Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Ağustos '07

 
Kategori
Özel Günler
 

Yolun yarısını geçtik elele...

Yolun yarısını geçtik elele...
 

Sevincim seninle, hüznüm seninle
Seninle ağladım, güldüm seninle
Yolun yarısını geçtik elele
Diğer yarısında yine seninle!

Bu dizeleri geçen yıl eşimin doğum gününde yazmıştım. Şiir yazarak doğum gününü kutlamak için. İkinci dörtlükte iki dize yazdım ve bir türlü gerisi gelmedi. O kadar uğraştım, ama nedense bir türlü olmadı, sözcükler buraya uymadı. Tamamlamak istemedim dörtlük halinde bıraktım. İçanadolu'da bir yerde (sanırım Beypazarı ya da Haymana, emin değilim.) evleri inşa ederken bir yerini, genellikle bacasını yarım bırakırlarmış; daha dünyada işimiz bitmedi, yapacak şeylerimiz var, diye. Tam yapılırsa uğursuzluk gibi algılanırmış. Bu yarım kalan şiir de benim sembolüm oldu. Noter tasdikli evrak gibi... hem daha çok garantili, kalıcı ve güvenilir.

17 Ağustos 1984'te başladık bu yolculuğa. İlk yıllarda ayaklarımızda doğru düzgün pabuçlar yoktu ve uçları da delikti. Üstelik yollar da patika, yokuş ve dikenliydi. Yürürken bayağı bir zorlandık. Pabuçları beğenmeyenler oldu çevremizden. Kimi dedi, "ucu delik", kimi dedi, "rengi soluk!" Ama biz dinlemedik, kulaklarımızı tıkadık söylenenlere. Daha sonra yolculuğumuza iki güzel kız, iki prenses katıldı. Takıldılar peşimize, biz nereye onlar oraya.

Bugüne dek bu uzun yolculukta hala pabuçlarımız eskimedi tersine gittikçe yenilendi, cilalandı, renkleri de her yılın modasına uygun bir renklerle gittikçe parladı. Bir hayli yürüdükten sonra düzgün asfalt bir yola çıktık. Biraz oturup soluklandık. Geleni geçeni izledik. Kim, nereye gidiyor, nasıl gidiyor, diye bakındık sağa sola. Ve yeniden düştük yola...Sonu nereye kadar gider, Allah bilir, biz yürümeye kararlıyız, taa ufka kadar.

Bugün Gölcük depreminin de yıldönümü: Kara günün. 1999'a kadar kendi çapımızda kutluyorduk evlilik yıldönümümüzü. O tarihten sonra araverdik. Herkesin üzüntülü olduğu bir günde bizim mutlu olmamızın anlamı yok, diye. Bu yıl bir farklılık olsun, dedim. Buradan kutlayayım, E-günce ile özel bir gün nasıl kutlanır , görelim!

Çağ atlamak, çağa ayak uydurmak bu mudur? Budur işte! Ninelerimizin zamanında olsaydı internet onlar da böyle yapardı, değil mi? Zahmetsiz, külfetsiz, masrafsız, ama güzel bir kutlama. Bakalım eşim ne diyecek bu işe? Yıllar önce bir yerel TV.evimize konuk olmuştu çat kapı, tam konserve yaparken arkadaşla. Üst-baş domates lekeleri içinde. En son bana eşinize bir mesaj yollayın, dediler, taze evliyiz ya!... ben de cahillik ettim: "Onu çok seviyorum!", dedim. Akşam tabi ki izledik eşimle ve bana bir fırça. Nasıl söylermişim elalemin içinde, ayıpmış. Bir de arkadaşların diline dolanmıştı. "Ne şanslı adamsın, bak TV.den aşk-ı ilan ediliyor, sana" diye. Eğer bu yazı yayından kaldırılırsa, bilin ki eşimden tepki almıştır, değilse kainat okusun!


Bu arada depremde kaybettiklerimizi saygı ve rahmetle anıyorum. Bir daha öyle bir gün yaşamayız inşallah, diyorum. Fakat deprem doğanın bir gerçeği, kaçınılmaz. "Deprem öldürmez, binalar öldürür, sözü bal gibi gerçek. Dün yine sallandı dünyanın başka bir yeri. Peru'daki deprem hem de bir dakika sürmüş. Burada olsaydı yüzbinler ölürdü. Her konuda olduğu gibi önce insan, önce sağduyu diyorum. Bugünlük bu kadar yeter!

Dün bu yıl sınava giren 3 tane yeğenimin istediği bölümleri kazandığını öğrendim ve çok sevindim. Onları da buradan kutlarım ve başarılarının sürekli olmasını dilerim. Ayrıca Denizli yine ilk sıralarda. Gururluyuz.

Sevgilerimle, sağlıcakla kalın! Mutlu kalın!

 
Toplam blog
: 480
: 2046
Kayıt tarihi
: 27.03.07
 
 

Üstkimliği ile insan, altkimliği yeterince kalabalık birisi; Eş, anne, öğretmen emeklisi. Doğa, H..