Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Nisan '11

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Ulusal egemenlik bilinci

Ulusal egemenlik bilinci
 

Ulusal egemenlik bilinci


Ulusal egemenlik, öyle bir ışıktır ki; onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar batar, yok olur. Ulusların tutsaklığı üzerine kurulmuş kurumlar, her tarafta yıkılmayamahkûmdurlar.” — M. Kemal Atatürk

Ulusal egemenlik nedir?

Ulusal egemenlik, egemenliğin kayıtsız ve koşulsuz Türk ulusuna ait olmasıdır. Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, ulusal egemenliği tanımlarken: “Bir vatan üzerinde yaşayan halkın kararlarını kendisinin verebilmesi, yönetimini demokratik seçimlerle gelen siyasal partilerin oluşturduğu TBMM aracılığıyla kullanması…” olduğunu vurgulamıştır.Ulusal egemenlik, ulusun birliği ve bütünlüğüdür.

23 Nisan 1920 tarihinde Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisi açıldı. Böylece tüm ulusun tek temsilcisi olan TBMM ile yeni Türkiye devleti kuruldu. Tüm çalışmalar meclise getirilerek meclisin çatısı altında yasal çerçeveye alındı.

Meclisin açıldığı gün geçici başkan ve yazmanlar seçildikten sonra yazman Muhittin Baha, milletvekillerinin adlarını tek tek okuyarak yoklama yaptı. Tüm vekiller : “Efendim! Mevcut!” sözcükleriyle yanıtladılar. Yazman Baha:

— “Ankara, Mustafa Kemal ”, dendiğinde gür mü gür bir ses:

— “Buradayım!” Diyerek anadilde yanıtladı. O gün güzel Türkçemizle sadece Mustafa Kemal seslendi.

Atatürk, meclisin açıldığı bu anlamlı ve önemli günü, ‘Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’olarak ilan etti. Bu, aynı zamanda Türk ve dünya çocuklarına armağan edilen ‘Dünya Çocuk Günü’dür.

(Bugün, ayrıca benim doğum günümdür!...)

Ulusal egemenlik ne değildir?

Siz izlediniz mi, bilmem? Uğur Dündar’ın Star TV’deki haberlerinde görevinde başarılı muhabir Osman Terkan, kamerasını yanına alıyor ve İstanbul sokaklarında, özellikle her kesimden insanın yaşayıp gezindiği Eminönü ve çevresinde, sokaktaki vatandaşlara ilginç sorular soruyor… İnsanımızın düzeyini ortaya koyan çok çarpıcı yanıtlar alıyor.

İşte Osman Terkan’dan çok ilginç bir derleme… İlk Cumhurbaşkanımız Atatürk yerine başka başka adlar söyleyenler oldu. TBMM’de kaç milletvekili, kaç senatör var? Soruna “600…Epey çok var… Sayısını bilemiyorum.” Yanıtları verildi. Bir senatör adı istendiğinde başbakanın ya da cumhurbaşkanının adını verenler oldu. TBMM’de grubu olan kaç parti var? Sorsuna, « 12…60…3…6…10…50 - 60. » (doğru yanıt dört olacak.) Meclis’te kaç parti var? Sorusuna, « 30’un üzerinde… » Denildi. Türkiye’de kaç il var? sorsuna da (81) istenmesine karşın, “90…100’ün üzerinde…67…87…” şeklinde ‘ilginç!’ denilebilecek yanıtlar verildi!

Milli Marş’ımız nedir? Yanıtı pek çok kişi bilemedi. Kimi yanıtlar şöyle: “Türküm doğruyum mu?” İstiklal Marşı’nın ilk dörtlüğü soruldu, yüzde 80 okuyamadı. Yanlış okuyanlar oldu. Peki, İstiklal Marşı’nın sözlerini kim yazdı? (Mehmet Akif Ersoy) yerine “Atatürk… Fatih Sultan Mehmet…” sözcükleri söylenirken, çok kişi de bilmediğini belirtti!

TBMM nerededir? Sorusunu kimileri bilemedi, başkentin neresi olduğunu da bilemeyenler oldu. Cumhurbaşkanı kimdir? Sorusu da karşılığını alamadı!

Ulusal bayramlarımız soruldu. Çoğu 19 Mayıs’ı bilemedi. O günün neden bayram olduğuna ilişkin soruya “Cumhuriyet kuruldu” diye yanıt verildi. Kimileri de ulusal bayramlar için “Ramazan bayramı, kurban bayramı.” dedi. 23 Nisan için “Cumhuriyet’in ilanı”, “29 Ağustos (!) kurtuluş bayramı!” diyenler oldu. 29 Ekim için “Gençlik spor bayramı.” dediler.

Lise ikinci üçüncü sınıf öğrencileri bile ulusal bayramlarımızı bilemediler. İki kişi de ulusal bayramlar arasında ‘10 Kasım’ı saydı !… Sadece garip değil, üstelik garip ama gerçek!

Buyurunuz Cumhuriyetimizin kurucusu bu konuda neler söylemiş :« Müspet bilimlerin temellerine dayanan, güzel sanatları seven, düşünce eğitiminde olduğu kadar beden eğitiminde de yeteneği artmış ve yükselmiş olan erdemli, kudretli bir kuşak yetiştirmek ana siyasetimizin açık dileğidir.”

Düşünür Helen Keller’in söylemi de bu doğrultuda: “ En iyi eğitimli kişi, yaşadığı hayatı en iyi anlayandır.

Bu bağlamda Friedrich Nietzsche şöyle der: “Cahil bir toplum, özgür bırakılıp kendine seçim hakkı verilse dahi, hiçbir zaman özgür bir seçim yapamaz. Sadece seçim yaptığını zanneder. Cahil toplumla seçim yapmak, okuma yazma bilmeyen adama hangi kitabı okuyacağını sormak kadar ahmaklıktır. Böyle bir seçimle iktidara gelenler, düzenledikleri tiyatro ile halkın egemenliğini çalan zalim ve madrabaz hainlerdir!"

***

Ulusal egemenlik; okuma, yazma, araştırma yerine telefona, TV dizilerine odaklanma ya da maçlara yoğunlaşma değildir. Oysa ulusal egemenlik, ulasal olaylara bilinçle yaklaşan bireyler ister. Ulusal egemenlik bilinci budur. Atatürk:Herkes ulusal görevini ve sorumluluğunu bilmeli, ülke sorunları üzerinde o düşünceyle düşünüp çalışmayı görev edinmelidir.” Demiyor mu?

Yazımı, büyük Ata’mızın bir özdeyişi ile tamamlamak isterim:“Özgürlüğün de, eşitliğin de, adaletin de dayanak noktası ulusal egemenliktir.”

*

 
Toplam blog
: 782
: 1295
Kayıt tarihi
: 18.08.08
 
 

Kırşehir Erkek İlköğretmen Okulu'nu, İzmir Buca Eğitim Enstitüsü Türkçe Bölümünü, İstanbul Çapa M..