‘Açılım ve Kürt Sorunu’

Geçen gece Haber Türk TV’de ‘Sansürsüz’ adlı programda ‘Açılım’ ve ‘Kürt Sorununa Çözüm Önerileri’ tartışılıyordu.

Programın akışı içinde ‘Kürt Sorunu’ ve hükümetin ‘Açılım’ adı altında yapacağı ifade edilen ‘muğlâk’ hususlar uzun, uzun irdelendi.

‘Açılım’ın içerik belirsizliği, tartışmacıların işini zorlaştırıyordu. Bu nedenle konuşmaların temelini ‘öngörüler’ ve ‘tahminler’ oluşturmaktaydı.

Katılımcıları; ‘karşı’ ve ‘taraf’ olmak üzere ikiye ayrılmışlardı.

‘Karşı’nın işi kolaydı. ‘Taraf’ olanların belirledikleri kulvarda ilerlemek ve ezberindeki zıt ifadelerle ‘inkâr’ ve ‘ret’ tavırlarını sürdürmekti.

Zaman ilerledikçe programda konuyla ilgili ‘ağızlarda sakız olmuş ifadeler’ sıkça kullanıldığından, bıkkınlık yarattı ve kabak tadı vermeye başladı.

Dolayısıyla kendim sıkıldığım için başka izleyicilerin de olanlardan sıkıldıklarına kanaat getirdim.

Ancak programın tek yararı izlenen yolun ‘Kürt Meselesi’ne sağlıklı bir çözüm getiremeyeceği gerçeğini bir kez daha ortaya koymaktı.

Kanıtı ise program boyunca Kürt sözcüğü ve ilintili ifadeler konuşuldukça, karşının ileri sürdüğü tuhaf tespitler:

‘Bu iş bölünmeye kadar gider…’,

‘Şimdi bunun sırası mı?’,

‘Kürt açılımının destekçileri bizi sevmeyen düşman ülkelerdir…’,

‘Aslında Kürt varlığını iddia edenler bölücülerdir…’ şeklinde ifadeler…

Aslına bakarsanız konuyu böyle gündemde tutmaya çalışanların gerçek amaçları; toplumu bölmek, taraflar oluşturmaktır ve gergin ortamdan faydalanmaktır.

Faydalanma maddi veya manevi olabilir. Örneğin; seçimlerde daha çok oy desteği ve bulunduğu konumdan bir üst konuma gelme/getirilme isteği…

Veya yüklendiği yanlış misyonu yerine getirirken, duygularını tatmin etme ve olanlardan haz alma vs.

Görünen o ki, ‘Kürt Meselesi’nin içinden çıkmak o kadar da kolay değil ve düşünülenden daha fazla fedakârlık gerektiriyor.

Bu nedenle çözüm işine yeltenenlerin, beklenenden daha cesur davranmaları ve yeni açılımları süratle geniş kitlelere mal etmeleri gerekiyor.

Yoksa ‘Açılım, Kürt Sorunu ve Çözüm Önerileri’ne dair beklentiler başka Bahar’a ertelenebilir…