Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Aralık '10

 
Kategori
Felsefe
 

Toprağı Bol Olsun

Toprağı Bol Olsun
 

benden


Sorsam bilir misin bir insanın yaşam hakkına ne kadar toprak düşer?
 
Hikâye şöyle:
Zengin bir tüccarla evli olan abla, fakir bir çiftçi ile evli kız kardeşini ziyaret etmek üzere köyüne gelir. Şehir hayatının rahatlığını, çocuklarının giydiği zarif elbiseleri, yedikleri lezzetli yemekleri anlatır, övünür de övünür. Küçük kız kardeş bu böbürlenmeye içerler. "Hayatımı seninki ile değişmem." der. "Benimki sıkıcı olabilir amma tasasızdır. Siz debdebeli bir hayat sürebilirsiniz fakat sürekli endişe içinde dönenir durursunuz."
 
Kadının kocası Pakhom kulak misafiridir. Duyduklarına özentiden içi ezilir. "Ah bir zengin olsam! Tek tasam toprağımın az olması. Yeteri kadar toprağım olsa şeytandan bile korkmam." der. Şeytan bunu bir meydan okuma sayar. "Öyle mi?" der. "Sana yeteri kadar toprak verelim bakalım." diye mırıldanır.
 
Şeytan işe koyulur ve Pakhom'un şansını açar; işleri tıkırında gider yeterli parayı kazanır. Pakhom yüz dönüm toprak satın alarak arazi sahibi olur.
 
Bir akşam evlerinde bir yolcuyu misafir eder. Misafir, Volga'nın kıyısında ekinlerin at boyu büyüdüğünü, toprağın ucuz olduğunu ballandıra ballandıra anlatır. Pakhom satıp savar, Volga'nın kıyısında dörtyüz dönüm satın alır. Artık durumu çok iyidir; gene de varlığını azımsar; halinden memnun değildir. Bir gün seyyar bir tüccar ona uzaklarda, Başkirlerin yaşadığı bakir topraklardan bahseder. Tüccarın anlattığına göre bu topraklar o kadar geniştir ki insan bir sene durmadan yürüse sonuna ulaşamaz. “Ama Başkirler saftır, birkaç rubleye ellerinden binlerce dönüm alınabilir.” der tüccar.
 
Pakhom yanına hediyeler alarak gene yollara düşer ve Başkirleri bulur. Her şey tüccarın anlattığı gibidir. Pakhom toprak satın almak istediğini söyler. Hediyeler Başkirleri memnun etmiştir. Pazarlık için obanın en yaşlısı çağrılır.
 
"İstediğin kadar toprak seç." der yaşlı adam, kahkahayla. "Çok arazi var; satmakla bitmez."
"Kaça?"
"Günlüğü bin ruble. Bir günde ne kadar mesafe kat edersen o kadar toprak senin olacak."
"Bir günde insan çok mesafe kat edebilir."
"Hepsi senin." der ihtiyar gülerek. "Ama bir koşulumuz var. Eğer güneş battığında başladığın yere dönmüş olmazsan toprağı da paranı da kaybedersin"
 
Ertesi sabah güneş doğarken Pakhom ve Başkirler bir tepede buluşurlar. İhtiyar Başkir kalpağını yere koyar ve "Buradan başla." der Pakhom’a. "Gördüğün her yer bize ait. Yürüyerek bir dikdörtgen çiz, içindeki toprak sana ait olsun."
 
Pakhom bin rubleyi kalpağın içine atar ve yola çıkar. "En az kırk kilometre yürürüm bir günde." diye düşünür. Beş kilometre yürüdükten sonra kıvrılıp dönmeyi düşünür ama; "Daha erken, beş kilometre daha yürüyeyim" diyerek yola devam eder. Sonra sol taraftaki toprağı beğenerek sola dönüp çemberi kapatmaya başlar. Yürür babam yürür. Birden bire durup geriye baktığında güneşin alçalmaya başladığını görür. Tepede Başkirler karınca gibidir. Onlara doğru koşmaya başlar. Nefes nefesedir. Neden bu kadar uzağa gittim! Ya her şeyi kaybedersem! Deli gibi koşmaya başlar. Fakat tepeye varamadan güneş kaybolmuştur.
 
"Buradan güneş hâlâ görünüyor, acele et." diye bağırır yaşlı Başkir. Pakhom son bir gayretle tepeye doğru koşar. Tam ufka gömülmekte olan güneşin son ışıkları tepenin batı yüzünden de sıyrılırken sırılsıklam ter içinde bacakları titreyerek kendini kalpağın üzerine atar.
 
"Bravo." diye bağırır ihtiyar. "Çok toprağın oldu." Ancak, Pakhom duymuş olsa da buna cevap verecek hâlde değildi. Ağzından kanlı köpükler gelerek ölmektedir. Koşmaktan çatlamıştır. Boyu iki, eni bir metrelik bir çukur açıp onu gömerler. “Toprağı bol olsun.” diye duasını ederler. İhtiyar Başkir aslında şeytanın iradesidir. Bir kahkaha atarken, "Yeteri kadar toprağın oldu artık sevgili Pakhom." der.
*
Tolstoy’un bu hikâyesi insan nefsinin ölesiye zenginlik tutkunluğuna çarpıcı bir örnektir. İnsan sahip olduklarını keyifle tüketemeden daha fazlasını edinmek için ömrünü tüketmektedir…
 
“Toprağı bol olsun…” Bizim kültürümüzde bu özdeyiş dua sayılır. Ölülerimiz için, "Toprağı bol olsun" diye dua ederiz; bunun ölen insanın mezarına küreklenen toprak olmadığı açıktır. Toprak rahmettir; yaşamın rahmidir. Ölülerimizi “toprağı bol olsun” diye uğurlarken, hayatta olanı da “bu dünya kimseye kalmaz; kalan sadece toprak gibi rahim ve rahmet olandır" diye uyarmış oluruz. Dolayısıyla ölünün toprak bolluğu onun geride bıraktığı herkese açık güzellikler üretmeye devam edebilen bereketli yaşantı tarlasıdır.
 
Mevlana boşuna dememiş, “yalınlık ve hoşgörüde toprak gibi alçak gönüllü ol” diye. İnsanın en basit ve temiz geçinme kaynağı topraktır; en namuslu ve helal başarı öyküsü toprağa ekilen bir çekirdekten yıllarca meyve verecek bir ağaç yetiştirme emeğiyle oluşur. Toprak bu emeğe asla nankörlük etmez; insan öldükten sonra bile toprağın bağrı onun öyküsünü her mevsim yeniden yazmaya devam eder. Ancak, kim toprağı sadece servet istifleme yatırımı yapmışsa, “toprağı bol olsun” deyimi onun için bir beddua olmuştur bile.
 
Muharrem Soyek
 
Toplam blog
: 363
: 1765
Kayıt tarihi
: 04.08.08
 
 

Parasız yatılı Darüşşafaka Özel Lisesi'nde iki yılı hazırlık sınıfı olmak üzere yedi buçuk yıl ok..