Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Haziran '14

 
Kategori
Doğal Hayat / Çevre
 

Toprakları Korumak Geleceği Korumaktır

Toprakları Korumak Geleceği Korumaktır
 

Halk arasında konuştuğumuz bir deyim vardır bilir misiniz? Topraktan geldik toprağa döneceğiz derler. İster bilimsel ister dinsel birçok kaynak yaşamın başlangıcı olarak toprağı gösterir. Aşık Veysel’in kara toprak şiiri ile türkülerine taşıdığı toprak insanoğlunun sadık yaridir aslında. Hem onunun bereketinden yararlanırız. Onun sayesinde insanlık var olduğundan beri barınırız, besleniriz, büyürüz. Hatta toprak için aramızda kavgalar ve savaşlar yaparız. Onun bereketinden daha fazla faydalanmak için mücadele ederiz. Gün geldiğinde yaşamımız sona erdiğinde yine onun bağrına gömülürüz.

Toprağın bizlere sunduğu bunca önemli faydaya rağmen bizler ona her türlü kötülüğü yapmaktan geri durmayız. En verimli arazilerde şehirler ve sanayi tesisleri kurarız. Ormanlara zarar verip maden ocakları açıp, toprağı ve doğayı tahrip ederiz. Otoyollar geçiririz. Atıklarımız ile toprakları kullanılamaz hale getiririz. Saygı duyduğumuz dini ve felsefi görüşlerde toprağa o denli önem verilmesine rağmen maddi menfaatlerimize, ne olursa olsun kazanma hırsı içinde toprağa zarar vermekten geri durmayız. Aynaya bakıp neden böyle yaptığımız konusunda insanlığa inandırıcı cevap vermeyiz. Sonra doğaya ve insanlığa karşı işlediğimiz günahları görmeden utanmadan sıkılmadan insan içine çıkıp kendimizi ak ve pak gösterme sevdasına düşeriz.

Çevreye ve doğa verdiğimiz en büyük zarar toprağa verdiğimiz zarardan başlamaktadır. Küresel ısınmanın en büyük tepkisi topraktaki yapısal bozuklukların gıda üretimine verdiği zarardır. Toprağın verimli tabakasının yok olması, bir ölçüde yaşam faaliyetlerinin o bölgeden uzaklaşmasına neden olur. Toprak bir ölçüde candır. Toprağı olmayan yörelerde bitkisel ve hayvansal üretim en aza iner. Zaten yüzyıllardan beri canlıların göç yollarını belirleyen bereketli topraklardır. İnsanoğlu hep bereketli topraklara doğru göç etmiştir. O topraklar için mücadele etmiştir.

Dünya genelinde toprak sorunları hızla artmaktadır. Küresel ısınma sonucu meydana gelen, kuraklık,  seller, erozyonlar ve toprak kaymaları süreci hızlandırmaktadır. Sanayide ve ticarette gelişmiş ülkeler gecikmeli de olsa tedbirler alsa da bu süreci kendi lehlerine kullanmanın yöntemlerini aramaktadırlar. Gerek su kaynaklarının gerekse toprak kaynaklarının zengin olduğu çoğu da geri kalmış ve ülkelere yönelik planlar yapmaktadırlar. Kendi geleceklerini garanti altına almak yanında, daha fazla kazanma hırsı içinde doğayı ve insanları katletmekte mahsur görmemektedirler.   

Yaşadığımız topraklarda kurulan medeniyetler her zaman toprağa saygı göstermişlerdir. Öyle ki toprak Anadolu kültürü içinde anadır. Üretendir. Anadolu medeniyetlerinde çoğu kez toprak ana bir kadın olarak temsil edilmektedir. Bu topraklarda kurulan medeniyetler ve devletler her zaman bu gerçeği dikkate alarak toprakların verimli kullanılması için kendilerine göre çaba gösterdiler. Ama çağımızda paranın gücü her türlü kültürel, dini ve insani değerin önüne geçti. Para kazandıran her şey toprağa feda edildi. Topraklar ve sular kirlendi. Doğal dengenin bozulması hiçe sayıldı.

Dünyanın birçok yöresinde görüldüğü gibi ülkemizde de toprakların yok edilmesine, ormanların yok edilmesine nedense hep sessiz kalındı. Rant beklentisi gözleri kör etti. Basının büyük bir bölümü bu konudaki görevini gereği gibi yapamadı. Şehirlerdeki en küçük yeşil alan bile AVM’lerin rant pazarı içine girdi. Meralar ve sahillerdeki alanlar ranta tapanların iştahlarını kabarttı. Bu gidişe karşı çıkan halkın demokratik tepkilerine bile tahammül gösterilemedi. Yüzyıllar boyunca oluşan bir santim toprağı kurtarmada siyasiler sınıfta kaldı. Günümüzdeki bilim çevresi dediğimiz üniversitelerinin önemli bir bölümü bu resme seyirci kaldı. 

Anadolu’nun ormanlarla kaplı bazı yörelerine düşerse şöyle bir çevrenize, ormanlara ve denize doğru bakın doğru bakın bağrı yırtılırcasına yarılan ormanları, yasal taahhütlere rağmen yüzüstü bırakılan taş ocaklarına ve madenlere bakın, denizleri çeviren beton yığınlarına ve meralara ve su kaynaklarına doğru uzanan yerleşimlere bakın. Bu vahim tablo şimdiden ülkenin geleceğine zarar vermeye başladı. O güzelim verimli tarım arazileri, beton yığınları ile kaplandı. Ormanların adeta derisi yüzüldü. Topraklar maden ve taş ocakların tahribatı ile yüzüstü bırakıldı. Toprakları korumak için getirilen yasal tedbirler neredeyse söze kaldı.

Topraklarımızı korumak gelecekte bu topraklardaki mevcudiyetimizi korumaktır. Bir dönemlik menfaat için topraklara zarar verilmesine göz yummak geleceğimizi yok etmektir. Toprak koruma tedbirleri konusunda daha kararlı ve dikkatli politikalar izlenmelidir. Doğal örtüyü bozucu çalışmalara izin verilmemelidir. Topraklara zarar veren maddi kazançların asla verimli, doğal zenginlikleri korunmuş toprak örtüsünden kıymetli olmadığı bilinmelidir. 

 
Toplam blog
: 416
: 790
Kayıt tarihi
: 19.02.10
 
 

Tarım, Gıda, Ormancılık, Çevre, Örgütlenme ve Proje konularında çalışmalarda bulunmaktayım. Öncel..