Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Şubat '10

 
Kategori
Eğitim
 

Neden doçent olamadım...

Neden doçent olamadım...
 

Fazla takmadım ama, doçent olsaydım fena olmazdı hani!


Bloğumun başlığına bakarak, "Olamadıysan olamadın kardeşim; bundan bize ne" diyebilirsiniz...

Haklısınız, benim doçent olup olmamam sizi neden ilgilendirsin ki? Ama ben bu bloğumu kendimden söz etmek için yazmadım. Esas amacım, akademik kariyer yapmak isteyen genç arkadaşlarıma yabancı bir dil bilmenin ne kadar önemli olduğunu vurgulamak ve yabancı dilin akademik kariyer yapmak isteyenlerin önüne bir engel olarak çıkarılmamasının gerektiğini anlatmaktır...Ben ve Doçent Dr. Tamer Yıldırım yalnızca bire konu mankeniyiz o kadar...

DOÇENT OLAMADIM...ÇÜNKÜ İNGİLİZCEYE TAKILDIM...

Docent Dr. Tamer Yıldırım, şu anda yurtdışında yaşamaktadır. Doçentlik sınavına da yurtdışında girmiştir. 130'un üstünde İngilizce yayını bulunmaktadır. Çankaya'dan da "özel ödül" almıştır.

Kendisine soruyorlar :

-Türkiye'ye neden dönmüyorsun?

- Dönmek isterim ama, Türkiye'deki üniversitelerde "kadro sorunu" var...Bir de burada İngilizce'den sınava mı gireceğim? (Sabah Gazatesi, 26 Ararlık 2009, s.29)

Okuduğum bu haber, uzun süredir unuttuğum bir derdimi hatırlattı bana...

Kısaca anlatayım ki, yaşadığımız Türkiye'de, özellikle eğitim alanında, yabancı bir dil bilmenin ne kadar öneml olduğunu ve bazan da, bir insanın geleceğinin önüne nasıl bir set çektiğini herkes bilsin...Özellikle de akademik kariyer yapmak isteyen üniversite öğrencileri...

Doktora eğitimine başlarken girdiğimiz sınavlar arasında "İngilizce" de vardı ve ben bu sınavı kazandım...Doktora eğitimine başladım..."Tez süresi " dahil, bu eğitimim dört yıl sürdü...Sonra iki-üç yıl İstanbul Üniversitesi'ne bağlı bir yüksekokulda öğretim elemanı olarak çalıştım...Burası beni kesmedi...Sonra bir kamu kurumunda görev aldım...

Bu görevim sırasında, bazı dergi ve günlük gazetelere yazı ve makaleler yazdım...Bu arada doktora tezimi kitaplaştırarak yayımladım...Kitabım, Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu tarafından "okullara tavsiye edilen 100 kitap arasına sokuldu"...Sonra bir kitap daha yazdım; bu kitabım da, ilki gibi MEB'lığı tarafından "tavsiye edilen kitaplar arasına girdi"...

Aynı zamanda, gazete ve dergilere yazı ve makale yazmaya devam ediyordum...Ayrıca, çalıştığım kurumda iki kitap daha yazdım ve bu kitaplarım özel bir dağıtım listesi ile, çalıştığım kurumun ast ve üst kademelerine gönderildi...Doçent olanlar bilirler; bu çalışmalarım "doçentlik" için bilimsel altyapı niteliğindedir...Ve benim yayınlarım, doçentlik için aranan bilimsel yayınların çok daha fazlasıdır...

Şimdi geldik, "zurnanın zırt dediği yere"...Doçent olmak için bunlar yetmiyordu; bir de girmemiz ve kazanmamız gereken "yabancı dil sınavı" vardı...Biraz da bunun için çalışmam gerekiyordu...Doktora eğitimine başlarken bu sınavı kazanmıştım ama, bu yeterli görülmüyordu...

İngilizce bilgilerimi tazelemek için, önce küçükten başladım...İngilizce küçük hikaye kitapları tercüme ettim; hani şu bildiğiniz küçük "Ali kitapları" vardır ya işte onlardan...Sonra biraz daha ileri gittim ortaokullar için biraz dah kapsamlı olan "soru-cevaplı" İngilizce hikaye kitabı tercüme ettim...Daha sonra da, ortaokullar için bir İngilizce "Gramer Kitabı" yazdım....

Artık kıvama geldiğimi hissedince, Doçentlik için "İngilizce sınavı"na girdim...Sınav sorularını görünce, " Yuh olsun be!" dedim, kendi kendime...Meğerse ben hiç İngilizce bilmiyormuşum...

Bu benim ilk ve son sınavım oldu...Bir daha sınava girmedim...Doçentlik hikayemi de böylece sona erdi...İngilizce bilgimin yetersizliği, bilimsel kariyerimin "doktor"luktan öteye geçmesine izin vermedi...

Bugün, Türkiye'deki bütün bilimadamlarını, kitap yazarlarını, gazetelerin köşe yazarlarını, televizyonların haber spikerlerini, şairleri, öğretmenleri ve hatta Türkçe ve Edebiyat öğretmenlerini "Türkçe dilbilgisi" ve "Yazım kuralları" ve de "noktalama işaretleri" konusunda sınava soksunlar ve sonuca bir baksınlar...Görsünler bakalım, bu sınavı kaç kişi geçer...

İşte benim girdiğim İngilizce soruları da bana böyle geldi...İngilizceyi yazarım, okurum, tercüme ederim ama bu sorular bana o kadar zor geldi ki, sanki İngilizce gramer sınavına girmiş gibi sandım kendimi...Bloğuma konu olan doçent arkadaşımız "acaba" diyorum içimden, Türkiye'ye gelse ve böyle bir sınava girse kazanır mı?

Akademik kariyer yapmak isteyen arkadaşlarıma tavsiyem; "yabancı dil" konusuna ağrlık vermeleri ve yabancı dilin önlerini tıkamasına izin vermemeleridir...Bunun yanında, devlet ilgililerinin de bu konuda biraz daha esnek davranması gerekir diye düşünüyorum...

Bir yabancı dil bilmenin ne denli önemli olduğunun en güzel örneğini Başbakanımız Tayyip Erdoğan vermiştir...Biliyorsunuz, bir "one minüte" dedi bütün Ortadoğu ayağa kalktı, dünya medyasına manşet oldu...:))

cdenizkent

 
Toplam blog
: 979
: 1425
Kayıt tarihi
: 11.12.07
 
 

İstanbul doğumluyum. İlk, orta ve lise öğrenimi İstanbul'da tamamladım. İstanbul Üniversitesi'nde..