Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Ağustos '16

 
Kategori
Güncel
 

Tehlike geliyorum der

Tehlike geliyorum der
 

 Tehlike dendiğinde gerek bireysel gerekse toplumsal olarak bizlerin yaşamını maddi ve manevi olarak zorlaştıran, çıkmaza sokan ve hatta varlımıza son verebilecek olaylar akla gelir. Tüm canlılar tehlikelere karşı uyarı ve savunma mekanizmaları geliştirmişlerdir. İnsanoğlununda bu konudaki en büyük gücü bedensel uyarıcı gücü yanında aklıdır. Yaşanan her tehlikede ortaya çıkan belirtiler hissedilir daha da ötesi deneyimler ışığında görülür. Özellikle bedensel tehlikeler dışında toplumsal tehlikeler karşısında insanoğlu aklı ile düşünür, geçmiş deneyimler ışığında değerlendirir ve tedbirini almaya çalışır.

İnsanoğlu dünyada var olduğu tarihten itibaren toplumsal yaşamında elde ettiği deneyimleri başlangıçta mağara duvarlarına resmederken, zaman içinde görsel ve yazılı dökümanlarla gelecek nesillere aktarmıştır. Bir sonraki nesillerin bilgi sahibini olmasını ve hata yapmadan geleceğin planını yapmalarına imkân sağlamıştır. İnsanlığa ışık tutan bu bilgi ve belgeler o çağda yaşayan sanatçılar, düşünürler tarafından geleceğe aktarılmıştır.

İnsanlık tarihi olarak niteleyeceğimiz bu bilgi ve bulgular her çağda insanlık için yol gösterici olmuştur. Bu gerçeği bilen ve gören toplumlar ve yöneticileri her zaman geçmişin deneyimlerini bilmek öğrenmek için çaba göstermişlerdir. İnsanlık tarihinin karanlıkta kalan noktalarını öğrenmek için araştırmalara önem vermiş, geçmişin tarihi değerlerini de korumaya özen göstermişlerdir. Bu konuda sanatçılarını, düşünürlerini hangi görüş ve yaklaşımda olursa olsun desteklemeye devam etmişlerdir.

Günümüzde gelişmiş ve geri kalmış ülkeleri ayıran en temel özelliklerden biri de geçmişin deneyimleri ışığında geleceği planlamaları ve akılcı politikalar geliştirmeleridir. Gelişmiş ülkelerde toplumun büyük çoğunluğu sahip olduğu eğitim ve bilgi düzeyinin etkisi tehlikeleri önceden görüp sağlıklı politikalar geliştirirken geri kalmış ülkelerde bir avuç bilge insanın uyarıları dahi dikkate alınmamaktadır. Hatta o uyarılar bile cezalandırılmaktadır. Yanlışı bile öven, destekleyen ve hatta tuzaklar kuran sahte dostlar bilge sanılır. O nedenle geri kalmış ülkelerde toplumsal yaşam yerinde saymak bir yana daha da geri girme tehlikesi ile karşı karşıya kalmaktadır.

Gelişmiş ülkeler tehlike ortaya çıkmadan çözümler üretirken, geri kalmış ülkelerde tehlike görülmediği gibi bazı çevrelerin etkisi ile görülmek istenmemektedir. Kısa vadeli menfaatler uzun vadeli toplumsal menfaatlerin üstünde tutulmakta, toplumun ve ülkenin gelişmesinin önüne bir kısım güç odakları set çekmektedir. Acı olan bir gerçek de gelişmiş bazı ülkeler uluslararası menfaatleri çerçevesinde geri kalmış ülkelerdeki bu zafiyetleri kendi lehlerine kullanma eğilimi göstermeleridir. O ülkenin kaynaklarını sömürmek uğruna politikalar uygulamalarıdır.

Gerçekte geri kalmış ülkelerde sorunların en önemli kaynağı eğitim düzeyinin düşüklüğüdür. Bu ülkelerde bazı siyasiler, yöneticiler ve toplum önderleri cahil bir toplumu yönetmenin kolay olduğunu düşünürler. Eğitime daha az kaynak ayırarak güçlerini koruyucu alanlarda yatırım yapmayı yeğlerler. Ancak bu kısa vadeli yaklaşımlar uzun vadede gelişmiş ülkelerden oluşan dış güçlerin sömürücü tuzaklarına düşmeyi engelleyememektedir. Geri kalmış ülkelerde bireysel ve toplumsal çalkantılar devam etmekte, dış kaynaklı güçlerin etkisi ile darbeler ve iç karışıklıklar eksik olmamaktadır. Eğitimsiz kitleler gerçekleri görmekte güçlük çektiği gibi bilgili kişilerin uyarılarını menfaatlerine göre algılamaktadırlar.

