- Kategori
- Sinema
"Ayla, Güney Koreli Küçük Kızın Masumluğu Filmin Eğriliğini Doğrultamıyor"

"Senin ne işin var Kore'de Süleyman" diye başlayan ve orada Süleyman'ın ne işi olduğunu açıklamayan; gerçek hikayeden yola çıkılıp fakat bize Amerikan masalı anlatan bir film Ayla..
İskenderun'un tarihi sokaklarında 1950'li yıllarının modern ve küçük dünyasında mutlu mutlu yaşayan genc askerler ve genç kızların Kore Savaşının patlak vermesi ve Türk askerlerinin bu savaşa çağrılması ile hayatları ters yüz olur. Süleyman sevgilisi ile vedalaşmaya gider, sevgilisi ona "senin ne işin var Kore'de Süleyman" diye sorar. Tamam soru güzel, biz de yıllardır "bizim ne işimiz vardı Kore'de?" diye sormamış mıydık birbirimize! Demek ki film bu sorgulamanın hesabını yapacak diye düşünüp koltuğuna heyecanla iyice yerleşiyorsun; fakat filmin sonuna kadar sorunun cevabını bulamadığın gibi bu savaşın haklılığını ve Kuzey Kore'nin, onları destekleyen Çinlilerin ve sovyetlerin köyleri nasıl yakıp yıktığını, nasıl katliam yaptıklarını gözümüze batırıp barış gücünün ne büyük işler başardığını gösterdiler; Oysa Amerikan uçaklarının Kore'nin diğer ucuna tonlarca bomba attıklarını; kasabaları , köyleri bombaladığını, taş üstüne taş bırakmadığını hiç göstermediler. Amerikan resmi kayıtlarına göre Kore nufusunun yüzde yirmisinin yok edildiği bu savaşın ne mağlubu ne galibi olduğunu, 1000' e yakın Türk askerinin(Kore'ye giden askerlerin yüzde yirmisi ediyor) yanında diğer savaş taraftarlarının boşu boşuna öldüğünü hiç mi hiç sorgulamadık. Ha filmin başlarında kominist olduğunu söyleyen bir üsteğmen vardı ( Murat Yıldırım!) bir ara ondan medet umduk, gerçekleri biraz olsun duyabileceğiz sanrısına kapılmışken bir de ne görelim koministlerin(Çinlilerin) attığı bombalar görselinde adam hayal kırıklığına uğruyor( bizim filmden hayal kırıklığına uğradığımız gibi) ve yüz ifadesinde kominist olmanın pişmanlığını açıkca beyan ediyor... , İnkar etmeyelim şimdi filmin sonuna doğru, bu savaşa niçin gittiğimizi açıklayan; ayıp olmasın diye konulmuş yüzbaşının kimseleri kırmayan mütevazi "Amerikalılar ister, biz yaparız" cümlesi var, o da seyircinin ağzına o kadar Amerikan zehrinden sonra bir parmak bal çalıyor.
Amerika'nın ikinci Dünya Savaşından sonra barış gücü adı altında savaş güçleriyle ve uydurduğu masallarla dünyanın nasıl canına okuduğunu ve hali hazırda okumaya devam ettiğini yaşayarak gören ve gördüğüne değil işittiğine inanan bir kuşak olarak eminim ki bu filmde de Amerikan propagandası ile dolan kulaklarımızla ve işittiklerimizle sinemadan ağlayarak çıkacağız.
Gelelim hikayeye; hikaye gerçekten oskarlık hikaye, savaş ortamında küçük bir kız çocuğu ve bir askerin gerçek hikayesinden, kurdukları baba-kız ilişkisinden daha çekici ne olabilir? küçük kızın oyunculuğunu ve tatlılığını göz önüne alacak olursak her şeye rağmen gözlerimiz yaşarmadı dersek yalan söylemiş oluruz. Ancak bu trajik öykü gerçekleri saptırmadan ya da tarafsız bir biçimde anlatılsaydı oskarı hak ederdi. Eğer bu film oskar alırsa Amerikalıların sahtekarlığı olarak yorumlarım ben...
Film hikaye üzerinden yürüdüğü için eleştirimi bu güzergahtan yaptım. Fahir Atakoğlu'nun müziklerini, görselleri atlamamak gerektiğini ve zaman zaman yabancı film seyrediyormuş hissi uyandırdığını da söylemeliyim. Bir de; nedense oyuncu kadrosunda daha ziyade TRT dizilerinin oyuncularından seçilmiş olmasına filmi seyrettikten sonra şaşırmadığımı beyan etmeliyim...
Kore gerçeklerini öğrenmek isteyenler çeşitli kaynaklardan araştırıp öğrenebilirler; ancak Türkiye'nin başına ne geldiyse bu savaştan sonra geldiğini de açık yüreklilikle itiraf etmek gerekir. Filmin başında gösterilen İskenderun sokakları aslında küçük bir Türkiye sahnesidir. 1950'li yıllara kadar bağımsızlığı ilke edinmiş kendi yağı ile kavrulan, İkinci Dünya Savaşına katılmamış, modernleşme yolunda hızla ilerleyen yoksulluklara rağmen mutlu bir ülkeyken bu savaşa katılarak kendi cehennemimizi kurmaya başladık. Kore Savaşından sonra Nato'ya girdik, felaketimiz de o süreçten başladı; darbelerin, yaşanan acı olayların ve bugün yaşadıklarımızın temelinde de Kore Savaşına katılma zihniyeti yatmaktadır....
Sahi, ne işin vardı senin Kore'de Süleyman!....