Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Şubat '19

 
Kategori
Eğitim
 

Okul Nasıl Yönetilmeli?

“Okul Nasıl Yönetilmeli ?”sorusu, beni Aytaç Açıkalın Prof.Dr.’nin Toplumsal Kurumsal ve Teknik Yönleriyle Okul Yöneticiliği” yapıtına götürdü. Unvanlar, adın başına gelir; Açıkalın sonuna getirmiş. Neden mi? Asıl olan “Aytaç Açıkalın” dır; unvan sonradan eklenmiştir, diyor.

Bu kitabın hedef kitlesi, okul yöneticileri, onların geliştirilme çabalarına katılan ile bu mesleğe hazırlanan gençler ve yetişkinlerdir. Konuların seçilmesinde ve işlenmesinde yürürlükte olan yönetsel metinler bir ilgi ya da kaygı kaynağı oluşturmamıştır. Çabalar sadece, yapıtın, öğrenim ve öğretim etkinlikleri açısından geçerliliğinin yüksek olması üzerinde yoğunlaştırılmıştır. Bu amaçla kuram-uygulama ilişkisine önem verilmiş; konunun özelliğine göre bazen uygulamadan kurama, bazen kuramdan uygulamaya geçişler denenmiştir. Yöneticiliğin teknik yönleri kadar, toplumsal yönlerine de ağırlık verilmeye çalışılmıştır. Her konu, teknik ve sosyal, bütünleştirilerek işlenmeye çalışılmıştır.(Önsöz'den)

Okulu yönetmek, zor iştir. Öğrenci, öğretmen, veli, çevre ilişkilerini, değişen bilim,t eknoloji dünyasında hiç de kolay değildir. Ne var canım, okul yönetiminde, diyenler olabilir. Ben, okul müdürlüğü yapmadım; ama okul müdürü odasında oturduğumda, nelerle karşılaşmadım ki!..

Beş dakika izin almayı, ders programının değişmesini isteyen öğretmenler; arkadaşının saçını çeken öğrenciler; çocuğunun sınıfını değiştirmek isteyen veli, okul öğrencilerini rahatsız edenler, dersi boş geçen öğrenciler, üst düzey yöneticilerden gelen buyruklar, politikacılardan gelen istekler, daha neler neler… Peki, bu durumda, okul müdürü ne yapmalı? Odasının kapısını kapatıp makamında oturarak yardımcılarını mı görevlendirmeli? Öğretmelerin, öğrencilerin arasında olan, zaman zaman okulun bahçesinde, okul çevresinde dolaşan, çalışanları izleyen; eğitim-öğretim amaçları doğrultusunda öğretmenin, öğrencinin, personelin, velinin isteklerini değerlendiren okul müdürü mü olmalı? Sorunların çözümünde, yardımcılarının görüşünü alması, onlara yetkisini aktarması doğal da Türk eğitim sisteminde, okul müdürünün sorumluluğu yığınla, yetkisi yoktur. Peki, okul müdürü ne yapmalı? Nasıl bir yol izlemeli?

Bu soruların yanıtını, on beş yıllık okul yöneticiliği, beş yıllık eğitim yöneticiliği; on altı yıllık öğretim üyeliği yapan Aytaç Açıkalın’ın “Toplumsal, kurumsal ve Teknik Yönleriyle Okul Yöneticiliği” yapıtında bulabilirsiniz. Bu kaynakta, okul müdürlüğüne atanan bir yöneticinin, okulunda yapacağı yönetsel, eğitsel, sosyal, kültürel etkinliklerin nasıl, neler olacağı okurun da görüşü alınarak belirtilmiş. On bir bölümden oluşan yapıt,166 sayfa ve şu bölümlerden oluşuyor:

    Eğitim yöneticiliği-okul yöneticiliği,
    İlk gün, ilk hafta,
    Sistem içinde sistem: okul,
    İletişimci okul yönetimi,
    Okul yönetiminde karar,
    Sorumlu yetkisiz okul müdürü,
    Kurullar, komisyonlar, toplantılar,
    Gruplar, kılıklar, çatışmalar,
    Zamana hükmetmek (Zamanı yönetmek)
    Halkla ilişkiler,
    Kendini yetiştiren yönetici,

Birinci bölüm, kaynaklara dayanmasa da Osmanlı Milli Eğitim Bakanı’nın “Okullar olmasa eğitimi çok iyi yönetirim” sözüyle başlıyor.

Okul, eğitim sisteminin;

En önemli parçasıdır,
Eylemsel sınırlarını ve çevresini belirler,
Sistem sınırında uçta, ilk düzeyde, üretim amaçlı somut örgütlenmesidir.
(s.1)

Okul yöneticiliği, eğitim yöneticiliğinden ayrı bir meslek alanı mıdır? Sorusunu, kendine soruyor. Yanıtını, Bursalıoğlu’nun araştırmasından yararlanarak veriyor.

