Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Şubat '20

 
Kategori
Dünya
 

Ruanda'nın Dünü ve Bugünü

Ruanda 1990’lı yıllarda adını katliamlar ile duyduğumuz Afrika'nın küçük ülkelerinden biri idi. Çoğu kişi daha önce bu ülkenin adını ve yerini bilmezdi. Diğer birçok Afrika ülkesi gibi sömürülen, cehaletin verdiği bencillik içinde kardeşlerin birbirine düşman edildiği, kaynakları yabancılar tarafından sömürülen, fakirlik ve yoksulluğun pençesinde kıvranan bir ülkeydi. En acısı dünyanın gözü önünde meydana gelen bu katliamları kimse görmedi veya görmek istemedi. Zamanında bu olaylara kimse müdahale etmedi. İşine gelmediği zamanlarda katliam yapılıyor diye suçu olmayan bazı ülkelere tehditler savunan ülkeler bu cinayetleri görmezlikten geldiler. Afrika'nın küçük bir ülkesi olan Ruanda'da iç savaş nedeniyle yaklaşık 1 milyon kişi öldürüldü. 2 milyon kişi korku içinde bu cehenneme çevrilen topraklarından göç etmek zorunda bırakıldı. 

Bu insanlık dışı tablo karşısında sözde medeni olarak görünen, insan hakları konusunda mangalda kül bırakmayan bazı Avrupa ülkeleri ve Birleşmiş Milletler insan hakları komisyonu ne yazık ki duyarsız kaldı. Tarih boyunca olduğu gibi bugünde Afrika insan haklarını unuttular ve bir ölçüde göz yumdular. Kağıt üstünde de olsa geçmişte önce Almanya, sonra Belçika hakimiyetinde görünen ülkede ırk ayrımcılığı, iç çatışmalar ile hakimiyetler korunmak istenmiştir.  Gerçekte ülke insanları arasında fark olmamasına rağmen yapay ırk ayrımcılığı ile sürekli karışıklık ile halk Hutu ve Tutsi’ler diye bölünmüştür.  Nüfusun büyük kısmını Hutu’lar oluşturmasına rağmen nüfusun % 9' unu oluşturan Tutsi’lere devletin üst makamlarında görevler verilmekte, eğitim ve sağlık alanlarında ayrımcılık yapılmaktaydı.

Nuh'un soyundan geldikleri, ari ırk oldukları ve Hutu’lara daha güzel oldukları söylenen Tutsi’lerle Hutu’lar arasında nüfus kağıtlarında bile halkı bölen ve ayıran bir politika izlenmişti.  İkinci dünya savaşından sonra Belçika bölgeden ayrılmasına ve ülke bağımsızlığını kazanmasına rağmen bölgeye müdahaleden geri durmamışlardır. İki halk birbirine düşman edilmiştir. Fransa ve Belçika bölgeden elini çekmemiş, başlangıçta nüfusu az da olsa ayrılıkçı gruplar ile Tutsi’ler savaşa zorlanmış, sonrasında Hutu’lar bunu intikam savaşına çevirmiştir. 1994 yılında Devlet Başkanı seçilen Habyarimana’nın uçağının düşürülmesi üzerine ortaya çıkan kışkırtmanın sonucu iktidar kavgası içindeki Hutu’lu çetelere fırsat vermiştir. Bu çatışmalarda çeteler neredeyse üç ay içinde 800 binden fazla Tutsi’li yanında ılımlı Hutu’lu insanlar Çin’de ithal edildiği belirtilen satırlarla katletmiştir. Bu katliamlarda bölgedeki Avrupalıların yanlarındaki Tutsileri Hutulu katillere teslim ettikleri, Fransızların Hutulu çeteleri eğittiği, her yere müdahale eden Amerika bu olaylara müdahale etmediği ifade edilmektedir.   

