Yaz aşklarında kaide: "Harç biter, paydos" denir.

Büyük otellerde küçük görevler, büyük mesuliyetler taşımakla eş değerlidir. Mesela yıldızı bol bir oteldesiniz. Sahil plajında pek çok görevli görürsünüz. Bunlar, her mevsim, başka başka klâs otellerin baş elemanlarıdır. Kimisi deniz taşıtlarını, paraşütlerini idare eder, kimi jet skileri. Hepsi mesleğinde uzmandırlar.

Cankurtaranları vardır. Kulakları her an olabilecek çığlıklardadır. Hele bir tanesi şöyle diyor. “ Kuşadası’nın bu Adakule Oteli, mavi bayrak sahibidir. Yenisi gelecek ve bunu, eski yerine dikeceğiz. Bu kırmızı bayrak, plaj mesaisi bitince, diktiğimiz bayraktır. Manası ise, “Dikkat. Cankurtaran şu anda yoktur. Bilgilerinize” demektir, diyor. “Kısacası, kendinizden emin değilseniz, bu kırmızı bayrağı görürseniz, denize girmeyin” demektir. Ama, bu kaideyi kaç kişi bilir!

Jetlerle uğraşan Hasan Kızılsal var mesela. Onun işi, aktiviteleri düzenlemek. Genç, yakışıklı ve diri. Kuzey ülkelerinden Letonya’lı, sarışın kızlarından biri ile aşk yaşıyor. Şimdilik kuru temizleyici gibi, sessiz ve sedasız. İşin ciddiye varıp, parmaklara halkanın geçeceği zaman, tarafların arzusuna bağlı her şey.

Daha dün beraberlerdi. Sordum “ N’oldu netice?” dedi, “ Bunun adına yaz aşkı” derler. Biri olmazsa, biri sıradadır daima.

Oturduk, konuşuyoruz. O da anlatıyor. “Yaz aşkları, adı üzerinde, bir mevsimlik aşk. Ama, Avrupalı, sizi, tanıması lazım ki, ciddi ilişki içinde olasınız. Yoksa yok. “Zaten ben, romantizme, aşka da inanmam” diyor ayrıca da. “E, dedik, nasıl yürütüyorsun? Yani bu yakınlaşmaları?” dedi “ Meslek icabı sempatik davranacaksın. Onlar yakın olmak istiyor. Bir mevsimlik heves onlarınki. Bile bile lades. Sonunda hüsranlara uğramamak için başından pazarlık ediliyor. Harç bitti, yapı paydos. İşte yaz aşklarının parolası bu. Harç bitinceye kadar o teknede kireci, kumu karıştırıp sıva yapma haline getireceksin. Baktın ki harç bitiyor, yapı paydos demektir. Paydos zili çalınca da, herkes, eski bildiği yola döner. Evliyse evine. Değilse, yine evine. İşte bu.

Ve ekledi: “ Biz o kadar kibar davranıyoruz. Bizimkileri görüyorum. Bağıra çağıra, küfürlerle, kaba saba hareketlerle kızı idare ediyor. O yabancı kız, ondan kopamıyor. Demek ki bazıları kabadan, sabadan anlıyor. Ya o leş gibi kokan tenleri? Ona ne buyrulur. Bu vücut kokusu, turiste parfüm gibi geliyormuş. Bir arkadaşım var. O böyle söylüyor. Onun yalancısıyım. Ama bizler de dışarıdan gözlemliyoruz. Durumlara kahroluyoruz. “ Bu neden böyle oluyor!” diyerekten.

Şu an mevsim açıldı. Aşklar, olanca hızıyle, ara vermeksizin başladığı gibi devam edecek. Üç boyutlu bir film gösterisi gibi. İçinde hüsranı olacak, azaptan birer parça, sevinçler, kırıklıklar da cabası. Aşkın sıcak havlusu ile tütsülenenler olacak. Göz yaşları olacak, yanaklardan süzülen. Kalbin duvarlarından damla damla süzülecek göz yaşları, kimi kederden, hüsrandan, kimi neşeden saadetten.

Taaa, ki bir daha yaza kadar, hayaller sürecek sıcak odalarda, kar manzaralı pencerelerden dışarının beyazına, içinizin ateşiyle baka baka.

Eh, hayırlı bakışlar diyelim. Şunun şurasında öteki yaza, ne kaldı ki zaten? Di mi?

Ört ki ölem!