Okul yöneticilerinin yeterlik alanları, eğitim yöneticilerinden farklıdır. Eğitim Yöneticilerinin Yeterlik Alanlarına Dayalı Olarak Yetiştirilmesi Araştırmasında-ülkemizdeki birçok akademisyenin, Açıkalın’ın, benim de yüksek lisanstan öğretmenim- Bursalıoğlu, ilköğretmen okulu müdürlerinin gösterdikleri yeterlikleri ve göstermesi gereken yeterlikleri, kendilerinin ve evrenin alt gruplarının verilerine dayanarak ortaya koymaya çalışmıştır. Araştırmacı bulgulara dayalı önerilerinde” eğitim ve okul yöneticilerini” hizmet içinde yetiştirmek… diye okul ve eğitim yöneticilerini ayırmak gereğini duymuştur.(s.3)

Okul müdürlüğünde, ilk gün, ilk hafta önemli. Neden mi? Her alanda, ilk izlenim önemlidir. İlk tanıdığınız insanın sizde bıraktığı izlenim, kolay kolay silinmez. Bu nedenle okula yeni atanan müdür, hemen gidip makamına oturmamalı. Ya ne yapmalı?

Her gün okulun her yerinde olmalı, öğrenciye, öğretmene, personele her gün ayrı bir yerde, ayrı bir saatte” merhaba” demesi gerekir.(s.16)

Açıkalın’ın,ilk okul müdürlüğüne başlayana önerileri:
    Okulda göreve başlaman için günün uygun bir saatini seçin.
    İş için gelenleri dinleyin.
    Öğretmen ve öğrencilerle tanışmak için hangi saatleri ayırabileceğinizi, ilgililere iletmek için müdür yardımcısına bildirin.
    Öğretmenleri kabul edeceğiniz müdür odasını hazırlatın.
    Şeker, çikolata türü bir ikram yeterlidir.
    Okul kültürü, bir yöneticinin, özellikle okul yöneticisinin yeterince kavramlaştırıp algılaması gereken yönetsel konulardan biridir.

Okul, sistem içinde sistemdir.Okul müdürünün odası, diğer birimlerden daha sakin bir yerinde olmalı

Açıkalın, her konunun sonunda, okuru sorularla, düşünmeye yönetiliyor.

Size göre yönetici için okulda en önemli olan nedir?
    yazılı emirler,
    sözel emirler,
    okulun amaçları,
    görevler,
    eylemler,

Yapıtta, okul ve okul yönetiminin çözmesi gereken sorunlar sıralanıyor
    Bu farklılaşmanın yöntemi ya da aracı öğretimidir.
    Okulda öğretimin belirlenen düzeye ulaştırılması müdürün görevidir.
    Her zaman “öğretim düzeyi” ni engelleyen durumlar söz konusudur.
    Yönetimde amaca yönelmiş eylemler için geçerli olan bu engel durumlara sorun denir.
    Yöneticiden beklenen bu sorumları
çözmektir.

Eğer bir durumun değiştirilmesi için var olanın dışında başka bir seçenek yok ise o durum bir sorun değildir.

İyi tanımlanmış bir sorun yarı yarıya çözümlenmiş demektir.    

Karar verildikten sonra daha uygun bir seçenek çıktıysa, kararınızı değiştirmekten çekinmeyiniz. Yetkin yöneticiler, daha uygun kararlar için her zaman bir önceki kararlarını değiştirebilirler.

Karar oluşturmak için öngörülenlerdir, bunlar.

Yazar, okul müdürünün kararını etkileyen öğeleri ikiye ayırıyor:

    İç öğeler:
    öğrenciler,
    öğrenciler,
    eğitici olmayan personel,
    fiziki durum ve donanım,

   Dış öğeler:
    veliler,
    baskı grupları,
    genel yönetim yapısı,
    iş piyasası,
    eğitim üst yönetimi,
    yerel yönetimler,
    okulun yakın çevresi,

Sorumluluğun, yetkinin dengeli olması; planlama, örgütleme, iletişim, eşgüdüm, değerlendirme, etki, izlence (program)… gibi yönetim süreçlerinde karar almayı da kolaylaştırır. Ancak, okul müdürü de bu alanda kuramsal bilgi alması gerekir. Salt kuramsal bilgi de yetmez. Uygulamada da deneyim kazanmış olması, okul müdürünün yetkinliğini artıracaktır. Ne var ki Türk eğitim sisteminde, okul müdürünün yetkisi sınırlı, sorumluluğunun sınırsız olduğu söylenebilir.

Açıkalın, konuyu sorumlu, yetkisiz okul müdürü olarak ele alıyor, söyle diyor:

Hemen bütün yöneticiler gibi okul müdürleri de yetkilerinin yetersizliğinden, buna karşın sorumluluklarının çokluğundan yakınırlar. Gerçekte yeterlik sınırı nedir? Bir yöneticiye ne kadar yetki verilmelidir? Soruları, yönetim biliminin tartışmalı alanlarından biridir.(s.69)

Öğretmenler kurulu, eğitim-öğretim yılının belli zamanlarında, okul müdürünün çağrısıyla toplanır.