Bireysel ve toplumsal olarak karşı karşıya kaldığımız her tehlikede önceden bazı işaretler ortaya çıkar. Sağlıkta, günlük yaşamımızda, iş hayatımızda, toplumsal hayatımızda bizlerin tedbir alması için bunlar bir göstergedir. Tehlike her zaman geliyorum der. Bize uyarılarını çeşitli şekillere belli eder. Görmek isteyen bireyler ve yöneticiler için tedbirler alınmasını ikaz eder. Gerek kendimiz gerekse içinde bulunduğumuz toplum için zamanında tedbir almak, doğruyu bulmak ve uygulamak istiyorsak öncelikle gerçekleri görmeliyiz. Gözlerimizi kör eden sis perdesini dağıtarak, bilginin ve deneyimin kaynağının eğitim olduğuna inanmalıyız. Bizim gibi düşünmüyor ve inanmıyor diye insanları ötelemek bir yana daha duyarlı ve hassas olmalıyız. Geleceği en sağlıklı şekilde kurmanın yolunun sağlıklı ve tarafsız bilgi ve deneyimler olduğu gerçeğini kabul etmeliyiz. Bağımsız ve geniş ölçekli düşünen bilgili ve deneyimli insanların uyarılarını dikkate almalıyız.  Kendimizi kandırmamalıyız.

Bugün ülkemizde yaşadığımız acı olayları şöyle bir düşünürsek yıllar önce Mustafa Kemal Atatürk’ün deneyimleri ve uyarılarını dikkate alsak bu duruma düşermiydik. Ülkemizde her görüşten insanın eleştirilerini ve uyarılarını dinlese idik bu olayları yaşar mıydık. Bölgemizi ve ülkemizin etrafını saran ateş çemberinin efendilerini ve işbirlikçilerini dost sanır mıydık. Yüce dinimizin değerlerini bile kendi menfaatlerine göre kullanan din tüccarlarının niyetlerini bugüne kadar anlamaz mıydık? Tabii ki hayır.

Tehlikeyi gördüğümüz şu günlerde ülkemizin kaybedeceği bir tane bile vatansever insanı yoktur. Her görüşten ve kesimden insanımız bugünlerde birbirini çok iyi anlamalı, tuzakları görmeli ve birlik olmalıdır. Devletimiz tüm unsurlarını ile gücünü toparlamalıdır. Dış güçlerin ve işbirlikçilerinin dün olduğu gibi bugünde ülkemizi zayıf düşürmek ve yıkmak için içimizde ve dışımızda yine karşımızda olduğu bilinmelidir. Bölgemizde oynanan oyunun sonuçları iyi okunmalıdır.

Emperyalizmin kışkırtma ve oyunları ile yıllardan beri yaratılan hava içinde sahte sorunlar ve sivil toplum aldatmacalarının ardında ordumuzu ve ülkemizi yok etmek olduğu anlaşılmalıdır. Ülkemizin birlik ve beraberliğini korumak ve geleceğe götürmek için Cumhuriyetin değerlerini ve kazanımları iyi anlaşılmalı, cumhuriyetin temel ayarları ile oynanmamalı ve korunmalıdır. Ülkemizdeki darbelerin ordunun yapısından ve işleyişinden çok siyasi otoritelerin hatalarından ve zamanında tedbir almamasından çıktığı dikkate alınarak tarihsel deneyimler ışığında çözüm yolları bulunmalıdır. 

Yaşadığımız dindar görünümlü Fetö cemaatinin insanımıza ve devletimize karşı kanlı darbe girişimi bu ülkeye ağır bir bedel ödetti. Yıllarca kumpas davalar ile zarar gören ordumuzun ve polisimizin mensupları, gazetecilerimiz, aydınlarımız bile hiçbir kin biriktirmeden darbenin karşısında yiğitçe devleti savundular. Vatansever askeri, polisi, devlet görevlileri ve her görüşten insanı ile gerektiğinde canını feda ederek bu girişimi önlendi. İktidarı ve muhalefeti ile sokaklarda ve meydanlarda dünyaya en güzel mesajları verdiler.

Kesimler kendi bakış açıları ile nasıl değerlendirirse değerlendirsin. Başta Türk ordusunu yıpratmayı, ülkeyi siyasi, ekonomik ve askeri açıdan yıkmayı hedef alan bu olaylar sokaktaki insanımızdan en üst noktaya kadar hepimiz için büyük ve bedeli ağır olan bir uyarıdır. Eğer dikkatli ve birleştirici olmaz isek, yakaladığımız birlik ve beraberlik ruhunu yine kısa vadeli siyasi oyunlara kurban eder isek, Mustafa Kemal Atatürk’ün işaret ettiği tehlikeleri görmez ve gerekli politikaları uygulamaz ise tehlike yine kaçınılmazdır.

Özetle her zaman tehlike geliyorum der. Bunu görmek ve tedbir almak bizim bilgimize ve yönetim yeteneğimize bağlıdır. Zaman hangi kesimden olursa olsun tehlikelere karşı yaşanan deneyimler ışığında doğru, uyarıcı ve yol gösterici seslere kulak verme zamanıdır. Gün aldanmadan, aldatmadan, adalet içinde, en içten duygular ile birlik ve dirlik içinde olma zamanıdır.

 
Toplam blog
: 416
: 790
Kayıt tarihi
: 19.02.10
 
 

Tarım, Gıda, Ormancılık, Çevre, Örgütlenme ve Proje konularında çalışmalarda bulunmaktayım. Öncel..