Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Ocak '12

 
Kategori
Blog
 

''İzmir'in kavakları dökülür yaprakları'' İzmir'de karşılanır yeni yılın ilk anları

''İzmir'in kavakları dökülür yaprakları'' İzmir'de karşılanır yeni yılın ilk anları
 

Uzakları yakın eder havayolları,

Gezelim, eğlenelim, Gökkuşağı’nın bin bir rengini seyredelim.

Yeni yıla, İzmir’den merhaba diyelim.

Bir koşmaca, bir koşuşturmaca! Kalabalıktır, Sabiha Gökçen Havalimanı. Gelenler, gidenler, yolcularını bekleyenler, özleme kucak açanlar.

Bizimkiler!

Bu hengâmenin içinde, İzmir’e gidecekleri uçağın kalkış saatini beklemekteler.

Vakit var daha diyerekten, koyu bir sohbete dalarlar! Kahve faslının eşliğinde; su gibi akar gider dakikalar!

Laf lafı açar, farkına varamazlar! Uçak ha kaçtı ha kaçacak! Son anonsu duyarlar!

Son anda aprona ulaşırlar!

Bir çift çatık kaş karşılar onları! ‘’Az daha bavullarınızı indiriyorduk hanımlar!’’

Nasılsa, daha önceden de alışkınlar!

‘’Kolay mı? Newyork’ta uçak kaçırmışım ben! İstanbul’da kaçırsam ne olur?’’ diye çınlar kahkahalar.

Uçak, son yolcularını da alınca, Kadro tamam! İzmir’e doğru havalanırlar.

Bulutların arasından çapkınca göz kırpan Güneş bir yandan, onları İzmir’de çisil çisil yağan bir yağmur karşılar.

A kapısı, B kapısı, acaba nereden çıkarlar diye koşuşturan arkadaşları ile kucaklaşırlar.

 ‘’Sen şimdi bunu da yazarsın!’’ diye diye, uçağa son anda nasıl yetiştiklerini anlatırlar.

Söz veremem!

Yazmam da diyemem!

Ayaklarının tozu ile istikamet, doğru Kızlarağası Hanı.

Hani niyette’’Fincanda pişen kahve ‘’ içmek var ya!

Var da ne gezer?

Gümüş satan takılarla bezeli gümüşçü dükkânlarını görünce, kahve falan ikinci planda kalır! Bizimkiler soluğu gümüşçülerde alır!

Allah’tan gümüş takı satan esnaf uyanık!

Hemen kahve ısmarlar.

Tam bir markaj! İstanbul’da gümüş satanlar sanki grevde!

‘’Ben gümüş almam!’’ diyen de dâhil, donanırlar çeşit çeşit gümüş takılarla. Setler, bileklikler, yüzükler, kolyeler. Ha bir de neydi? Şahmeran!!!!

‘’Özgün tasarımlar bunlar!’’

Eşi benzeri yok! Asla bulamazlar!!!

‘’Farkında mısınız arkadaşlar? Akşam oldu! Kapanıyor bir bir dükkânlar!!!’’

‘’ Hadi! Bizi bekler enfes tat da balıklar.’’

Ertesi gün; şanslarına hava bahar misali, güneş gülümsemekte tatlı tatlı.

İzmir bu; hiç belli olmaz ki havası! Gülerken ağlar, ağlarken güler de insanı meftun eder kendine.

Karşıyaka’da MB’nin duayenleri, Muzaffer Cellek ve İlyas Bayram’la birlikte bulurlar kendilerini, kırk yıl hatırlı kahvenin eşliğinde, dost meclisinde.

Dalarlar derinden sohbete. Planlar yapılır, İstanbul’daki toplantı tasarlanır inceden inceye.

Vakit tamam! Sıra geldi vedaya! Fotoğraflar çekilir, günün anısına.

Yetmedi!

Bu kez, bir dost meclisinden, bir başka dost meclisine.

Sıcacıkdır muhabbetleri İzmirli dostların, sevgileri de.

Alev-Robert Meisel’in mükemmel konukseverlikleri, MB’nin fenomeni, centilmen(bu sıfatı oy birliği ile verdik) Ümit Culduz ve Culduz kardeşlerin bir araya geldiği tanışma gecesi, pür neşe içerisinde geçer. Sözün biri açılır, biri biter. Espriler havalarda uçar da kahkahalar dört bir yana saçılır, çın çın çınlar.

‘’Ben yazılarınızı okuyorum da yorum yapmaya korkuyorum!’’ der biri!

‘’Arife tarif gerekmez arkadaşım! Benim sözlerim kılıçtan keskindir de anlayana, hak edene! Laftan anlamayanın vay haline!’’

‘’Siz de daha yenisiniz, Bayan Kura! Bilmeden, insanları tanımadan karar verme! Herkese İmbat estirme!’’

Gün ola harman ola! Bu gözler daha neler okuya!

Kıdeme kusur etmem saygıda, ne size ne de başkalarına.

Tekrar buluşmak kaldı yarına.

Bir telaş, bir kıyamet hanımlar, hazırlanırlar yılbaşı gecesine. Birini giyer, birini çıkarırlar giysilerin. ‘’Acaba hangisini giysem diye’’ aynanın karşısında sıra kaparlar! Ev döner moda evine, sonunda karar verirler ne giyeceklerine. Tabii bu arada saçlarvar sırada, onlar da hallolur tıklım tıklım dolu kuaförde, torpille!

Deniz buluşmuş, Sema’yla çırpınır dalga dalga.

Sağanak bir yağmur eşliğinde uğurlanır 2011, hava dünü aratır. Hayli serin.

Giden yıllar mıdır? Yoksa tükenen ömürler midir eksilen!

Bu konu hayli derin!

Faslı Mercan’ın atmosferi sıcak, gönüller şen, dorukta eğlence. Hele fasıl şahane mi şahane.

‘’Vur kadehi ustam, bu gece de sarhoşuz!’’

Dostluğun Zirve’sine Kartal misali konmuşuz.

Gülen yüzlerle, mutlulukla, neşeyle 2012’ye kavuşmuşuz.

Bin bereketle karşılar yeni yılı İzmir.

Bardaktan boşanır sanki yağan yağmur.

Yeni yılın ilk günü, İnciraltı’nda buluşulur.

‘’Ben uzun yıllardır, kış vakti gelmemiştim İzmir’e! Çok güzel bir nostalji yaşadım bu sene!’’ diye titrek bir ses tonu ve ağlamaklı gözlerle çocukluk anılarını yâd edenler!

‘’Aman sakın ağlama şimdi! Yaşadığın güzelliklerin, mutluluğun tadına varmaya bak!’’ diye avutulur.

Kiminin yolu uzanır Berlin’e, kimilerinin aklı kalır İzmir’de, amma velâkin gitmelidirler yaşadıkları şehr-i İstanbul’a, Alev alev yanar gönüllerde dostluğun kutsal ateşi, kimi ise bakar gidenlerin ardından gözleri nemli.

Ayrılık vakti gelmişse zamansız!

Umulmadık bir anda, belki yine buluşuruz apansız!

Sorgu sual etmeyin niye geç kaldı bu yazı!

Demiştim daha önce! Kıdeme sonsuzdur saygı.

2011 e koydum son noktayı.

 

Ayşen Arslangiray Kura

24.01.2012/İzmir

 
Toplam blog
: 533
: 1375
Kayıt tarihi
: 14.11.10
 
 

Aydoğdu; kızgın güneşinde Ağustos'un, sararmıştı altın sarısı başaklar. Kırlangıçların göç dansın..