Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Eylül '07

 
Kategori
Pazarlama
 

Sizin marka dediğiniz şey ne(y)?

Sizin marka dediğiniz şey ne(y)?
 

Sizin Marka dediğiniz şey ne(y)?

Marka konusunda benim de söyleyeceklerim var...
Ve bir de önereceğim kitap haliyle...

Bu gün bir kaç blog arkadaşımın Marka konusundaki görüşlerine ortak oldum okuyarak. Farklı açılardan ele almış ve markanın zararlarından dem vurmuş, serzenişte bulunmuşlardı.
Farklı bir pencereden bakmak istedim ben...

MARKA dediğimiz şey her zaman zararlı mıdır acaba?
Marka demek pahalı olanı tercih etmek anlamını mı taşır uygulamada?

Kalemimin döndüğü, bilgimin yettiğince bildiklerimi aktarmaya çalışacağım;

Kavram olarak sık sık duyduğumuz, günlük konuşma hayatımızda yer verdiğimiz markanın tanımı nedir:

Marka, üretici veya satıcıların malını tanıtan, onu başkalarının mallarından ayırmaya yarayan isim, terim, sembol, şekil veya bunların bileşimidir. Marka, bir teşebbüsün mal ve hizmetini, bir başka teşebbüsün mal ve hizmetinden ayırt etmeyi sağlamak koşuluyla harf, logo, şekil olabilen her türlü işarettir.

Gerek ticari işletmelerin, gerek bireylerin, gerek sosyal sorumluluğa gönül vermiş dernek ve örgütlerin faaliyetlerini tanıtması, diğerlerinden ayrılmasını için oluşturdukları faaliyetler bütünü de markalaşma faaliyetleridir pekala. Örneğin: TEGV'nın ismi, logosu ve hatta sloganı vardır.

Tüketiciler olarak bir çoğunluğumuz markayı bir sembol veya imaj olarak algılayarak, kendisini o markaya bağımlı hissediyoruz. İhtiyaç duyulduğunda veya tavsiye etmek durumunda kaldığında farkında olmadan bizim için önemli hale gelen bir sembol olarak gördüğümüz markayı başkalarına tavsiye ediyoruz. Öyleyse bu marka denen şeyi neden; bireysel olarak bizim, ülkemizin ya da işletmemizin tanıtımında ve farklılaşmasında kullanmayalım ki!

Markalaşmayı insanları sömürmek, fiyat yükseltme politikası olarak görmediğimiz sürece markalaşmak Türkiye'nin devamlılığı açısından önemlidir bence. Ülkemizi bir marka haline getirebilseydik eğer, hem turizm hem de diğer sektörlerin önü ciddi anlamda açılmış olurdu belki de.

Nasıl ki Simit ve Çay ile marka oluşturup SİMİT SARAYLARI zincirleri ile istihdam yaratabildiysek, Çiğ köfte'de franchise verebiliyorsak eğer, diğerlerini de yapabiliriz bence.

Ancak salt markalaşma yetmeyecektir elbette. FARKLILAŞMAK gerekecektir epeyce.

“Fiyat” yoluyla “Özellik” ile, “Ürünün nasıl yapıldığı” ile, “İlk olma” yoluyla, “En son/yeni” olma yoluyla, “Köklülük” ve “Liderlik” ile , “En geniş hizmet/ürün hattı” ile, “Uzmanlık” yoluyla “Pazar” yoluyla, “Yer (Dağıtım)” yoluyla, “Tanıtım” yoluyla ya da farklı kanallarla diğerlerinden ayırt edilebilmek, var olabilmek ve ayakta kalmak için stratejiler geliştirmektir FARKLILAŞMA.

Bence Markalaşma sürecinin olmazsa olmazı haline gelmiştir günümüzde farklı olma. Ayakta kalabilmenin koşuludur artık.

Markalaşma günümüzde savaş halini aldı, Marka değerleri milyon dolaylara vardı, Uluslar arası standartlara uygun üretim yapan firmaların bilinirlikleri kıtaları aştı artık.

Türkiye’nin öncelikle adının markalaşması gerekiyor ve bunun için de standartlarının yükselmesi, insan kalitesinin artması elbette (insan ile kaliteyi yan yana kullanmak istemezdim ama cümleyi başka türlü tamamlayamayacakmışım gibi geldi), aksi halde içinde kurtların dolaştığı kıpkırmızı ve üzerinde GOLDEN yazan bir elmadan farkı kalmayacak. Dışı parlak ve kırmızı olan elmanın tadına bakanlar başkalarına tavsiye ederler, bu markaya bağlanırlar mı sizce?

Sanırım önce KALİTE!

Markalaşma hakkında ayrıntılı bilgi edinmek isteyenler Seth Godin'den MOR İNEK kitabını öneriyorum. Gerçekten farklılaşma konusunu işleyen bir kitap ancak bu kadar farklılaşabilirdi bence. Alışılmışın dışında, boyuna basılmış, İş kitabı uslûbuna uymayan, inek kamuflajlı, Kapağında ilk bakışta sadece İNEK yazısı göze çarpan Kapağın tepesinde İnek resmi olan, Farklı olun işinizi geliştirin sloganı üzerine kocaman basılmış, bir işletme (Business) kitabı ancak kitabı farklılaştıran özellikleri bunlar değil piyasaya sunulması ve pazarlama stratejileri.

Farklı bir yol izlemiş Godin kitabının lojistik aşamasında da; Öncelikle Kitap çıkmadan önce, başvuranlara 4 bölümü ücretsiz yollamış, Sonra da 5000 adet tamamlanmamış numune kitabı, nakliyesini ödeyenlere ücretsiz göndererek kitabının markalaşma sürecine adım atmış (okunsun ve tavsiye edilsin, marka bilinirliği artsın diye), İlk baskısı olan 4000 kopyayı, 12 tane alanlara süt kartonu içerisinde yollayar akıllarda kalmayı başarmış ve İlk baskıyı sadece bu şart ile satmış (19 gün içinde tamamı tükenmiş hem dei!!!)

İkinci baskıyı her yerde satılmaya başlanmış haliyle, aranan kitap olmuş ama Godin stadanlaşmamış, Ciltli MOR İNEK alanlara, ücretsiz e-kitap vermiş, Kitaptan 25 kopya alanlara Seth Godin atölye çalışmasına ücretsiz katılım, 400 kopya alanlara, Seth Godin’in ofisinde, bire bir atölye çalışması hakkı tanımış. Çok da iyi yapmış bence.

Hem ismi marka haline gelmiş, hem atölye çalışmaları hem de kitabı.

Pazarlama ve farklılaşmayla ilgilenenlere salık vereceğim bir kitap.

Önemli not: MOR İNEK in patlama yaptığını takip eden tarihlerde hiç de farklı olmayan bir isim, konu ve kitap kapağı ile Arman Kırım da Mor İneğin Akıllısı nı yazdı. Hemen hemen aynı konuları içeren ancak örneklerin Türkiyeden olması açısından biraz daha bizdenmişizlenimi veren bir kitap. Onu da beğenerek okudum ancak Kırım'ın farklılaşma üzerine yazdığı kitabı hiç farklılaşmadan sunmasını da garipsemedim değil!

Bol kitaplı günler

 
Toplam blog
: 65
: 1800
Kayıt tarihi
: 15.01.07
 
 

Biricik Sudelina'sının annesi, kitaplar ülkesinin sarışın prensesi, kocasının bir tanesi, İzmir/K..