Bu acımasız katliam karşısında dünyanın susması karşısında Tutsi’lerden oluşan milis Kuvvetlerinin  Hutu hükümetini devirmesiyle iç savaş sona ermiş ve katliamlar durmuştur. Ancak bu defa intikam korkusuyla iki milyon Hutulu ülkeden etmiş ve çevre ülkelere sığınmıştır. Bu acılı süreç sonunda ülke büyük ekonomik ve sosyal kayıplara uğramıştır. Bu acımasız katliam, insanların çaresizlikleri ve dünyanın o dönemdeki yaklaşımı bir sinema filmine aktarılmıştır. Bu konuda çekilen filmlerden biri olan Hotel Ruanda Oscar Ödülüne layık görülmüştür. Ruanda’lıların yaşadıkları acı dolu günler bu filmler ile tüm dünya tarafından öğrenilmiştir.

Bugün Ruanda o acı dolu günlerden sonra duyarlı yönetici ve halkının birlik ve beraberlik ruhu ile yarattıkları değişim ve kalkınma hamlesi ile değişim sürecine girmiştir. Onca fakirliğe karşın eğitimde ve yatırımlardaki artış, halkı bütünleştiren ve kooperatifçiliği ön plana alan politikalar ile şehirde ve kırsalda önemli adımlar atmaya başlamışlardır. Yıllarca Afrika’ya yapılan yardımların gerek ülkedeki yöneticilerin gerekse o yardımı yapan ülkelerin aldatıcı yardım programları ile buharlaşırken, Ruanda Yeni Yönetim anlayışı ile güvenlikte ve kalkınma programlarında gözle görülen adımlar atmışlardır. Afrika’nın güvenli, hızlı kalkınan, halkının geçmişi unutmadan onca yoksulluğa rağmen nazik, kibar ve mütevazı tavrı ile yabancıları etkileyen bir ülke haline dönüşmüştür. Ruanda günümüzde birçok ülkenin yardım ve yatırım amacıyla geldiği bir ülke haline gelmiştir. Başta AB ve ABD olmak üzere birçok uluslararası kuruluş ülkede ofisler açmış ve projeler yürütmeye başlamıştır. Bir zamanlar katliam ülkedeki olan Ruanda’nın Afrika’nın diğer ülkelerine göre bir ölçüde güvenli ülkelerinden biri haline dönüşmesi ülkeyi cazibe merkezi haline getirmiştir.

Doğa kaynakları ve zengin tarım potansiyeli olan ülke her ne kadar ülkemize uzak görülse de ülkeye giriş yaptığınız Kigali Havaalanında Türkçe konuşan insanlara rastlarsınız. Türkiye’de eğitim yapmış Türkçe konuşan birçok genci ve ülkedeki inşaat firmalarında çalışan Türkleri görebilirsiniz. Başkent Kigali’de Türk İnşaat firmalarınca yapılan şehrin tanınmış binaları karşınıza çıkar, gururlanırsınız. Geçmişin acısıyla Fransızcadan çok İngilizce konuşmaya çalışan insanlar yardımsever, dürüst tavırları ile sizi etkilerler. Bindiğiniz taksici, alışveriş yapmak istediğiniz esnaf size diğer ülkelerdeki gibi kazık etmeyi pek düşünmez.

Ruanda acı dolu günlerden sonra yaşanmışlıkların deneyimi ile tükenmiş ve parçalanmanın eşiğinde bir ülke iken kalkınma yolunda emin adımlarla ilerleyen bir ülke haline gelmiştir. Ülkedeki kooperatifler başta tarım olmak üzere gerekli yatırımları ile bu değişim ve kalkınmada üzerlerine düşen görevleri başarı ile yerine getirmektedirler. Birlik ve beraberlik ruhunun gücü ile Afrika’daki ve dünyadaki benzer ülkelere örnek olacak uygulamaları ile dikkat çekmektedir. Ruanda adeta küllerinden yeniden doğmakta ve geleceğini kurmaktadır. 

 
Toplam blog
: 416
: 790
Kayıt tarihi
: 19.02.10
 
 

Tarım, Gıda, Ormancılık, Çevre, Örgütlenme ve Proje konularında çalışmalarda bulunmaktayım. Öncel..