Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Nisan '12

 
Kategori
Deneme
 

Okan Bayülgen'in paradoksu

Okan Bayülgen'in paradoksu
 

Sanırım, Bayülgen'nin John Lennon çağırışımı yaratmak üzere verdiği bir görüntü..


O. Bayülgen paradoksu şöyle bir şey; savunduğu şeyi, savunmasının varlığı ile ortadan kaldırıyor olması.

Bayülgen bunu nasıl yaptığından önce yerini belirleyelim.

Bayülgen yaptığı iş bakımından benzerleri açısından problematik kafası, özgün bakış açıları, sorgulayıcı yanı ve ele aldığı konulardaki birikimleri ve birikiminden ziyade tutumundaki entellektüel niteliği nedeniyle çok farklı ve yetkin bir konumda.

Televizyonculuk açısından da işin teorisine hakimiyeti ve kanaat önderi olması nedeniyle de önemli bir noktada.

Bunların dışında bugünkü koşullarda televizyonculuğun yaşadığı dönemsel özellikler açısından da özel bir yerde duruyor. Malum siyasal iktidarın despotik yaklaşımları nedeniyle hemen hemen muhalif hiçbir yapı kalmadığı gibi artık kişi bile kalmadı. Bayülgen belli ölçülerde ve kendi konumu itibari ile burada da önemli noktada.

Bütün bunların yanında parlak kişilik ve karakteri ile toplumun büyük kesimlerinin beğenisini kazanıyor.

Bu sıkıştırılmışlıkta, despotizmde, yozlukta, içi boşlukta, sahtekarlıkta insanlar onu bağrına basıyor.

Ona güveniyorlar, saygı ve sevgi duyuyorlar.

Bayülgen de sahici karakteriyle muhalif çizgisini sürdürüyor ve muhalif söylemler geliştiriyor. Buradaki muhalif karakterin somut siyasal konular olmadığını söylemek gerekir. Daha çok global düzene ve bunun kişi ve toplum yaşantısına olan etkileri olabilir.

Bu açıdan özellikle kapitalizmin toplum yaşantısında yarattığı sorunlara hem kendi tutumuyla hem de bu konularda okumuş yazmış insanların tutumlarını ifade etmelerine vesile olmasıyla işaret ettiği tespit edilebilir.

Buraya kadar gayet güzel. Gerçekten de bu açılardan Bayülgen insanlarda belli ölçülerde ve etki alanı kapsamında bir umut ve güven kaynağı oluşturuyor.

Ancak Bayülgen'den sonra tv izlemeye devam ederseniz görüyorsunuz ki, Bayülgen'in tam da kapitalizmin bir uygulayıcısı olduğunu rol aldığı -ya da seslendirdiği diyelim- tv reklamlarında görüyorsunuz.

Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu. Az önce yediğimiz tavuğun kapitalist pazar tarafından tavuk olmaktan nasıl çıkarıldığını anlatıp güvenimizi kazanıyordun, şimdi ise tavuk reklamı yapıp paraları cebe indiriyorsun!

Burada hemen bir itiraz gelebilir: İyi de kardeşim, adam zaten kapitalist bir dünyada yaşıyor. Bundan uzak olamaz, reklam yapması için ya da program yapması için kapitalistler buna para veriyorsa niye almasın, bu kaçınılmaz, alıp paraları dağıtsın mı, seni komünist domuz?

Hayır kardeşim, mesele bu değil. Paradoks bu değil zaten. İnsan kaçınılmaz olarak bir düzen içinde yaşar, ondan memnun değilse, onu eleştirir, o düzende yaşıyor diye, o toplumun dışına çıkacak değil, mecburen o düzen içinde kalır ve yaşar.

Mesele şu, Bayülgen, izlediği tutum ile bir güven oluşturuyor, bir prestij oluşturuyor, kapitalist kafa, onun kendi aleyhine halk nezdinde oluşmuş olan bu güveni, tam da onlara karşı kullanmış oluyor.

Yani. bir şeyi eleştirdiğin için güvenilir oluyorsun. Ama eleştirdiğin şey, oluşturduğun bu güvenden faydalanıyor ve eleştiri konusu olan niteliğini daha güçle ortaya koyuyor, böylece eleştirilen şey, eleştiri alanından çıkıyor ve desteklenen şey haline geliyor. Ama bu döngü kopmuyor, güvenin yeniden inşaa edilmesi için eleştirinin sürmesi lazım. Eleştiri sürüyor ve güven yeniden tesis ediliyor.

Bunu görsel bir betimleme ile ifade edecek olsaydık, kuyruğunu yutarak kendini yutmaya doğru ilerleyen bir yılanın hali cuk otururdu.

İşte O. Bayülgen paradoksu böyle bir paradokstur.

Tabi arada karlı çıkan, Bayülgen ve sistemdir, bu süreçte keklenen ise kanı emilen sıradan insanlardır. Onlar, içinde yaşadıkları sorunlu yapının, psikolojik, kültürel, ekonomik, insani, bireysel alanlardaki bozulma, yozlaşma ve değersizleşmenin birileri tarafından seslendirildiğini sanırken kumpasa alındıklarının farkında değillerdir.

Burada kuşkusuz Bayülgen mesele değildir. Ne kapitalistler var dünyada; insanlığı, dünyayı yok etmek üzere çalışan yapılar!

Ama biraz da tutarlı olmak lazım.

Ben kapitalistim, dünya için bunun olduğunu düşünüyorum ve onu hakim kılıyorum. Bu ve kaçınılmaz olarak kapitalist bir topluma doğup orada her şey olağanmış gibi yaşamak daha erdemlidir sol gösterip sağ vurmaktan.

 

 
Toplam blog
: 467
: 1012
Kayıt tarihi
: 21.10.07
 
 

Ankara'da yaşıyorum. Çeşitli güncel konularda, zaman zaman "Neden olaya böyle bakılmıyor?" diye düş..