Gündem:

Açılış ve yoklama,

1.Kanat dönemi öğretim çalışmalarının değerlendirilmesi, başarıyı artırıcı önlemlerin görüşülmesi,

1.Kanat dönemi öğretim çalışmalarının değerlendirilmesi;

Rehberlik çalışmaları,

Eğitsel kol çalışmaları ve sosyal etkinlikler,

Disiplin durumunun değerlendirilmesi,

1.4.2.Öğretmen nöbet hizmetleri,

Gündem, devam ediyor. Okulda, demokratik düşünceli bir müdür varsa öğretmenler, gündem maddelerinde söz alarak görüşlerini belirtebilirler. Toplantının uzamaması, gündem dışına taşmaması için kurul kararıyla konuşmalara zaman sınırlaması konulması, düşünülmeli. Çünkü öğretmenler toplantılardan sıkılırlar. Bir de toplantı, ders çıkışlarına, hafta tatillerine getirilirse özellikle ev işlerini, hafta tatilinde yapan öğretmenler, toplantıdan çıkmanın yollarını ararlar. Dünyanın diğer ülkelerindeki öğretmenlerin de sıkıldıkları bir etkinliktir.

Toplantı genellikle bir okul gününün sonunda yapılır. Katılanlar öğretmenlerdir. Toplantıdan az önce sınıflarındaki toplantıya başkanlık emişlerdir. Her şeyden önce bugünün çocuklarını yönetmek, sanıldığı kadar kolay değil… Bu nedenle öğretmenler toplantılara gelirken genellikle enerjileri tükenmiş; öfkeli hatta ürkektirler. Onun öğretmen olması, diğer sorumluluklarından kurtarmaz. Öğretmenlerin çoğunluğu kadındır… Bu toplantılar; kadınları, yemek yapmak, çocuklara bakmak, evi temizlemek gibi görevlerini yerine getirmekten alıkoymaktadır.(Dunsing,1989,s.153;Açıkalın,1997,s.89)

Okullarda; gruplar, klikler vardır. Bu gruplar arasında çatışmalar, eksik olmaz. Çünkü yaşamda çatışmadan kaçınabilmek olanağı yoktur. Eğitimciler, çatışma örgütün amaçları doğrultusunda olursa verimliliği artırır, düşüncesindedirler.

Bazı yazarlar, örgüt modelinin rasyonellik kavramından çok, çatışma kavramına göre kurulması görüşünü savunurlar. Bunların fikrince çatışma sadece kişisel değil, bir grup özelliğidir. Örgüt, bir güç dengesidir.  Çatışma bazen işbirliğine yol açabilir, çatışmaları genellikle bir ideoloji besler ve çatışma örgüt amaçlarını etkiler. (Bursalıoğlu,1982,s.227)

İyi de çatışma eğitim-öğretimin gelişmesi yönünde olursa sisteme katkısı olur. Bireysel hırs ve doyumsuzluktan kaynaklanan çatışma, okula zarar verir. Bizim okul yapımızda, bu tür ideolojik çatışmalar, zaman zaman öğrenciye değin inmiştir.

…örgütteki otorite, role bağlılık, yetki, itaat ve benzeri öğelerin tanımlanması ve açıklanması, ailenin bütünlüğü ve bireyleri arasındaki sıcak ilişkilerle örneklenerek daha somut biçimde açıklanıp tanımlanabilmektedir Ancak örgüt bir aile, örgüt üyeleri arasındaki ilişkiler de aile ilişkileri düzeyinde tasarlandığı zaman bile çatışma olgusundan kurtulmak olası değildir.(,s.102)

Gruplaşmaların, çatışmaların olmadığı bir örgüt ölüdür. Yaşayan, etkinliği olan örgütlerde, gruplaşmaların, klikleşmelerin varlığı doğaldır.(s.107)

İlk hafta ne kadar çabuk geçti. Zaman, kültürel ve psikolojik boyutları olan bir kavramdır. Eğer bir çalışma sırasında kendinizi doğrudan konuya verebilmişseniz, huzurlu bir ortamda severek ve isteyerek çalışıyorsanız, zaman göreceli olarak çabuk geçer. Buna karşılık okulda ya da evde kaygılı bekleyiş içinde olduğunuzda zaman duygusal olarak uzar.(s.110) Geçmesini istediğimiz zaman, bir türlü geçmez. Oysa geçmesini istemediğimiz zaman-mutlu olduğumuz anlar-hemen geçer. Zaman nasıl geçti, anılamadım, deriz.

Özetle okul yönetimi, zor bir iştir. Öğretmeni, velisi, öğrencisi, personeli–deyim yerindeyse- ayrı tellerden çalarlar. Bunları, okulun eğitim-öğretim amaçları doğrultusunda yönetmek, kolay değildir. Peki, okul müdürü ne yapmalı? “Aytaç Açıkalın’in Toplumsal Kurumsal ve Teknik Yönleriyle Okul Yöneticiliği” adlı yapıtı, kılavuz olabilir. PEGEM yayınlarından.

 

Hüseyin Başdoğan,

Saygıyla sunulur.17.02.2019

 
Toplam blog
: 391
: 2555
Kayıt tarihi
: 04.12.12
 
 

Hüseyin BAŞDOĞAN, 1942'de Malatya- Arapgir'de doğdu.Arapgir Ortaokulunu, Diyarbakır Öğretmen Okul..