravat ve diğerlerinde de geçerli

Bundan birkaç yıl önce evde bir ayıklama yaptım.

Mademki giymiyorum, hem yer işgal etmesin hem de birileri faydalansın diye takım elbise, gömlek, kravat, pardösü, atkı, ayakkabı ve  giyilecek ne varsa karton kutulara yerleştirip koli yaptım.

Aklıma bizim Burakgazi’lerin yaptırdığı inşaat bekçisi Alaattin geldi. Belki kendisi veya yakınları için gerekir diye arabayla Davul tepeye götürdüm.

Alaattin’in de o gün inşaatta ayağına büyük bir çivi batmış. Alaattin’i Hastaneye getirdim, humma aşısı yaptırdılar, ilaç şu bu derken tekrar inşaata götürdüm.

Araba bagajından kolileri çıkardım utana, utana, Alaattin, bunların içinde çeşitli giysiler var, hiç biri kirli, yırtık, eski değil, henüz ütüleri bozulmamış şahsi elbiselerimdir.

Yanlış anlama şayet lazım olursa belki köyüne de gönderirsin birileri giysin dedim. Alaattin sevindi teşekkür etti.

Bir iki ay sonra Alaattin dairede odamın kapısını açtı baktım ceket, pantolan, gömlek ve ayakkabı dahi benim bir tarihte giydiğim giysiler.

Ceketi kısaltamamış ancak pantolon, gömlek ve ayakkabı çok yakışmış. Kalktım Alaattin’i sevgiyle karşıladım sanki ben Mehmet Burakgazi’yi ziyarete gitmişim gibi sevindim.

Hal hatır sorma faslı bittikten sonra, Valla dedim bu gün gideyim ağabeyimi bir ziyaret edeyim çayını içip teşekkür edeyim diye geldim dedi.

O giysilerin içinde yıllar önce terzide diktirdiğim takım elbiseler, henüz bir yıl geçmeden diktirdiğim gömlekler de vardı. Lakin yıllar önce giydiğim giysilerin bazılarından yine vazgeçmedim. 

Demek ki giysilerimiz içinde bazılarının ayrı bir sevgisi ve tutkusu vardır.  

 

Kıymetli okurlarımıza saygılar sunuyorum.

Mehmet BURAKGAZİ / MERSİN                     

 
Toplam blog
: 608
: 2204
Kayıt tarihi
: 12.04.12
 
 

Bingöl'de, Baharın son ayında, ikindi üzeri un ambarı (kiler) arkasında, ebesiz, hemşiresiz, Emin..